Polonya’da pazar günü yapılan genel seçimlerde göçmen ve AB karşıtı Hukuk ve Adalet Partisi zaferini ilan etti. Sekiz yıldır devam eden liberal
REKLAMPolonya’da pazar günü yapılan genel seçimlerde göçmen ve AB karşıtı Hukuk ve Adalet Partisi zaferini ilan etti. Sekiz yıldır devam eden liberal iktidar dönemine son verildi.
Kaçinski Genel Başkan olarak ağırlığını korurken parti başbakan adayı olarak 52 yaşındaki Beata Szydlo’yu gösterdi.
Seçimlerin ardından zafer konuşmasında bulunan Kaçinski partisinin komünizmin çöküşünden bu yana tek başına iktidar olacak çoğunluğa erişen tek parti olduğunu savundu ve adil yönetim sözünde bulundu. Kaçinski “Hukuku işleteceğiz fakat intikam almayacağız. Hesaplaşmaya gitmeyeceğiz. Hataya düşenler tekmelenmeyecek” ifadelerini kullandı.
Kaçinski seçim kampanyası döneminde mülteci karşıtı söylemlerde bulunarak göçmenlerin “Yunan adalarına kolera, Viyana’ya da dizanteri ve benzeri parazitleri” getirdiği yönünde açıklamalar yaparak tepkileri üzerine toplamıştı. Uzmanlar Polonya’daki iktidar değişikliğinin Varşova’nın, Bürksel ile ilişkilerini zora sokabileceği tahmininde bulunuyor. Hukuk ve Adalet Partisi ABD ve NATO’yla güçlü bağlarını korumaya çalışıyor ancak AB’ye mesafeli durarak Polonya’nın Avro Bölgesi’ne dahil olmasına şiddetle karşı çıkıyor. Sağcı partinin iktidara gelmesinin AB’de göçmen krizinin çözümünü daha da zorlaştırabileceği belirtiliyor.
Mülteci karşıtı tutumuyla bilinen Kaçinski liderliğindeki muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi’nin özellikle kırsal kesimde büyük halk desteği bulunuyor.
Nelson Pereira, euronews:
Polonya’da pazar günü yapılan genel seçimlerden sağ parti sürpriz bir zaferle çıktı. Adalet ve Hukuk Partisi (PİS) tek başına hükümet kurabilecek. Bu durumun Polonya ve Avrupa için ne anlama geldiğini öğrenmek üzere Brüksel’de bulunan Polonya muhabiri Dominika Cosic’e uzanıyoruz. Merhabalar, muhafazakar Adalet ve Hukuk Partisi’nin zaferini nasıl açıklayabiliriz?
Dominika Cosic :
Öncelikle endişelenmeyelim. Beatles şarkısını hatırlatarak PİS partisine bir şans verilmeli diyelim. Bu zaferin bir çok nedeni var: Öncelikle Polonyalılar Sivil Platform’un sekiz yıllık iktidarından sonra artık yorulmuşlardı. Donald Tusk’ta Polonyalı gazetecilerle yaptığı görüşmede aynen bu sözleri kullanarak Polonya için değişim zamanın geldiğini söyledi. Bu sonuç aynı zamanda yeni bir neslin doğduğunu gösteriyor. 10 yıl önce Adalet ve Hukuk Partisi’ne oy veren seçmenin hepsinin yaşlı olduğu savunuluyordu. Eğitimsiz oldukları, kırsal kesimden geldikleri belirtiliyordu. Sivil Platform üyelerininse genç olduğu, internet kullandığı ve büyük şehirlerden geldiği söyleniyordu. Şimdi yeni değişimle karşı karşıyayız. Adalet ve Hukuk Partisi bu kez eğitimli ve genç bir kesimden oy aldı.
euronews :
Adalet ve Hukuk Partisi iktidarında, dış siyasette-örneğin Rusya, Ukrayna ve mülteci gibi konularda- büyük değişikliklere tanık olur muyuz?
Dominika Cosic :
Ukrayna’yı ilgilendiren konularda Polonya’nın herhangi bir değişliğe gideceğini düşünmüyorum. Ukrayna demokrasi ve egemenliğine bir destekte bulunulabilir. Sivil Platform’un Rusya ile ilişkileri sıkı tutması iki ülke arasındaki buzları eritmişti. Ancak bir yıl önce Ukrayna’daki savaş ve Kırım’ın ilhak edilmesi sonucu iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden kötüye gitti. Yeni hükümetin bunun üstesinden gelmesi gerekiyor. Rusya çok zor bir partner. Avrupa’daki bazı siyasetçiler Almanya ile ilişkilerin nasıl yürütüleceğini merak ediyor. Geçtiğimiz son iki hafta içerisinde Almanya, Polonya’nın enerji güvenliğini tehdit eden Kuzey Akım 2 projesine destek vererek büyük bir hata yaptı. Yeni hükümet Angela Merkel’in desteğini alan bu projeyle de yüzleşmek zorunda kalacak. Göçmen konusundaysa Adalet ve Hukuk Partisi Brüksel’in isteği doğrultusundaki 7 bin sığınmacıyı kabul etmeyecek ve yeniden pazarlığa oturmak istemeyecek. Başka bir sorun da yeni sığınmacıların gelmesi. Yeni hükümet Avrupa Birliği ve Frontex’in sınırlarının güçlendirilmesi konusunda ağırlığını koyacaktır.
euronews :
Yeni hükümet ne tür zorluklar bekliyor?
Dominika Cosic :
Adalet ve Hukuk Partisi’nin önündeki en büyük zorluk, emeklilik yaşını düşürme, demografik eğilimleri tersine çevirmek için her çocuk için sosyal ödenekte bulunma gibi vermiş olduğu vaatlerin arkasında durmak olacak.