Kandil ve İmralı arasında görüş farkı var mı?

Kandil ve İmralı arasında görüş farkı var mı?
By Bora Bayraktar
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Suriye sınırındaki Kobani kentinde Işid militanları ile yerel Kürt güçler arasındaki çatışmalar yaklaşık 40 gündür devam ediyor. Bu süre içinde Kobani, yürüyen çatışmanın ötesine geçerek önemli bir sembolik anlam kazandı, Türkiye’deki çözüm sürecini etkileyen, Türkiye’nin Ortadoğu politikasını, Washington ile ilişkilerini yönlendiren bir mesele haline geldi.
Kobani kuşatması, göç ve sonrasında gelişen olaylar Kürt siyaseti içerisindeki farklı görüş ve yaklaşımları da ortaya koydu. Bu farklılık Kandil’de ve İmralı’da temaslarda bulunan HDP heyetlerinin açıklamalarına yansımakla beraber, bir görüş ayrılığından ziyade bir ton ve yaklaşım farklılığı olarak belirdi.
18 Ekim’de Kandil’de KCK yetkilileri ile 7 saat süren görüşme sonrasında yapılan açıklamada Kandil’in Ankara’yı “oyalama taktikleri gütmekle” suçladığı “somut adımın şekillenmediği hiçbir tavrın” kabul edilmeyeceği belirtildi.
Açıklamaya göre Kandil’de Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler üzerinden “Kürt halkının tüm kazanımlarını tasfiye edildiği” görüşü hakim. Bununla beraber Kandil, açıklamanın satır aralarında atılacak pratik adımlara karşılık vereceğinin de işaretini verdi.
19 Ekim’de İmralı’da Abdullah Öcalan ile 4 saat süren bir görüşme yapan HDP heyeti sürecin devamı yönünde Kandil’den daha güçlü mesajlar veren bir açıklama yaptı. Ancak bu açıklama Kandil’e göre bir görüş ayrılığından ziyade ifade ve söylem farklılığını ortaya koydu.
Öcalan açıklamasında 6-7 Ekim olaylarından sonra “tarafların yaşananlardan ders çıkartması, bu temelde demokratik çözümün hayatiyetinin öneminin kavranarak müzakere temelli çabalara hız vermesi ehemmiyet arz etmektedir” dedi.
Öcalan “Çözüm süreci açısından gelmiş olduğumuz nokta bir kırılmaya maruz kalmıştır. Bunun en önemli sebebi; bu süreçlerde hükümetin benimle geliştirmeye çalıştığı ilişki biçimini bir araçsallaştırma mekaniğine oturtmaya çalışmasıdır. Bunun, çözmeye çalıştığımız meselenin ağırlığına denk bir yaklaşım olmadığı bütün gerçekliğiyle anlaşılmıştır. Gelinen nokta itibariyle bu yaklaşımın darlığı ve çözüme hizmet etmeyeceği taraflarca yeterince kavranmıştır. Türkiye’nin demokratik geleceğini ve bölgemizdeki kalıcı barışı yakından ilgilendiren süreçle ilgili 15 Ekim itibariyle yeni bir aşamaya geçtiğimizi ve süreçte başarılı bir pratik umudumun bu anlamda arttığını ifade etmek isterim. Yeniden dirilttiğimiz bu umudun zaman kaybetmeden pratik sonuçlar doğurması halklarımıza karşı olan tarihi görev ve sorumluluğumuzdur. Bu konuda tüm demokrasi ve barış yanlısı çevrelere de önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir” ifadelerini kullandı.
Gerek Kandil gerekse Öcalan hükümetin polise daha çok yetki veren, “makul şüphe” kavramını gündeme getiren yasaları eleştirirken iki taraf da çözüm sürecinin kritik bir dönemeçten geçtiği noktasında hem fikir göründü. Ayrıca iki taraf da eleştirilerini hükümete odaklarken müzakere masasına dönüşün kapısını kapatmadı. Kürt siyasetinin aktörleri aslında görüş farkından çok bir söylem ve yaklaşım farkı olduğunu ortaya koydular.

Türkiye’nin tutumu da Ankara’nın hala süreçten umutlu olduğunu ortaya koydu. Başbakan Davutoğlu’nun mesajları, Akil İnsanlar Heyeti’nin yeniden toplanması, müzakere sürecinin altyapısının oluşturulmasına dair atılan adımlar, peşmergeye açılan koridor, Kürt mültecilere yapılan yardım Ankara’nın da 6-7 Ekim’de yara alan süreci toparlama çabalarının yansımaları. Bir anlamda taraflar KObani üzerinden tehlikeli bir restleşme yaşadı, müzakereyi sahaya taşıdı ve tehlikeli sonuçları görerek yeniden masaya oturma kararı aldı.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?

Adalet Bakanı Tunç, AYM'nin Can Atalay kararını değerlendirdi