Uçurumun eşiğindeki Irak

Uçurumun eşiğindeki Irak
© 
By Bora Bayraktar
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Irak uçurumun eşiğinde, bu apaçık bir gerçek. Her ne kadar Amerikan ordusu büyük ölçüde işgali sona erdirse ve ülkeden çekilse de işgal havası ve savaş ortamı ortadan kalkmış değil. Mezhepçi ayırım o kadar fazla ki her askeri noktada semboller, bayraklar “burası bir Şii devletidir” mesajını haykırıyor. Iraklı Sünniler bunu bir meydan okuma olarak görüyor.

Belki hükümetler seçimlerle gelip gidiyor belki Baas rejimi yıkıldı. Ama Irak en önemli sorunu olan güvenlik sorununu çözemedi. Hatta çözmeye yaklaşamadı bile.

Sadece 2014 yılının Şubat ayında şu ana kadar 610 kişi saldırılarda yaşamını yitirdi. 1 Ocak’tan bu yana ölenlerin sayısı ise 1600’dan fazla. Bu rakamlar son 4 yılın en yüksek can kaybına doğru gidildiğini gösteriyor.

Bağdat sokaklarında adım başı kontrol noktaları var. Askerler ellerinde, araçlarda bomba olup olmadığını gösteren aletlerle her aracı dikkatle kontrol ediyor. Havaalanına doğru giden her araç durdurulup polis köpekleriyle didik aranıyor. Önemli binalar yüksek beton bloklarla kale gibi korunuyor. Helikopterler gün boyu caddeleri, sokakları izliyor, Dicle nehrinin üzerinde bir aşağı bir yukarı devriye uçuşu yapıyor.

Ama bütün bu sıkı önlemlere rağmen güvenlik konusunda mesafe alınabilmiş değil. Çünkü asıl sorun güvenlik önlemlerinin yetersizliği değil şiddeti üreten siyasetin parçalanmışlığı.

Irak 30 Nisan’da sandık başına gidecek. Ama bu seçim uzlaşma ya da birlikten çok daha büyük karmaşa ve ayrılık getirme potansiyeline sahip. Hali hazırda Başbakan Maliki yetkileri elinde toplayarak adeta kendi dikta yönetimini kuruyor. Uyguladığı Sünnileri dışlayıcı politika bugün karşısına Felluce ve Ramadi’deki Sünni direnişi olarak dikiliyor. Sünniler savaşı başkente taşıyor. Yeşil Bölge bile onca önleme rağmen yüzde yüz güvenli değil.

Ancak Maliki uyguladığı sert yöntemlerle güçlü lider imajını pekiştirmeye, iktidarını daha da sağlamlaştırmaya çalışıyor. Maliki böyle davranmakta çok da haksız sayılmaz. Çünkü karşısında şu an için ciddi bir rakip kalmamış gibi görünüyor. Sünnilerin önemli lideri Tarık Haşimi terörist ilan edildi ve hakkında idam kararı verildi. Artık siyasetin dışında. Haşimi’den sonra Sünnileri derleyip toparlayacak Salih Mutlak ise Maliki’nin dümen suyuna girmiş görünüyor. Üstelik Irak’taki siyasi partiler yasasının parti kurmayı kolaylaştırmasından dolayı büyük bloklar oluşturmak zor.

Şii cephesinde de durum farklı değil. Maliki’nin en önemli muhaliflerinden biri olan Mukteda El Sadr siyasetten çekildiğini ilan etti. Irak politikasını yakından izleyenler bunun bir taktik olabileceğini düşünüyor ve Sadr’ın bazı konularda kendi iradesi dışına çıkan milletvekillerini toparlamaya çalıştığını tahmin ediyor. Ancak Sadr, kendisinden ayrılan ve İran etkisindeki Asaib Ehl el Hak adlı grubun da sıkıştırmasıyla baş etmek durumunda. Laik siyasetin temsilcisi Ayad Allavi ise güvenlik endişelerinden dolayı Bağdat’tan çıkmıyor. Dört yıldır Basra bölgesine bir kere bile gitmediği biliniyor.

Kürtler henüz seçimlere blok halinde mi yoksa ayrı ayrı partiler halinde mi katılacağına karar vermedi. Maliki ile ciddi sorunlar yaşayan Kürt yönetimi şimdilik ortadan gitse de petrol ve doğal gaz gelirlerinin paylaşımı ile Kerkük ve Musul’un kontrolü konusunda derin görüş ayrılıkları içinde.

Bu karmaşık denklem içinde sistem dışı aktör olan ama ülkeyi rehin alan El Kaide unsuru da göz önüne alındığında Irak’ın içinde bulunduğu tablo daha net bir biçimde anlaşılıyor. Üstelik hepsinin ötesinde Türkiye ve Suudi Arabistan gibi bölgesel, ABD ve Rusya gibi küresel aktörlerin de Irak üzerinde hesapları var.

Peki Irak bu krizden çıkabilecek mi? Çıkamazsa Türkiye bundan nasıl etkilenecek?

Hiç kuşkusuz 2011’deki ayaklanmalardan bu yana Türkiye Ortadoğu’da cumhuriyet tarihinin en ağır krizlerinden biriyle yüzleşiyor. Irak ve Suriye gibi güney komşuları çatırdayarak çökerken çevrelerine büyük güvenlik sorunları ihraç ediyorlar. Suriye fiilen parçalara ayrılmış kanarken, yüz binlerce insan bu kızıl nehirde sürüklenerek aralarında Türkiye’nin de bulunduğu komşu ülkelerin kıyılarına vuruyor. Bunların oluşturduğu sosyolojik, ekonomik ve siyasi travmalar, açabileceği güvenlik sorunları herkesin malumu.

Çökmekte olan komşu devletlerin açtığı alanlar, derin uçurumlar oluşturuyor. Irak da bunlardan biri. Türkiye son seçimlerde Ayad Allavi’nin Ulusal Bloku’nu destekleyerek tavrını açık biçimde ortaya koymuş, bu sonraki süreçte Maliki ile ilişkilerde soğuk rüzgarlar esmesine neden olmuştu. Batılı ülkeler de aynı yolu izleseler de daha sonra Maliki ile el sıkışmışlardı. Türkiye de gecikmeli de olsa Maliki hükümeti ile bir orta yol arayışında.

Şimdi Irak yine bir dönüm noktasında. Yaklaşan seçim öncesi Türkiye’nin bu kez daha dikkatle hareket etmesi, taraf olma algısı vermeme konusunda büyük hassasiyet göstermesi gerekiyor. Çünkü Irak bir uçurumun eşiğinde ve bir anda parçalanıp dağılacak kadar kırılgan. Kötümser senaryolar gerçek olur ve Irak da dağılma noktasına giderse, şu an için uzak görünen uçurum yanı başımızda oluşabilir.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

UAEA Başkanı Grossi'den Bağdat'a 'barışçıl nükleer program desteği' ziyareti

Dışişleri Bakanı Fidan, Bağdat'ta: Gündemde terörle mücadele var

Irak: ABD'nin saldırılara devam etmesi hükümeti koalisyonun misyonunu sonlandırmaya zorluyor