68. Cannes Film Festivali'nde büyük ödül tartışmalarla sahibini buldu

68. Cannes Film Festivali'nde büyük ödül tartışmalarla sahibini buldu
By Ozgur Zenturk
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Bu yıl 68.si yapılan ve dünyanın en önemli sinema organizasyonlarından biri olarak kabul edilen Cannes Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu. Filmin jüri tarafından ödüle layık görülmesi bir ço

REKLAM

Bu yıl 68.si yapılan ve dünyanın en önemli sinema organizasyonlarından biri olarak kabul edilen Cannes Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu.

2009 yılında “Yeraltı Peygamberi” filmi ile yine Cannes’dan ödülle dönen Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın Dheepan isimli filmi büyük ödül “Altın Palmiye’yi kucakladı.

Filmin jüri tarafından ödüle layık görülmesi bir çok sinema eleştirmeni ve festival müdavimi tarafından garipsendi.

Ünlü isimler büyük bir hayal kırıklığı olarak tanımlarken tamamen siyasi bir seçim yorumunda bulunanlarda oldu.

Audiard’da ödül töreni sonrası kucağında Altın Palmiye Heykelciği ile euronews’a şu açıklamayı yaptı:

*“Bu benim için riskli ve tehlikeli bir film. Bu benim filmi yaparken hissettiğim şey. Sonunda gerçekten izlenen ve beğenilen bir film olması beni çok şaşırttı. Çok şaşkınım.”*Film Sri Lanka’dan Fransa’ya kaçan Tamil mültecilerinin hayatına objektif yöneltiyor. Dheepan’ın oyuncu kadrosunda ise gerçek üç Tamil savaşçısı yer alıyor.

Grand Prix ödülü Son of Saul’a

Belkide festivalin çekim tarzı açısından en ilginç yapımlarından biri olan “Son of Saul” ise festivalin en büyük ikinci ödülü Grand Prix’e layık görüldü.

Macar yönetmen László Nemes, başrolünü Géza Röhrig’e emanet ettiği “Son of Saul“da (Şaul’un Oğlu) farklı bir soykırım filmine imza atıyor. 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından yapılan soykırımın simgesi haline gelen Auschwitz’de geçen film, cesetlerin yakıldığı fırınlarda çalışan Yahudi bir tutsağın yaşamına odaklanıyor. Kendisi gibi tutsakların cansız bedenlerini fırınlara taşıyan bir kişinin yaşadıkları yüzünüze tokat gibi vuruyor. Zira yakmak için götürdüğü bir cesedin kendi oğluna ait olduğunu fark eden bir babanın oğlu için klasik bir Yahudi cenaze töreni yapmaya çalışmasının yarattığı duyguları izleyiciye aktarmak.

Genel olarak başrolün omzundan izlediğiniz filmde şiddet her yerde. Ancak görülmeyen şiddet, izleyicinin gözüne sokulmaktansa sesler ile hayal gücüne bırakılmış. Bu da Son of Saul’u diğer soykırım filmlerinden ayıran en önemli özellik olarak karşımıza çıkıyor. Nemes yapılan onlarca soykırım filminden sonra neden bu projeye giriştiğini, “Bence yeni jenerasyona nelerin yaşandığı sunulmalı ve bunun hakkında açıkça konuşulmalı. O yüzden bu filmi yaptık.” şeklinde açıklıyor.

“En İyi Erkek Oyuncu Ödülü” “La Loi du Marche” filmindeki rolüyle Vincent Lindon’a verildi. “En İyi Kadın Oyuncu Ödülü“nü ise bu yıl iki oyuncu kazandı. Emmanuelle Bercot, Maïwenn’in yönettiği Fransız filmi “Mon Roi” filmindeki rolüyle, Rooney Mara da “Carol” filmindeki rolüyle bu ödüle layık görüldü.

euronews adına Frédéric Ponsard festivali başından sonuna takip etti:

68. Cannes Film Festivali podyumun iki üst sırasında iki vurucu filmle bitti. Ve hafızalarımızda uzun süre kalacaklar. Fransız sineması evinden üç büyük ödülle çıktı. Küstahlık, gençlik, yaratıcılık ve dünyadaki kaos bir kez daha bu yarışta yer aldı.”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Altın Palmiye Audiard'ın

Paris Olimpiyatları öncesi göçmenlerin başka kentlere nakledilmesi belediye başkanlarını kızdırdı

Boks yeteneğini fotoğraflarla sergileyen Macron ne anlatmak istiyor?