Viktor ve Fikret'in yaşamından Azerbaycan'da sıradışı bir göç hikayesi

Viktor ve Fikret'in yaşamından Azerbaycan'da sıradışı bir göç hikayesi
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Azerbaycan’ın Göygöl kenti, yüzyıllar öncesinde ağırladığı Alman göçmenlerin, mimariden yemek kültürüne, şehir yaşamından insan ilişkilerine kadar bıraktığı etkili izleri hala taşıyor.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırmasının ardından Moskova tarafından bölgeden sürülmeleri, Almanların buradaki hikayesini trajik biçimde sonlandırmış.

euronews’den Monica Pinna, 1819’da buraya gelen 200 bin Alman göçmenden biri olan Viktor Klein ile kasaba ahalisinden Fikret İsmayilov’un arkadaşlığında bu izleri sürdü.

Azerbaycan’da yabancılar tarafından kurulan ilk kasaba, 1819’da Almanların bu ülkede ilk yerleştikleri yerlerden Helendorf’tu. Bölgenin ismi önce Hanlar olarak değişti. Bugünkü ismi ise Göygöl. Şehir, 122 yıllık Alman varlığının kalıcı kültürel izlerini hala taşıyor.

Azerbaycan’a ilk Alman yerleşimciler 1818’de ulaştı. Ganja’ya, o zamanki adıyla Elisabethpol’a 200 aile yerleşti. Helendorf’a ise 1 yıl sonra 120 aile geldi. 1918’e kadar bölgedeki 8 yerleşim yeri, 6 bin Alman’a yurt oldu.

Almanlar yoksuluk ve sefaletten kurtulmak için Azerbaycan’a göç ettiler

Shergiyye Humbatova, Göygöl Kültür ve Turizm Direktörü : “Almanlar buraya 19. asırın evvellerinde Almanya’nın Württemberg vilayetinden, ülkedeki bedbahtlıktan, muharebenin dehşetlerinden, açlık ve sefaletten kaçarak geldiler. Bunda Rusların da siyaseti olmuştur ki burada Hristiyanlık yayılsın, genişletilsin…”

Göygöl’de bugün hiç Alman kalmadı. Sonuncusu, Viktor, 2007 yılında, 72 yaşında öldü. En yakın arkadaşlarından biri, yerli ahaliden biri, Fikret’ti.

Viktor’un babası tarafından inşa edilen ve ailesi ile birlikte yaşadığı evin müze yapılması planlanıyor. Azeri ve Rusça dillerini de iyi konuşan Viktor, yaşadığı yerin kültürüne çok iyi uyum sağlamış ve sağlam dostluklar edinmiş.

Fikret Ismayilov: “Viktor ile ben 1951’de askerdeyken tanıştık. 1951’den o rahmetli olana kadar arkadaşlığımız sürdü.Viktor, mutfağında, Azerbaycan’da yaygın kullanılan fırın yanında bir de Alman fırını koymuştu ve gerektiğinde yemeklerini bu fırında da pişiriyordu.”

Naziler Sovyetler Birliği’ne saldırınca Kafkasya’daki Almanlar sürüldü

1941 yılında Sovyetler Birliği Nazi saldırısına uğrayınca Moskova hükümeti bir karaname ile Kafkasya’daki Almanları sürme kararı aldı. 200 binden fazla Alman, bir hafta içinde Kafkasya’dan Orta Asya ve Sibirya’ya sürüldü. 22 binden fazlası da Azerbaycan’ı terk etmek zorunda kaldı.

Bölgedeki kültürel, ekonomik sosyal yaşama dahil olmuş Almanlar için bu büyük bir trajediydi.

Viktor’un eşi Alman olmadığı için, sürgün karanamesinde düzenlenen istisnai durumdan yararlanarak Azerbaycan’da kalabildi.

Fikret Ismayilov: “Viktor’un babası Polonyalı iyi bir doktordu ve Kominist Parti üyesiydi. O zamanlar bir karar alınmıştı. Eşi Almanya dışındaki bir ülkenin uyruğundan olan Almanlar sürülemiyordu. Bu yüzden Viktor ve ailesini sürgüne gönderemediler.”

Şehirdeki pek çok Alman gibi Viktor da ev yapımı şarap seviyordu. Onun bu tutkusu Göygöl’de yayıldı ve bugün de hala Göygöl’e farklı şarapları tatmanız mümkün.

1860 yılında Göygöl’de Azerbaycan’ın ilk şarap imaathanesi açılmış.

Fohrer ve Hummel kardeşler tarafından kurulan şirket 19. yüzyılın sonuna kadar bölgenin şarap üretiminin yüzde 60’ını tek başına sağlamış. Bugün de ülkenin en verimli şaraphaneleri burada.

REKLAM

Göygöl Şaraphanesi’nin ürün müdürü Rasim Omarov, bağcılığın, Sovyet döneminde de sürdürüldüğünü, burada Avrupa ve Rusya genelindeki tüketime yönelik konyak ve diğer alkollü içkiler üretildiğini söylüyor.

Göygöl’de mimarlık ve şehir plancılığı alanında da Alman izlerini görmek mümkün.

Azerbaycan’ın ilk Lüteryen kilisesi 1857’de burada inşa edilmiş. Yapı, bugün müze olarak kullanılıyor. Şehir merkezinde birbiri ardında sıralanan 300’den fazla Alman mimarisi örneği ev karşınıza çıkıyor.

Fikret Ismayilov : “Bizim onlardan, onların da bizden öğrendiği çok şey oldu. 1822 yılında Alman tarzı bir ev mimarisi ile inşaat yapmak büyük avantajdı bizim için. O zaman Azeri şehirlerinde sokaklar kavisli bir hat üzerinde kuruluydu.”

Almanların Azeri toplumuna entegrasyonunun başarılı olması, hatırlarının canlı, kültürel miraslarının görünür kalmasını sağlamış.

REKLAM

Azerbaycan Life’ın bir sonraki bölümünde, bakır ustaları ile Kafkasya’ya ün salmış Lahıc köyünden hikayeler olacak.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Adrenalin dolu kış sporları mı arıyorsunuz? Büyük Kafkas Dağları’ndaki bu merkezi inceleyin

Japonya'nın kırsal bölgelerini canlandırmanın yolu eski yapı geleneklerinde yatıyor olabilir mi?

Satoyama'yı keşfedin: Japon toplulukları doğayla uyum içinde nasıl yaşıyor?