Cumhuriyet davasında Ahmet Şık'tan 'kontrollü kaos' çıkışı

Cumhuriyet davasında Ahmet Şık'tan 'kontrollü kaos' çıkışı
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar ve avukatlarının “PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C’ye müzahir oldukları” iddiasıyla yargılandığı davanın dördüncü duruşması görüldü. İstanbul Adalet Sarayı’nda bugünkü duruşmada ilk olarak gazeteci Hikmet Çetinkaya savunmasını yaptı.

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek“le suçlanan Çetinkaya, “Geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle ‘FETÖ‘ye yardım ve yataklıktan yargılanıyorum. Yaşamın olağan akışına aykırı böyle bir iddianameyi kendim, yazılarım, yaptıklarım ve gazeteciliğim adına reddediyorum. Mahkemenizden beraat kararı verilmesini talep ederim.” dedi.

Dava kapsamında Çetinkaya’nın yanı sıra gazetenin yurtdışında bulunan eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır ile aralarında Akın Atalay, Kadri Gürsel ve Ahmet Şık’ın da yer aldığı 12’si tutuklu 19 sanık yargılanıyor.

Mahkeme Ahmet Şık’ın savunmasını dün dinlemişti. “Ben burada savunma yapmıyorum, ifade vermiyorum, aksine itham ediyorum” şeklinde konuşan Şık, “Cumhuriyet’te aradığınız çete, siyasi parti kılığında ülkeyi yönetiyor” sözleriyle dikkat çekmişti.

Savunmasında “Yeni Türkiye denilen garabeti inşa eden, amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu Makyavelist bir anlayışın hakim olduğu iki güç; AKP ve Cemaat ayrıştı.” diyen Şık konuşmasında 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görüşlerini de dile getirdi.

“Kontrollü kaos”

“15 Temmuz 2016’da 250 insanın katledildiği kanlı bir kalkışma yaşandı. Tek failinin Gülen Cemaati olduğuna inanmamız istenen bu kalkışmanın hükümet tarafından önceden bilindiğine yönelik ciddi kuşkular var. Üzerinden bir yıl geçtiği ve çok sayıda soruşturma açılmasına rağmen kuşkular azalmak yerine giderek arttı. İhtiyaç duyulan ‘kontrollü kaos’ için yol verildiği zannına kapılmamıza neden olan birçok emaresiyle karanlıkta kalması istenen 15 Temmuz Darbesi son 10 yıla yayılan sahte tarih yazımının da en önemli kilometre taşı oldu.”

“Darbenin karanlıkta bırakılmak istenen yanlarına dair sorular sormamız, ‘kontrollü kaos dememiz boşa değil. Kalkışmanın hedefindeki kişi Recep Tayyip Erdoğan henüz ülke kan gölünün ortasındayken niyetini açık eden cümleyi ağzından kaçırmış, ‘Bu darbe bize Allah’ın bir lütfudur’ demişti. Lütuf denilerek kastedilenin ne olduğunu hep birlikte gördük, yaşadık, yaşıyoruz. Hakikati dile getirenlerin, suç düzenine itiraz edenlerin, gasp edilen haklarını talep edenlerin seslerinin kısılıp boğulmaya çalışıldığı ve giderek koyulaşan karanlık günlerden geçiyoruz.”

Ahmet Şık’ın savunmasından öne çıkanlar

“Kısaca özetlemekte fayda var. Darbe engellenmesine engellendi ama ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile temel hak ve özgürlüklerin tümü askıya alındı. Onbinlerce insan ‘Darbecilik-FETÖcülük’ suçlamasıyla gözaltına alındı, 50 binden fazlası tutuklandı. İşkencelerden geçirilenler oldu.”

“Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) devletin ve toplumun Türk-İslamcı bir biçimde dizaynına hız verildi. ‘Bizden olanlar – olmayanlar’ ayrımının tek ölçüt kabul edildiği kuşkularını haklı çıkaran uygulamalarla kamudan tasfiyeler başlatıldı. 110 binden fazla kamu görevlisi ihraç edildi. Güvenlik, yargı, eğitim gibi devletin temel organları başta olmak üzere kamuda doğan boşluk liyakatin değil biat etmenin temel alınmasıyla AKP kadrolarınca dolduruldu.”

“Yıllarca öğrenci yetiştirmiş bilim insanları, öğretmenler bir anda ‘terörist’ olduklarına hükmedilerek işsiz bırakıldılar. Hakkı olanı geri almak için mücadelesini açlık greviyle sürdürenlere dahi yanıt hapishane oldu. Fiili olarak ortadan kalkmış olan güçler ayrılığı prensibini resmi olarak da ortadan kaldıracak düzenlemelerin yolu OHAL koşullarında, sandık güvenliği olmadan yapılan şaibeli bir referandumla açıldı.”

“Tutuklama terörüyle gasp edilen kişi özgürlüğünün ihlali, geçerli 6 milyon oy sahibinin iradesini temsil eden Meclis’in üçüncü büyük partisine de uzandı. HDP’nin eş genel başkanları, milletvekilleri ve yine seçilerek göreve gelmiş birçok belediye başkanı esir edildi. Ve hatta bu tutuklamaların yolunu açan düzenlenmeyi ‘teröristleri koruyorlar’ tezviratı yapılacak korkusuyla onaylayan ana muhalefet partisi CHP’nin bir vekiline kadar vardı tutuklamalar.”

“Bir çok sivil toplum örgütü kapatıldı. Hak savunucuları tutuklandı. Onlarca şirkete el konuldu.”

“Darbenin engellenip demokrasinin taçlandırıldığı söylenen ülkede yazılı, görsel, işitsel yayın yapan onlarca medya organı kapatıldı. Soruşturma, dava, tutuklama tehditleri ve ekonomik baskılara rağmen hâlâ direnmeye çalışan birkaç gazete ve bir avuç gazeteciyi saymazsak hakikati perdelemeden yayın yapan tek bir medya organı ve gazeteci kalmadı. 150’den fazla gazeteci de hapislere tıkılınca Türkiye yeniden ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ ünvanına kavuştu. Öyle ki; Türkiye tek başına, diğer bütün ülkelerin hapishanelerinde tutulan gazetecilerin toplamından daha fazla esire sahip konumunda.”

Ahmet Şık, savunmasını “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diyerek bitirdi.

Gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra 24 Temmuz günü başlayan davada sanıkların dinlenmesine yarın da devam edilecek.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?