PYD Suriye merkezli bir bölgesel savaşı tetikler mi?

PYD Suriye merkezli bir bölgesel savaşı tetikler mi?
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Rasulayn’daki çatışmalar Türkiye’de dikkatleri bir kez daha Suriye’nin kuzeyine ve özellikle de Demokratik Birlik Partisi PYD’ye çevirdi. Türkiye’nin güney sınırındaki karakolların karşısına çekilen PYD bayrakları başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkeleri için bir işaret fişeği. PYD’nin Suriye’deki yükselişi ülke içindeki dengeler kadar bölge ve Türkiye’nin çözüm süreci açısından da kritik. PYD’nin yeni pozisyonunun üç düzeyde sonuçları olacağı muhakkak: Birincisi Suriye iç savaşına etkileri, ikincisi bölgedeki Kürt hareketinin geleceği ile ilişkisi ve son olarak Türkiye’nin ve diğer bölge ülkelerinin güvenliği.

Suriye’deki iç savaş açısından bakıldığında sorunun ana ekseni Esad rejimiyle parçalı muhalefet arasında iki buçuk yıldır süren çatışmalar. Esad rejiminin bugünkü önceliği ülkenin kuzeyindeki en önemli kent olan Halep’i yeniden kontrol altına almak. Bunun için bir yandan kentin çevresindeki çember daraltılırken diğer yandan da muhalefeti bölerek gücünü azaltmayı hedefliyor. Bu noktada PYD, Esad rejiminin amaçlarına uygun dolaylı bir müttefik durumunda. PYD askeri mücadelesiyle bir yandan radikal dinci muhaliflerin gücünü bölerken diğer yandan da oyalıyor. Halep’in savunmasında yer alması beklenen el kaide bağlantılı önemli güçler PYD ile çatışarak enerjisini harcıyor. Suriye muhalefeti içinde El Kaide’nin zayıflatılmasını isteyen Batılı güçler de bu tuhaf ittifakın dışarıdan sessiz destekçileri konumunda. Burada son dönemde Suriye muhalefeti içindeki laik kanadı destekleyen ve Batı’nın silah desteğinin önünü açmaya çalışan Suudi Arabistan’ın da PYD’nin ilerleyişinden rahatsız olmadığının altını çizmek gerekir.

Kürt bölgesel hareketi açısından bakıldığında ise PYD’nin Suriye içlerine ve Akdeniz’e uzanan bir derinlik katmasının avantajları ile dezavantajları değerlendiriliyor. Selahaddin kentinde Irak Kürdistan Özerk Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin öncülüğünde toplanan ve Kürt Ulusal Konferansı’nın hazırlıklarını yapan Kürt liderler kuşkusuz bu değerlendirmeleri yapıyorlar. Mesud Barzani, bölge ülkelerini kışkırtacak adımlardan kaçınmak ve yeni bir çatışma ortamına dönülmesini engellemek için çaba harcıyor. Barzani Suriye içindeki ayrılık hareketinin okları kendi üzerine çevirmesinden ve büyük emek verdiği, Ankara ile ilişkilerinin de getirdiği meşruiyet çizgisinin gerilemesinden kaygı duyuyor. Barzani’nin önceliği Irak içinde kendi konumunu güçlendirmek ve eğer bir bağımsızlık hareketi olacaksa bunu Irak’tan başlatmak. Ancak denize çıkışı olmayan bir Kürt devletinin kaderinin yine bölge ülkelerinin insafına kalacağını bilen Kürt liderler, Suriye ve Akdeniz’e ulaşan bir alan hakimiyetinin Kürtler için çok cazip bir seçenek olduğunu da görüyor.

Bir ay içerisinde Erbil’de düzenlenmesi planlanan Kürt Ulusal Kongresi bu açıdan önemli. Hazırlık toplantısında konuşan Barzani “Başlıca amacımız Kürdistan’ın dört parçasındaki tüm siyasi kesimlerin ortak talep ve stratejik birliktelik ile barış ve birlikte yaşama mesajını bölge halklarına iletmektir. Bu kongrede Türk, Arap ve Fars halklarına Kürt halkının barış ve eşitlik temelinde birlikte yaşamak istediğini söyleyeceğiz” dedi. Toplantıda PYD’nin eş başkanları Salih Müslim ve Asya Abdullah da vardı.

Peki tüm bu gelişmeler Türkiye ve diğer bölge güçleri için ne anlam ifade ediyor? Nasıl riskler ve avantajlar ortaya koyuyor?

Suriye’deki iç savaş açısından bakıldığında PYD’nin yükselişi ve Suriye muhalefetindeki ayrışma, Ankara’nın “Esad hemen gitmeli” beklentisinin gerçekleşmesi için daha uzun bir süre ya da daha çok çabaya ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Suriye içi dengeler son aylarda Esad lehine gelişti. İran, Rusya ve Hizbullah Esad’ın arkasında ve tam destek veriyor. Muhalefeti destekleyen Batılı ülkelerin askeri müdahale konusundaki çekinceleri ise güçlenerek devam ediyor. New York Times’ta yer alan ve Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’un Kongre’ye yaptığı sunuma dair haber Washington’daki havanın da bir müdahaleden yana olmadığının göstergesi. Amerikan Genelkurmay Başkanı General Martin E. Dempsey’nin Kongre’ye yazdığı mektupta askeri müdahale ile sonuç almanın zor olduğu, ters tepebileceği uyarıları öne çıkıyor. Suriye’deki savaşın bu şekilde uzaması Türkiye’nin güney sınırındaki sorunların devam edeceği anlamına geliyor.

Suriye’de Esad’ın duruma tam hakim olma ve PYD’nin özerklik çabalarını engelleme şansı da az. Uzak görünen bu ihtimal gerçek olsa bile Hafız Esad döneminde PKK’yı Türkiye aleyhine bir kart olarak kullanan Esad rejiminin aynı çizgiye dönmesi ve Türkiye’ye yönelik yeni tehditler oluşturması da mümkün.

Geriye kalan seçeneklerden Türkiye’nin sınırları ötesinde PYD oluşumuna göz yumması ya da tam tersi yönde müdahale etmesi de farklı sorunları beraberinde getirecek. Türkiye’nin PYD’ye karşı harekete geçmesi Kürt gruplarla çatışmaya girmesi, Türkiye içinde yürütülen çözüm sürecini baltalayacaktır. Kürt siyasilerinin Suriye’de Kürtlerle savaşan bir Ankara ile müzakere masasında kalması zorlaşacaktır. Bu da çatışmanın Türkiye’ye sıçramasına yol açabilir. Öte yandan Arap ülkelerinin geçmişte olduğu gibi böylesine bir egemenlik ihlalini Türk-Kürt anlaşmazlığı şeklinde görmeyecekleri, bunu Türkiye’nin bir Arap ülkesiyle angajmanı olarak yorumlayacakları da bir gerçektir.

Türkiye’nin güney sınırlarında Irak’tan Akdeniz’e uzanan bir hatta Kürt devletine onay vermesinin de başka sıkıntıları olacaktır. Türkiye’nin kendi bütünlüğünü koruması zorlaşacağı gibi tüm Arap dünyasıyla da sınırı kalmayacak ve Ankara Arap dünyasından koparılmış olacaktır. Bunun enerji transit ülkesi olma hedefi güden, Ortadoğu’ya açılmak isteyen Türkiye’nin, by-pass edilmesi, dışlanması gibi sonuçları kaçınılmazdır.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin, “Kürt Demokratik Birlik Partisinin (PYD), Suriye’de, bağımsız Kürt bölgesi ilan edeceklerine dair basında yer alan haberlerden çok kaygılıyız. Böyle bir deklarasyon, Araplar ile Kürtler arasındaki tansiyonu artıracak ve aşırılık yanlılarına durumdan istifade etme fırsatı yaratacak olması itibariyle çok provokatif olacaktır” sözleri iyimser bile denebilir. Çünkü PYD eksenli böylesine bir gelişme Arapları olduğu kadar Türkiye’yi ve İran’ı da içine çekecek bir bölgesel çatışmanın fitilini ateşleyebilir.

Bora Bayraktar, İstanbul

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?