Nilüfer Göle: Paris saldırısı sonrası Avrupa'da yeni bir medeniyet inşa ediliyor

Nilüfer Göle: Paris saldırısı sonrası Avrupa'da yeni bir medeniyet inşa ediliyor
By Bahtiyar Kucuk
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Yıllardır Avrupa’nın toplumlarının nabzını tutan sosyolog Prof. Dr. Nülüfer Göle Euronews’e özel açıklamalarda bulundu. Paris saldırıları sonrası Avrupa’da yeni bir medeniyet inşasına başlanacağını belirten Göle, Müslümanların bu oluşum sürecinde yer alması gerektiğini söyledi.

Öne çıkan başlıklar:

-Charlie Hebdo’nun yeni kapağı: “Peygamberimiz göz yaşı döküyor. Bir yandan üzülüyor bu yapılanlara. Bir taraftan da affedici bir imaj. Bence güzel bir karikatür, karikatür demeyelim güzel bir kapak. “

-Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri gibi 11 Eylül sonrası savaş açmak yerine, Paris saldırısının ardından bir arada yaşamanın kurallarını yeniden düşünüyor.

-“Bu yeniden bir arada yaşamanın temellerini inşa etme, medeniyet inşa etme çabasına diğer Müslüman ülkelerin kayıtsız kalması mümkün değil. Özellikle Türkiye’nin.”

-Paris saldırısı: “Bugün bu tür hareketleri bir şekilde meşru göstermeye çalışan İslam anlayışına farklı mesafeyi koyması gerekenler de Müslüman ülkelerdeki alimlerdir, sadece Avrupa’dakiler değil.”

Bahtiyar Küçük, Euronews:

“Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’ya düzenlenen terör saldırısı sadece Fransa’yı değil tüm Avrupa’yı ayağa kaldırdı. Geçtiğimiz Pazar günü Fransa genelinde yaklaşık 4 milyon insan meydanlara akın etti. Bu sıcak gelişmeyi Paris’teki Sosyal Bilimler Yüksek Okulu’ndan (EHESS) sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle ile konuşacağız. Son Paris saldırısı Fransa’yı nasıl etkiledi? Bu olay çok kültürlü toplumun temel dinamiklerini sarsar mı?”

Prof. Dr. Nilüfer Göle, Sosyolog (EHESS):

“Kalbinden vurdu diyebiliriz. Charlie Hebdo Fransızların hem ifade özgürlüğüne olan bağlılıklarını hem de 68 kültürünün, neslinin bir şekilde kalbini, özünü oluşturuyordu. İkincisi hem ifade özgürlüğünü vurdu hem de vatandaşlarının özellikle Musevi kökenli vatandaşlarının güvenlik altında yaşamasını vurdu. Onun için bu çok önemli bir dönüm noktasıdır. 11 Eylül ile karşılaştırılmakta bugün. Umuyoruz ki 11 Ocak’taki yürüyüş Fransa’nın ve Avrupa’nın vereceği cevabın Amerika’dan farklı olacağını, yani savaş açmak yerine bir arada yaşamanın kurallarını yeniden düşünmek üzere ve yeniden temellendirmek üzere iyiye vesile olacağını ümit ediyoruz.”

Euronews:

“Saldırganlar Fransız vatandaşı ve Müslüman. Şimdi Müslümanların entegrasyonu, Cumhuriyet değerlerine uyumu sorgulanmaya başlandı. Bu saldırı, Fransa’da entegrasyon alanındaki sorunların bir sonucu mu?”

Nilüfer Göle:

“11 Eylül’den en önemli farkı da budur. Çünkü teröristler dışarıdan gelmedi. Burada doğup büyüme Fransız vatandaşları. Bu hareketin geçmişi var. Avrupa’da geçmişi var. İlk ölüm fetvası İngiltere’de Salman Rüşdi etrafında oluştu. Ondan itibaren zaten İslam’ın nasıl temsil edildiği konusunda bir dizi çatışma alanları oluştu. Biri Salman Rüşdi hareketi, diğeri Teo Van Gogh’un Amsterdam sokaklarında öldürülmesi. Üçüncüsü de Danimarka’daki karikatürlerle başlayan bir zincirin halkası olarak bugün karşımıza çıkıyor. Onun için bugün İslam ve Avrupa arasındaki iç içe geçişlerin çatışmacı tarihine zincirine çok daha kötü bir zincirin eklendiğini görüyoruz. Burada önemli olan Fransa’nın tepkisiydi buna. 11 Ocak’taki yürüyüş bize yeni bir açılım olabileceğini gösterdi. Vatandaşlar bir arada yaşama arzularını iradelerini kollektif bilinçlerini ortaya koydular, meydana çıktılar. Milli topluluk olarak değil bir cemiyet oluşturmak üzere. Bundan böyle Avrupa karşıtlığının Euroseptik dediğimiz hareketlerin biteceğini umuyoruz. Bu hareket sadece Fransa’nın yeniden tüm dünya için özellikle Avrupa için esin kaynağı olma durumunu getirmedi, aynı zamanda Avrupa’nın da yeniden bir yükselişi olacağını düşünüyorum. Avrupa’nın bir cemaat oluşturmasının yani Avrupa topluluğunu sadece seçkinlerin değil vatandaşların bir arada yaşama arzusu olarak yeniden görebileceğimizi, bir medeniyet inşasına başlayacağımızı düşünüyorum. Başka türlü buna karşı bir medeniyetler çatışması değil Müslümanların da bunun inşasında çok önemli yer alması gereken yeni bir Avrupa cemaati Avrupa topluluğu kurmak olacaktır. Tek cevap panzehir, barbarlığa karşı teröre karşı bir arada yaşama arzusudur.”

Euronews:

“Son dönemde Avrupa’da İslamofobi, anti-Semitik ve aşırı sağcı söylemler arttı. Sizin de söylediğiniz cemaatin oluşması için sizce Müslümanlar ve diğer gruplar, içlerindeki radikalleri dışlayabilir mi?”

Nilüfer Göle:

“En önemlisi Müslümanların, sade vatandaşların kendilerini ortaya koymaları gerekiyor. Onlar da bugüne kadar biraz sessiz kaldılar. 20 yıldır İslam etrafında oluşan çatışmalar tartışmalar esasında hep daha radikal unsurları sansasyonu ortaya çıkardı. Bugün çok daha sade vatandaşların dindar olsun olmasın kendilerini ortaya koymalarının zamanı geldi ve yaptılar. Nitekim bu yürüyüşte de yer aldılar. Kendilerini artık Avrupa ülkelerinde Avrupa ülkesi vatandaşı olarak ortaya koydular Fransa’daki Müslümanlar. Almanya’da Diyanet çok önemli bir karar aldı. Tüm imamlar medya kuruluşlarının önünde nöbet tuttu. Artık bugün Avrupa’da yaşayan Müslümanlar kendilerini başka soyut bir ümmetin parçası olarak değil, Avrupa topluluklarının vatandaşı olarak kendilerini ortaya koymakta görmekte ve kendilerini ifade etmektedirler. Musevi vatandaşlarla birlikte olduklarını bütün meseleyi sadece İsrail ve Filistin çatışmasına yükleyerek bir şekilde sorunları ihraç etmek yerine yanı başlarında koşer süpermarket olduğu gibi aynı zamanda helal süpermarketlerin de birlikte olduğu Avrupa coğrafyasında bir arada yaşadıklarının bilincini ortaya koymak durumundalar.”

REKLAM

Euronews:

“Son olay Avrupa’daki Müslümanlar açısından ne gibi sonuçlar doğuracak?”

Nilüfer Göle:

“Onların çok daha fazla sade vatandaş olarak Avrupalı vatandaşlar olarak ortaya çıkmasına bir vesile olmasını ümit ediyoruz. Yoksa bu sarmal yani kimlik sarmalları diyebileceğimiz fobik söylemlerle nefret eylemleri arasındaki sarmaldan kurtulmamız mümkün değildir. Bunun da ilk mağdurları Müslüman vatandaşlar olacaktır.”

Euronews: “Charlie Hebdo, yeni sayısının kapağında tekrar Hz.Muhammed’in karikatürünü yayınladı. Bunu nasıl karşıladınız?”

REKLAM

Nilüfer Göle:

“Peygamberimiz göz yaşı döküyor. Bir yandan üzülüyor bu yapılanlara. Bir taraftan da affedici bir imaj. Bence güzel bir karikatür, karikatür demeyelim güzel bir kapak. Avrupa’da Müslümanlık Avrupa’nın bir parçası olduğuna göre Avrupalı yazar çizerlerin de Müslümanlığa bir şekilde sahip çıkmaları, onu anlamaya çalışmaları, onun ögeleriyle uğraşmalarını doğal karşılamak gerekir.”

Euronews:

“Cumhuriyet gazetesinin Charlie Hebdo’yu yayınlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nilüfer Göle:

REKLAM

“Bir dayanışma olarak. Diğer mizah dergileri de yaptı sanıyorum. Bugün Charlie Hebdo’ya karşı yapılan aslında dediğim gibi çok daha marjinalleşmekte olan bir mizah dergisiydi. Daha çok 68 yıllarındaki kültürün tabu kırıcılığını ifade eden özgürlük anlayışını, kiliseye karşı, cinsel konularda ve daha bir sürü diğer konularda tüm saygınlık ögelerini yıkmaya yönelik bir kültürün parçasıydı. Çünkü mizah her zaman solun elinde değildi. Her zaman ezen değil ezilen insanların da elinde olabiliyor mizah. Aslında Charlie Hebdo dergisi 60’lı yıllardan itibaren bu karşıt kültürün bir parçasıydı. Giderek biraz marjinalleşmişti. Fakat bugün bir bakıyoruz bütün dünya sahiplendi. Kurşun kalem simge oldu. Bugün özellikle aşırı teknolojik iletişim kaynaklarının tamamen ele gelmez teknolojilerine baktığımızda bir kalemin kalaşnikof karşısında tüm dünyanın simgesi haline gelmesini çok olumlu olarak görüyorum.”

Euronews:

“Avrupa Birliği’nin kendi içinde entegrasyon sorunları yaşadığını düşündüğümüzde bu saldırı 70 milyon Müslüman nüfusa sahip Türkiye’nin üyeliğinin toplum nezdinde kabulünü daha da zorlaştırır mı?

Nilüfer Göle:

“Bugün şuandaki Avrupa’nın geldiği dönüm noktasında Avrupa kendi Müslümanlarına daha fazla sahip çıktı. Bu hareketle birlikte bunu gördük. Merkel’in konuşmalarında da gördük. Bu yeniden bir arada yaşamanın temellerini inşa etme, medeniyet inşa etme çabasına diğer Müslüman ülkelerin kayıtsız kalması mümkün değil. Özellikle Türkiye. Türkiye hem Müslüman ülkeler arasında tek Avrupa’ya aday ülke. İkincisi çok sayıda göçmeni var. Onun için artık bu sorular içiçe. Nitekim belki de İslam alimlerinin sadece siyasetçilerin değil, gazetecilerin yazarların Türkiye’dekilerin de bu konuya tamamen lakayıt kalması mümkün değildir. Özellikle bugün bu tür hareketleri bir şekilde meşru göstermeye çalışan İslam anlayışına farklı mesafeyi koyması gerekenler de Müslüman ülkelerdeki alimlerdir, sadece Avrupa’dakiler değil.”

REKLAM
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?

Bakan Yerlikaya: Maden ocağındaki işçilerin 5'i konteyner, 4'ü araç içerisinde