Bosna-Hersek Türkiye, Körfez ülkeleri ve Selefilerin etkisinde bir kukla devleti mi?

Bosna-Hersek Türkiye, Körfez ülkeleri ve Selefilerin etkisinde bir kukla devleti mi?
By Hans von der Brelie
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Insiders'ın Bosna-Hersek özel bölümünde ülke üzerinde etkili olan devlet ve hareketleri inceliyoruz.

Saraybosna yüzyıllık hoşgörü geleneğini canlandırabilir mi? Bosna-Hersek yine Avrupa'nın farklı kültür ve dinlerinin bir arada yaşandığı yer olabilir mi?

Ya da ülke yeniden dini ve siyasi kavgalara tutuşup yeni bir tuzağa düşerek uzun vadede Avrupa Birliği üyeliğini riske atabilir mi?

Dış etkiler içten bölünmeyi güçlendirir.

Osmanlı İmparatorluğu'nun 'altın çağını' yeniden canlandırma hayali kuran Boşnakların sayısı gün geçtikçe artıyor. Türkiye'nin Bosna-Hersek üzerindeki etkisi bugün daha da güçlü hissediliyor.

Geniş bir din özgürlüğüne sahip, hoşgörülü ve açık fikirli Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'in isim verdiği Fatih Sultan Mehmet Korosu'nda Türkçe dahil olmak üzere birçok dilde şarkılar söyleniyor. Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ünlü koronun şefinden pek memnun gözükmüyor.

Mehmed Bayraktareviç, Koro Şefi:

"Geçen sene Ramazan ayı sonunda Bosna-Hersek'teki resmi İslam Toplumu tarafından düzenlenen büyük bir konsere katılmamamız yönünde bir talep oldu. Türkiye koromuzu yasaklamaya çalıştı. Benim koroyu yönetmeme engel olmak istediler. Biri bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunmuş. Beni Gülen hareketine çalışmakla suçluyorlar. Onların arasında dostlarım var. Ne Erdoğan, ne de Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Bekir İzetbegoviç, benim Türkiye, Yunanistan, Almanya ya da başka bir yerdeki arkadaşlarımla haberleşmeme engel olamaz. Erdoğan'ı destekleyen arkadaşlarımla görüşmemi de aynı şekilde kimse engelleyemez. Hepsi benim kardeşim."

Türkiye'nin Bosna'ya etkisi medya, haber ajansları ve eğitim sistemi kanalıyla sağlanıyor. Türkiye'nin Gülen hareketine yönelik başlattığı operasyonlar sonucu bu harekete bağlı olduğu iddia edilen birçok öğretmen işten atıldı.

Euronews:

"Size ve meslektaşlarınıza burada Türkiye'den doğrudan bir baskı var mı?"

Adını açıklamak istemeyen bir öğretmen:

"Evet, her şeyden önce Türkiye Büyükelçiliği'nde hiçbir evrak işimizi halledemiyoruz, bize tek bir belge bile vermiyorlar... Elçilikte pasaportuna el konan insanlar var. Bu yüzden hep bir korku içindeyiz, hatta büyükelçiliğin önünden geçmek bile bize korku veriyor."

Suriye'deki Türk ordusu operasyonlarına destek veren Boşnakları gösteren propaganda videoları yayınlanıyor.

Boşnak eski diplomat Zlatko Dizdareviç bize iki ülkenin cumhurbaşkanları Erdoğan ve İzetbegoviç'in yakın dostluğunu anlatıyor. Türkiye'nin Bosna'nın iç işlerine müdahalesini bir 'tehdit' olarak nitelendiren Dizdareviç, bunun iç çatışmaları derinleştirerek kırılgan ülkeyi daha da zayıflattığını düşünüyor.

Zlatko Dizdarevic, eski diplomat:

"Türkiye'nin etkisi Müslüman kardeşliği ile bağlantılı... Bugün garip bir gerçek var ki; Müslüman Boşnakların çoğu Osmanlı İmparatorluğu'nu geri istiyor. Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde İzetbegoviç, Erdoğan'a tebriklerini ileterek 'Sayın Cumhurbaşkanı, siz sadece Türkiye'nin değil, hepimizin başkanısınız' demişti."

Bosna-Hersek üzerinde etkili olan yalnızca Türkiye değil; Körfez ülkeleri de son yıllarda buradaki varlığını arttırdı. Bu 50 milyon Euroluk bina, Bosna-Hersek'in en büyük alışveriş merkezi: "Saraybosna Şehir Merkezi" Suudi yatırımcılar tarafından finanse ediliyor.

Savaş sonrası en çok yabancı yatırıma ihtiyaç vardı, ancak muhafazakar İslam ülkelerinin artan nüfuzuyla beraber ülkenin gelenek ve göreneklerinin değişmesinden dolayı bir tedirginlik hakim.

Saraybosna yakınındaki Ilidza'da bir meclis üyesi olan Dino, Arapça kullanımını sınırlamak istiyor.

Euronews:

"Sizin bu konudaki öneriniz nedir ve neden böyle bir girişimde bulundunuz?"

Dino Hadzic, Ilidza Belediyesi Meclis Üyesi:

"Reklam panolarında, reklamlarda ya da tabelalarda kullanılan Arap harfleriyle ilgili bir girişimde bulundum, çünkü yerel halk bunları ne okuyabiliyor, ne de anlıyor. Bosna-Hersek'in resmi dili Boşnakça, resmi alfabeler de Latin ve Kiril. Benim önerim bu yazılar her iki dilde de olsun. Doğrudan yabancı yatırımlara kapımız açık. Önce savaş, daha sonra da gizli özelleştirmeler ile yerel endüstrimiz yok edildi. Bizleri ziyaret eden Arap turistlere karşı değilim, onlara da kapımız her zaman açık. Fakat Bosna Hersek'in kendi kimliğini korumalıyız."

"Bence sadece Boşnakça olmalı. İnsanlar Bosna-Hersek'i ziyaret etmek için geldiğinde, öncelikle yerel geleneklere uyum sağlamalı ve eğer bir yabancı dile ihtiyaç olursa bu Arapça değil, daha yaygın kullanılan İngilizce olmalı."

"Gerçekten o tabelalarda ne yazdığını kimse anlamıyor; sadece Araplar ve belki bazı dil öğrencileri onları okuyabiliyor. Bunu sevmiyorum, çünkü hiç kimse bu Arap yazılarından bir anlam çıkaramıyor."

"Her iki dilde de yazılması bana uyar. Burada yaşayan yerel halkın kamu alanındaki yazıları anlaması lazım. Arapça tamam, ama Boşnakça da eklenmeli."

'Buroj-Ozone' bugünün en çok tartışılan projesi. Dubai'den bir yatırımcı, Bjelasnica Dağı'nın el değmemiş topraklarında, güneydoğu Avrupa'daki en büyük turizm tesisini inşa etmeyi planlıyor...

Bosna ve Avrupa kültürel mirasının bir parçası olan bu taşlar Orta Çağ'dan kalma.

130 hektarlık el değmemiş ıssız bölgenin yaşam alanına dönüştürülmesi ise tam iki milyar Euro değerinde. Dünyanın dört bir yanından gelen zengin alıcılar için tasarlanan yerleşim yerinde yaklaşık 2000 villa, 75 lüks otel, 2 hastane, lüks alışveriş merkezleri ve bir cami yer alacak. - Çevre koruma grubu EKOTIM'in başkanı ise endişeli...

Euronews:

"40 bin kişilik bir şehir, kulağa hoş geliyor. Bu birçok yeni iş yaratılması anlamına geliyor. Peki sorun nedir?"

Rijad Tikvesa, EKOTIM Başkanı:

"Hala bir çevre ruhsatları yok, herhangi bir çevresel etki değerlendirme çalışması da görmüyoruz. Bütün bu bölge Saraybosna'nın yeraltı su rezervini sağlıyor..."

Euronews:

"... ve 40 bin kişi, çok miktarda su ihtiyacı anlamına geliyor."

Rijad Tikvesa:

"Tabii ki, su ihtiyacı ve aynı zamanda kanalizasyon atığı anlamına geliyor. 40 bin insanın atığı ve bunun nasıl yönetileceği konusunda herhangi bir çevresel etki planı çalışması yok."

Çevre Bakanlığı, Buroj projesine ruhsat verilmediğini doğrularken, grubun genel müdürü bize tüm gerekli belgelere sahip olduklarını ve projeye olumlu bir sonuç vermeye çalıştıklarını söylüyor.

Ismail Ahmad, CEO, Buroj International Group:

"Saraybosna'ya ilk geldiğimde bütün binalarda mermi izleri görmüştüm. Ülkenin hala savaşta olabileceğini düşündüm. Ama bugün baktığınızda tahrip olmuş bir bina ya da bu tür bir şey göremezsiniz. Bence 10-15 yıla kadar yatırım fırsatları farklı olacak, çünkü her şey gerçekten çok pahalı olacak. "

Körfez ülkeleri ekonomik yatırımlarının yanında kültürel olarak da ülkeyi etkisi altına almış durumda. Suudi Arabistan, birçok caminin yeniden inşa edilmesini finanse etmekle kalmayıp, aynı zamanda isteyenlere ücretsiz Arapça dersleri sağlıyor. Saraybosna'daki Kral Fahd Kültür Merkezi'ni ziyaret ettik. Burada karma eğitim var, erkek ve kız öğrenciler aynı sınıfı paylaşıyorlar. Kıyafet zorunluluğu yok; bazı kadınlar başörtüsü takıyor, bazıları ise takmıyor. Peki neden Arapça öğreniyorlar?

"Ülkemize çok sayıda Arapça konuşan turist geliyor. Bazen bana bir şey soruyorlar. Arapça bilmediğim için onlara yardım edemiyorum ve bu beni rahatsız ediyor."

"Arapça öğrenmemin asıl sebebi, Kur'an okuduğum zaman, ne okuduğumu anlamak istemem. Arapça biraz karışık ve zor bir dil. Kur'an okuduğum zaman ezberden okuyorum, ama aslında içeriğini de bilmek ve anlamak istiyorum."

"Ben müslümanım ve bizim en önemli kitabımız Arapça dilinde. Arapça ile birçok benzer yanı olduğu için aynı zamanda Türkçe de öğreniyorum. Bir başka nedeni ise ekonomimiz, biliyorsunuz, Bosna'yı pek çok turist ziyaret ediyor ve bunların çoğu Arap."

Kültür merkezinin müdürü, tek bir caminin bile Suudi Arabistan tarafından yönetilmediğini, tüm camilerin doğrudan Boşnak yetkililerin kontrolü altında olduğunu belirtiyor.

Peki Suudi yardım fonlarından gelen paranın şiddet yanlısı radikallerin cebine girme riski hala var mı?

Mohammed Al Alshaykh, Kral Fahd Saraybosna Kültür Merkezi Müdürü:

"Bugün, terörizmin finans kaynakları sıkı bir gözetim altında tutuluyor. Suudi Arabistan, finansal akışları kontrol etmek için en çok uğraşan ülkelerden biri. Çok zorlu yasalara oy verdik ve buna ek olarak, bankacılık sektörüne yönelik gerekli tüm güvenlik önlemlerini aldık. Bu güvenlik önlemleri uluslararası kuruluşlar, ABD, İngiltere ve diğer ülkeler tarafından onaylandı ve para akışlarının sağlam ve etkin kontrolü konusunda Suudi Arabistan'ın gerçekten iyi bir iş çıkardığını doğrulandı."

Suudi Arabistan artık Bosna'daki herhangi bir radikal veya potansiyel olarak şiddet içeren bir grup ile bağlantısının olmasını istemiyor. Kral Fahd Kültür Merkezi sözcüsü Fikret Mehovic, spor salonunu kullanmak için başvuruda bulunan yeni grupların sorgulanmasından sorumlu. Mesajı ise açık: Aşırılığa hayır, çeşitliliğe evet.

Fikret Mehoviç, Kral Fahd Saraybosna Kültür Merkezi Sözcüsü:

"Bizim önceliğimiz, Bosna-Hersek'in her yanından gelen tüm etnik ve dinsel geçmişe sahip karma gruplar. Bu, kültür merkezimiz 2002'de açıldığından beri böyle, kapımız herkese açık."

Köşede bazı Selefilerin füme et ve dini yazılar dağıttığını görüyoruz. Kamusal alandayız ama video çekmemize izin vermiyorlar. Bu yüzden gizli kamerayla kayıt yapıyoruz.

Kenan, Suriye'den ithal bir parfüm öneriyor. Tabii ki sadece erkekler için.

Kenan, parfüm satıcısı:

"Birinin dönüp karına bakması hoşuna gider mi? Biz kıskancız, kadınlarımızı sadece kendimize saklıyoruz. Karın evde senin için güzel kokabilir. Sadece senin için, sen onun kocasısın, sorun yok. Ama kalabalık sokaklarda biliyorsun, çok insan var, dönüp bakabilirler ve işte orada sorun var. Eğer karını seviyorsan, o zaman onu kendine saklamalısın."

Makalelerinde radikalleşen Selefi gruplara karşı uyarılarda bulunan gazeteci Nedzad Latiç saldırıya uğramış.

'Saraybosna Armageddon' adlı kitabında, iktidardaki Boşnak İslam Partisi ve Cumhurbaşkanı Izetbegoviç'in geniş ailesi ile radikal Selefi ideoloji ve yerel mafya faaliyetleri arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmış.

Sonuç olarak, namazdan eve dönerken uzun sakallı bir Selefi tarafından saldırıya uğramış.

Nedzad Latiç, Gazeteci ve yazar:

"O an bana buradan sağ eliyle saldırdı...

...çantamı bu şekilde aldım...

...cep telefonumu kırdı...

...ve elimde kan gördüm...

...gözüm çıktı sandım...

..ve 'ah' dedim...

...ellerimi bu şekilde kavuşturdum...

...ve engelledim"

Gazeteci sağ kurtulmayı başardı.

Euronews:

"Bugün yine aynı şeyi yaşamaktan korkuyor musunuz?"

Nedzad Latiç:

"Tabii ki, evet, yanımda biber gazı taşıyorum."

Çoğunlukla uzak kırsal bölgelerde hala çok sayıda yasadışı Selefi yapılar bulunmakta. Bu Vahabi topluluklar, Para-Dzemaat olarak adlandırılıyor ve resmi İslami yapılarının dışında sınıflandırılıyor .

Bizi camisine davet eden Dubnica'nın oldukça açık fikirli olan resmi imamıyla konuşmaya gidiyoruz. Savaş sırasında Sırpların bombaladığı bina, daha sonra halkın kendi arasında para toplamasıyla yeniden inşa edilmiş.

Muharem Mesanoviç, İmam:

"Belediyemizin topraklarında hala yasa dışı bir ibadet topluluğu var. Savaştan sonra birçok Sırp köyü terk etti ve evlerini Boşnaklara sattı. Bazı evler Bosna'nın farklı yerlerinden, hatta farklı ülkelerden gelen Selefilere satıldı. Bu Selefiler, burada verimli topraklar buldu. Yerel halk onların anlattığı, öğütlediği şeyleri kabul etmedi."

Tekrardan gizli kameraya geçiyoruz.

Euronews:

"Selefi topluluğunun lideri şurada yaşıyor, köprünün diğer tarafına geçelim."

Yaklaşık bin radikalleştirilmiş müslüman, Batı Balkan ülkelerinden Suriye ve Irak'taki savaş bölgelerine taşındı. Bunların 250'si ise Bosna-Hersek'tendi.

Burada bizleri Kur'an'dan alıntı yapan devasa bir pano karşılıyor.

Tüm kadınlar baştan aşağı kapalı.

Ayakkabılarımızı çıkarıyor ve kaçak Selefi ibadethanesine giriyoruz.

Kibarca röportaj yapmak istediğimizi söylediğimizde ise cevap...

"Hayır, hayır, hayır"

Şiddete başvurmaya meyilli az sayıdaki Selefi güvenlik hizmetlerinin yakın takip ve denetimi altında bulunuyor.

Bosna-Hersek'teki İslam Topluluğunun yasa dışı Selefi grupları resmi yapılara dahil etme çabaları olumlu sonuç verdi.

Muhamed Jusic, Müftü Yardımcısı:

"İki yıl önce, İslam Topluluğunun dışında kalan bireyleri buradaki müslümanların birliğine, geleneksel İslami yapılara geri dönmek için çağırmaya başladığımızda, para-djamaad denilen bu küçük grupların 76'sından olumlu yanıt aldık."

Bosna'daki barış içinde bir arada yaşamaya son örnek de dünyanın ilk mezhepler arası iş birliği ile kurulan korosu. Euronews olarak Katolik ve Müslümanların bir arada şarkı söyledikleri bu özle koronun provasını kaydetme şansı bulduk.

AB üyeliği beklentisi, bu çok dinli hoşgörü hayalini canlı tutmaya yardımcı olabilir.

INSIDERS | Filming in Bosnia and Herzegovina
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Görünmez işçiler: Düşük ücretlerle Avrupa çiftliklerinde sömürülen ve tehlikeye atılan insanlar

İklim değişikliği, hava kirliliği ve ekonomik zorluk üçgeninde Polonya

Kaçak göçmenler AB'ye hangi yollardan giriyor?