Kaleağası: "Darbe girişiminin ardından Türk iş dünyası iniş-çıkışlara direncini ispatladı"

Kaleağası: "Darbe girişiminin ardından Türk iş dünyası iniş-çıkışlara direncini ispatladı"
By Nezahat Sevim
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied
REKLAM

Nezahat Sevim, euronews: 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminin Türkiye ekonomisine nasıl yansıyacağı ve Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği geçtiğimiz bir sene içerisinde merakla izlenen gündem konularıydı. Şimdi bu konuları TÜSİAD CEO’su Bahadır Kaleağası ile birlikte ele alacağız. 15 Temmuz’un sonrasında verilen ilk şok tepkilerinin ardından Türkiye ekonomisi nasıl bir seyir izledi?

“Türkiye hem demokrasi olarak, hem ekonomi olarak büyük bir sınav dönemine girdi”

Bahadır Kaleağası, CEO, TÜSİAD: Tabi ki böyle haince yapılmış, anayasal düzene, demokrasiye, halka, ülkenin cumhurbaşkanına, hükmetinei siyasi partilerine, tüm topluma karşı yapılmış bir girişimin olumsuz bir etki yapmaması beklenemezdi. Gerçekten, Türkiye hem demokrasi olarak, hem ekonomi olarak büyük bir sınav dönemine girdi. Güvenlik için önemli olan olağanüstü durum önlemlerinin bir an önce, artık bunlara gerek olmayacak şekilde geride bırakılması, ülke ekonomisinin daha da olağan bir ortama girmesi demektir. Kaldı ki, böyle bir dönemde Türkiye ekonomisi hem büyümeye geri dönüşüyle, hem ekonomik yaşamın canlılığıyla önemli bir performans sergilemeye devam etti. Türk iş dünyası, Türk özel sektörü küresel rekabete ne kadar dayanıklı olduğunu, ne kadar her türlü siyasi inişlere-çıkışlara dirençli, yaratıcı olduğunu da ispat etme şansına kavuşmuş oldu.

Nezahat Sevim, euronews: Bu başarısız darbe girişimi sonrası uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları bu da Türkiye’nin notunu düşürdü. Bu da tabi ki bazı dış sermaye çıkışını beraberinde getirdi. Geçen bir sene içerisinde Türkiye, ihtiyacı olan yabancı sermayeyi çekebilmek için gerekli güveni dış yatırımcılardan sağlayabildi mi?

“Kıbrıs gerçekten bir barış olursa Akdeniz’in Singapur’u olabilir”

Bahadır Kaleağası, CEO, TÜSİAD: Yüzde yüz değil. Büyük ölçüde güven devam ediyor fakat olması gereken seviyenin altında. Doğaldır tabi bu. Bu kadar büyük bir siyasi sarsıntıdan geçen bir ülke sonuçta. Fakat, diğer taraftan da gerçekten ekonominin ve iş dünyasının ne kadar küresel rekabete dirençli ve de ilerici, girişimci olabildiği de var bir yanda. Bir an önce Türkiye’nin çok daha fazla, uluslararası yabancı sermaye akımlarından hakettiği payı alacağı noktaya gelmesi gerekiyor. Zaten bunun için de biz TÜSİAD olarak çalışmaktayız. Türkiye’nin AB ile ilişkileri diğer bir etken olacaktır. Gündemde Türkiye-AB ilişkilerinin tam üyelik perspektifini zayıflatmadan mevcut Gümrük Birliği’nin genişlemesi, daha derinleşmesi, yeni alanlara açılması var.

Kıbrıs yine ekonomide etkisi olacak olan bir konu. Çok yazık ki bir sonuca ulaşamadı taraflar. Kıbrıs gerçekten bir barış olursa Akdeniz’in Singapur’u olabilir, Akdeniz’in gerçekten çok büyük bir finans, turizm, eğitim, enerji merkezi olabilir. Daha iyi demokrasi, daha iyi işleyen AB süreci, daha iyi odaklı eğitim, teknoloji, çevre, toplumsal kalkınma, cinsiyet eşitliği, yaşam standartarı, sosyal haklar, tüketici hakları gibi tüöm bu alanlarda somut olarak ilerleyen bir Türkiye olduğumuz sürece Türk ekonomisinin uluslararası ortamdaki her türlü göstergesi de çok daha olumluya gidecek.

Nezahat Sevim, euronews: Avrupa Birliği başarısız darbe girişimini kınamıştı, ancak ardından da olağanüstü hal kapsamına hayata geçirilen bazı uygulamalara karşı endişelerini dile getirdi. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Parlamentosu Türkiye ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını öngören raporu kabul etti. Tüm bunların ardından Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri nasıl bir seyir izler?

“Türkiye-AB ilişkilerinin kaybedecek zamanı yok

Bahadır Kaleağası, CEO, TÜSİAD: Avrupa Parlamentosu’nun kararı talihsizdir. Ve sorumluluk taşımamaktadır. Türkiye-AB ilişkilerinde bir takım sorunlar varsa ilişkilerin zayıflamış olması sorunun bir parçası. Şimdiye kadar öyle oldu. Dolayısıyla çözümün bir parçası olamaz, mantık hatası yapıyorlar. Daha yaratıcı olabilirlerdi, örneğin Türkiye’deki demokrasi, insan hakları, yargı sistemi, hukuk devleti gibi konuları içeren müzakere başlıkları var. Bunların yıllardır veto ediliyor olması tamamen veto eden ülkelerin, başta Kıbrıs olmak üzere, milli çıkarına, Avrupa değerlerine, Avrupa’nın ve Avrupa vatandaşlarının değer ve çıkarlarına karşı bir durum. Şimdi tabi önümüze bakmak gerekiyor. Önümüze baktığımız zaman evet, sorunlar var. Avrupa Birliği’nin Türkiye karşıtı eleştrilerinin bir kısmı son derece haklı, bir kısmı son derece haksız. Türkiye-AB ilişkilerinin kaybedecek zamanı yok. Avrupa Birliği vatandaşlarının ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının demokratik geleceği için, güvenliği için, maddi çıkarları için ilişkilerin bir an önce toparlanması gerekiyor.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?

Bakan Yerlikaya: Maden ocağındaki işçilerin 5'i konteyner, 4'ü araç içerisinde