Meydanlar yalan söylemez

Meydanlar yalan söylemez
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

30 Mart seçimi şunu açıkça ortaya koydu ki Türkiye’de seçim meydanları yalan söylemiyor. Bir başka deyişle kalabalıklar sonuçlara dair fikir veriyor.

23 Mart Pazar günü Yenikapı mitinginde gördüğüm tablodan sonra ”Ak Parti İstanbul’u alır” görüşüm seçim gecesi beni yanıltmadı. Üstelik CHP’nin 29 Mart’taki son Kadıköy mitingi de Yenikapı ile karşılaştırıldığında “sönük” sayılabilirdi. Bu durum seçim sonuçlarına yansıdı.

Türkiye’nin genelindeki durumu da ekranlardan izledik. Ak Parti mitingleri kalabalıktı. Meydanlar tıklım tıklım doluydu. İktidar partisinin muhalifleri bu durumu görmek, inanmak istemedi. Ancak gördüklerinden hoşnut olmayanlar rakiplerini “fotoshop kalabalıkları üretmek” ve “bindirilmiş kıtalar oluşturmakla” suçladı.

Kuşkusuz otobüslerle, teknelerle miting meydanlarına insan taşındığı bir gerçekti. Ama taşınacak insanların o yolculuklara zorla katlanmadığını unutmamak gerekirdi. Kalabalıkları görmezden gelmek pek çok kişinin seçim tahminlerini yanlış yönde etkiledi.

Sanal alem ölçü değil

30 Mart seçiminin gösterdiği bir başka gerçek ise sosyal medya ve internet alanını kullananların oranındaki asimetri. Kullanıcılar twitter ve facebook gibi sosyal medya alanlarında hükümetin uyguladığı politikalara karşı güçlü ve sert tepkiler ortaya koyuyor.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması ile ilgili veriler, kayıtlar, iddialar sanal alemi sallarken bunun topluma geçişi sanıldığı gibi güçlü olmuyor.

Twitter’da fırtınalar koparken sokak bunların tamamen dışında kalıyor. Youtube’a ve twitter’a konulan yasaklar dünyada geniş yankı uyandırsa ve Türk demokrasisinin gidişatı konusunda olumsuz sinyaller verse de toplumun geniş kesimlerini etkilememiş görünüyor. Bu da en azından şu an için sosyal medyanın ülkenin genel siyasi tercihleri konusunda hala gerçek bir yansıma veremeyeceğini gösteriyor. Tabi bir de kişilerin kendi fikrine yakın isimlerden bir takip listesi oluşturduğunu göz önüne almak gerek. Bu yanlış algıların güçlenmesine yol açıyor.

Konda Araştırma Merkezi’nden Bekir Ağırdır Türkiye’de toplumun doğru okunmadığına, okunması içinde doğru yönde bir adım olmadığına dikkat çekiyor:

“Türkiye toplumuna dair bildiğimiz herşey değişmiş durumda. Türkiye siyasetinin entellektüellerinin, üniversitelerinin ve akademisinin fark etmediği ve hala kale almadığı şey bu. Yani Türkiye toplumunun davranış kodlarına dair bildiğimiz herşey metropolleşme ve göçle tamamen değişmiş durumda”

“Suriye meseleleri, bunun Türkiye’ye etkileri, açılım süreci, Gezi olayları, 17 Aralık soruşturması… Bunların herhangi biri Batı demokrasilerinde siyasi bir değişim için yeterlidir. Ama Türkiye’de değiştirmiyor. Bu değişmiyorsa burada sadece iktidar partisinin başarısından değil muhalefetin de başarısızlığından bahsetmek gerekir” diyor Ağırdır.

Her seçimin bir hikayesi olmalı

Dünyanın her yerinde her seçimin bir hikayesi vardır. Bu ya ekonomik krizdir ya sosyal bir olgudur ya savaştır ya da bir projedir. Genellikle bu hikayeyi yazan ya da iyi anlatan kazanır. 30 Mart seçiminde de bu böyle oldu. Seçimin hikayesini Başbakan Erdoğan yazdı: “Hükümete ve kendisine yönelik bir komplo vardı. Gülen Hareketi dışarıdan destek alarak kendisini devirmek istiyordu. Son vesayet kalesi yıkılmalıydı. Bu seçim bir İstiklal mücadelesi ve referandumdu.” Erdoğan her mitinginde bu tezi işledi. Halkın anlayacağı bir dille, güçlü ifadelerle tezini tekrar tekrar savundu.

Muhalefet ise 17 Aralık soruşturmasının üzerinden bir yolsuzluk ve kirlenmişlik savından hareket etti. Başbakanın montaj diyerek reddettiği ses kayıtlarını kampanyasının merkezine taşıdı. Bir anlamda Erdoğan’ın tezini destekler bir tarzda hareket etti. Adaylar, projeler öne çıkmadı. Seçim iktidar partisinin istediği gibi bir kimlik ve referandum niteliğine büründü. Geçmişte Erdoğan’a destek veren insanlar değişmediği için oyları da değişmedi.

Cemaatin özgül ağırlığı

Sonuçlar Başbakanın hedef tahtasına koyduğu Gülen Hareketi açısından da ilginç bir durum ortaya çıkardı. Seçim sürecinde kendisini iktidara karşı konumlandıran, medyası üzerinden Erdoğan’ı ciddi biçimde eleştiren hareketin seçmen üzerinde ciddi bir etkisinin olmadığı anlaşıldı. Hizmet hareketine bağlı medya yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını öne çıkarsa da seçmen oy verirken bu konuyu çok dikkate almadı. Hükümete yakın kalemler “Cemaat-CHP ittifakının çöktüğü” savını işlerken Gülen Hareketine yakınlığı ile bilinen Prof. Dr. İhsan Yılmaz CNN Türk’te katıldığı Tarafsız Bölge programında “hizmet hareketinin seçime girmediğini, aday olmadığını dolayısıyla kazanma-kaybetme noktasında bulunmadığını” belirtti.

Ana muhalefet BDP

Seçimin Ak Parti’den sonra en çok gülen tarafı kuşkusuz Barış ve Demokrasi Partisi oldu. Güneydoğu’daki 10 kentte BDP, Mardin’de de eski BDP’li Ahmet Türk ipi göğüsledi. Oy oranı olarak olmasa da kazandığı kentler itibarıyla BDP adeta yerel seçimde anamuhalefetpartisi konumuna yükseldi.

30 Mart seçimleri artık geride kaldı. Ancak Türkiye’nin gerilimi kolay kolay bitecek gibi görünmüyor. Ağustos ayında cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Soruşturmalarla ilgili tartışmalar kolay kolay bitmeyecek. Gelecek yıl genel seçimler yapılacak.

Bu ortamda kuşkusuz 30 Mart seçimleri gelecek oylamaların tahlili için her kesime önemli veriler sunuyor.

Bora Bayraktar, İstanbul

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Adalet Bakanı Tunç: Meclis seçimleri yenilerse Cumhurbaşkanı için tekrar adaylık yolu açılır

Zelenskiy ile görüşen Erdoğan: Barış zirvesine ev sahipliği yapmaya hazırız

Ogün Samast: Hayal ve Tuncel 'arkamız sağlam' diyordu