İzlandalı antrenör Dagur Sigurdsson'un gözünden Japonya

İzlandalı antrenör Dagur Sigurdsson'un gözünden Japonya
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Japonya Milli Hentbol Takımı'nın baş antrenörü Dagur Sigurdsson ile Japonya'yı geziyoruz.

REKLAM

Andrea Büring, Euronews:
Sessizlik/sakinlik, rahatlama, zarafet. Tokyo’da bir kaplıca merkezindeyiz. Bu Japon kaplıcasının özelliği, ısıtılmış yeraltı suyunda yıkanmak. Japonya Milli Hentbol Takımı’nın baş antrenörü bu kaplıca merkezinde biraz rahatlamaya çalışıyor.

Dagur Sigurdsson’un büyük bir amacı var; Japon hentbol takımını Tokyo 2020 Olimpiyatları’na hazırlıyor. Bunu 2016’da Avrupa Şampiyonası’nı kazanan Alman milli takımının baş antrenörü olarak gösterdiği başarıdan sonra yeni bir meydan okuma olarak görüyor. İzlandalı antrenör, Japonya’da daha önce de profesyonel oyuncu olarak bulunmuş.

Dagur Sigurdsson, Antrenör:
Bence Japonya inanılmaz derecede güzel bir ülke. Her zaman geri gelmek istedim, bu fikirden asla tamamen vazgeçmedim. Böyle bir fırsat vardı ve benim için çok ama çok iyi bir seçenekti. Bunun kendi hayatım, ailem ve hayat kalitem açısından iyi bir karar olacağını biliyordum.

Kaplıca, şehrin karmaşası başlamadan önce adeta sessiz bir sığınak. Sigurdsson Japonların nezaketi, detaycılığı ve sakinliğinin yanı sıra şehirdeki hızlı hayatı da odukça seviyor. Japonların zengin kültürü Kyoto’da kendini gösteriyor.

Dagur Sigurdsson:
Bütün bu tapınaklar benzersiz. Binlerce yıl bu kadar iyi korunabilmiş olmaları inanılmaz. Ve kimono giyen şu kadınlar… Kyoto’yu ziyaret etmek antik bir dünyaya adım atmak gibi. Her yer bir kartpostal gibi görünüyor.

Kyoto binden fazla Budist tapınağına, Şinto mabetlerine, saray, tiyatro ve bahçelere ev sahipliği yapıyor. Kiraz çiçeği ağaçlarının açtığı mart ayındaysa şehir daha ayrı bir güzelliğe bürünüyor.

Andre Büring:
Kyoto’daki Hanami Festivali. İnsanlar kiraz ağaçlarının altında toplanıyor; geleneksel Japon yemekleri yiyor, bira ve sake içerek ilkbaharın başlangıcını kutluyorlar.

Kyoto’nun Gion bölgesinde, ziyaretçiler gerçek bir geyşa ile karşılaşmayı umuyor, ancak ne yazık ki geyşalar ulaşılmaz olmaktan hoşlanıyorlar. Sizin için iki saat dans etmesi ve şarkı söylemesi yaklaşık 500 Euroya mal oluyor.

Bir geyşa olabilmek için yıllarca güzel sanatlar okumak gerekiyor, bu sebeple geyşalığı meslek olarak seçen kadınların sayısı gün geçtikçe azalıyor.

Tokyo zengin bir muftağa sahip. Ünlü Japon yemeği suşi, bu balık marketinde özenle hazırlanarak sunuluyor.

Andrea:
Etrafına bak, balık marketindeyiz. Burayı seviyor musun?

Dagur:
Rüya gibi.

Andrea:
Bakalım burada ne varmış.

Dagur:
Her tür suşi var, haydi içeri girelim.

Bu iyi, bu iyi.. buradaki her şey çok lezzetli!

Andrea:
Haydi siparişi sen ver.

Dagur:
Ortaya hepsinden biraz istiyoruz lütfen.

Ben her tür suşiyi seviyorum ve bu yüzden karışık tercih ediyorum. Ton ve yılan balığı favorilerim arasında. Burada aşçıları gözlemleyerek yemek harika bir şey. Çok güzel. Bence onlar sanatçı!

REKLAM

Tarih kokan, enerji dolu ve kartpostal tadında Japonya’yı Dagur Sigurdsson’un gözünden izlediniz.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Japonya, Ukrayna'nın toparlanması için uzmanlığını nasıl kullanıyor?

Özbekistan'ın pamuk endüstrisi boykotun ardından yeniden yükseliyor

Japonya’nın Tohoku bölgesinde geyikler ve kediler turizmi nasıl canlandırıyor?