24 Haziran seçimleri: "Avrupa ülkeleri AK Parti'ye özel bir yasak uyguluyor"

24 Haziran seçimleri: "Avrupa ülkeleri AK Parti'ye özel bir yasak uyguluyor"
By Ismail Citak
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

AK Parti Yurt Dışı Seçim Koordinasyon Kurulu Başkanı İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Avrupalı seçmenler ile ilgili partisinin yaptığı çalışmaları Euronews Türkçe için değerlendirdi.

REKLAM

Türkiye'de 24 Haziran'da yapılacak seçimler için heyecan giderek artarken, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları 7 Haziran'da oy vermeye başladı. Türkiye'de sandığa gidecek seçmenin yüzde 6’sına denk gelen 3 milyon 47 bin seçmenin yapacağı tercih siyasi partiler için büyük önem taşıyor.

AK Parti Yurt Dışı Seçim Koordinasyon Kurulu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Avrupa'daki Türkleri ilgilendiren konular ve partisinin teklifleriyle ilgili Euronews'e konuştu.

Euronews, İsmail Çıtak :

Siz uzun yılladır yurt dışında yaşamış ve buradaki Türk toplumunun içinden gelen birisiniz. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Türkiye'den en büyük beklentisi nedir ?

Mustafa Yeneroğlu, AK Parti Yurt Dışı Seçim Koordinasyon Kurulu Başkanı İstanbul Milletvekili :

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın en başta Türkiye’nin onlarla olan bağını koparmaması ve kendilerine karşı artan saldırılarda onları savunan bir pozisyonda görmek gibi bir beklentisi var. Bunun yanında konsolosluk işlerinin hızlandırılıp kolaylaştırılması ve çocuklarının Türkçe eğitimlerinin ve camilerdeki din hizmetlerinin geliştirilmesi gibi beklentileri var. Anayasanın 62. maddesi gereğince bugün onların dil ve kültür birikiminin korunması ve daha iyi hizmetler verilebilmesi için 2000 yılından sonra önemli ilerlemeler sağlandı. Örneğin çok sayıda yeni konsolosluk binasının yapımı devam ediyor.

Euronews

60 yıla yakın bir zamandır yurt dışında yaşayan vatandaşlara Türkiye’de medya veya siyaset dilinde hala gurbetçi deniliyor sizce bu doğru bir söylem mi ? Ak Parti bu yaklaşımı değiştirmek için ne yapıyor ?

"Gurbetçi kavramı yurt dışı Türklerin yaşam gerçeklerini yansıtmıyor"

Mustafa Yeneroğlu:

Gurbetçi kavramı yurt dışı Türklerin yaşam gerçeklerini yansıtmayan sorunlu bir bakış açısı. Gurbetçi sezonluk işçi demek. Anadolu'dan Karadeniz’e fındık toplamaya giden birine gurbetçi diyebilirsiniz. Bugün yurt dışında 6 milyonu aşkın bir nüfusa sahibiz. Almanya’ya 1961’den itibaren 4 milyon 100 bin insan gelmiş ve bunlardan dönen insan sayısı 2 milyon 800 bin. 1 milyon 300 bin insanımız da burada kalmış ve bunların bugün yaklaşık 1 milyon 800 bin çocuğu burada doğmuş ve burada yaşıyor. Bu insanlara hala gurbetçi denilmesi onların yaşam gerçeklerinden uzak olunduğu manasına gelir. Onlar yaşadıkları ülkenin asli birer vatandaşı olup oranın diasporası durumunda. Diaspora derken asıl yaşadığı yerden başka bir yere kalıcı olarak göç etmiş, geldiği yer ile bağını koparmayan ve kendine has özellikler ihtiva eden bir topluluğu kast ediyoruz. Modern diaspora kavramının tüm özelliklerini taşıyan bir topluluktan bahsediyoruz. AK Parti de yurt dışında yaşayan vatandaşlarının yaşam gerçeklerini doğru okuyup doğru politikalar geliştiren bir siyaset güdüyor.

Euronews

AK Parti 16 senedir iktidarda bu zaman zarfında yurt dışındaki vatandaşların hayatında neleri değiştirdi ? AK Parti yurt dışındaki seçmene yeni olarak ne vaad ediyor ?

"Gurbetçi eşittir döviz tasavvurunu değiştirdik"

Mustafa Yeneroğlu :

AK Parti iktidarı öncesinde yurt dışındaki Türkleri kuşatıcı bir siyaset anlayışından söz etmek mümkün değildi. Geçmişte yurt dışında yaşayan Türkler gurbetçi tasavvuruna göre değerlendiriliyor ve Türkiye’nin döviz açığının kapatılması noktasında döviz aracı olarak düşünülüyordu. 1998’de Merkez Bankası’nın rezervlerine baktığımızda yurt dışı Türklerin mevduatlarının bu bankanın döviz rezervinin yüzde 38’ini oluşturduğunu görüyoruz. Bugün bu algı ortadan kalktı ve Türkiye anayasal sorumluğu gereği oradaki vatandaşlarına doğrudan hizmet getiren bir duruma geldi. Hizmetler noktasında sessiz devrimler gerçekleştirildi. Kendi örneğimden hareketle ifade edebilirim geçmişte konsolosluğa gittiğimiz o günü günümüzün öldüğü ve moralimizin bozulacağı gün olarak görüyorduk. Devamlı olarak aşağılanan, dışlanan vatandaşı dikkate almayan bir yaklaşımla karşı karşıya kaldık. Bu anlayış değişti ve bunun gereği olarak Yunus Emre Enstitüleri, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı, Maarif Vakfı gibi kurumlar kuruldu. Vatandaşımızın yaşamını kolaylaştırmak için tüm konsolosluklarda hizmet alabiliyor. Onların ekonomik şartlarını düşünerek askerlik bedelini 6 bin Euro’dan bin Euro’ya düşürdük. Gençlerimizin pasaport harçlarını sıfırladık. Vatandaşlıktan çıkmış olanlara emeklilik konusunda imtiytaz tanıdık bunların dünyada örneği yok. Çeyiz yardımı ile yeni çocuk sahibi olanlara ufak bir hediye olsun bunları sağlıyoruz. Orada yaşayan gençlerimizin Türkiye’de de eğitim görebilmeleri için özel kontenjanlar açılıyor. Kamu kurumlarına girebilmeleri noktasında geniş imkanlar sunuluyor. Türkçe öğretmeni açığını yerinden çözmek için eğitim formasyonu olanları tam burslu özel yüksek lisans programlarına alıp yetiştiriyoruz. Haftasonları Anadolu Okulları olarak çiftdilli eğitimler sunuyoruz. Herkesin Türkiye’de bir evi olsun düşüncesi ile onları KDV’den muaf tuttuk. Oradaki gençlerimiz yetişsin oradaki meselelerin çözümünde rol oynasınlar diye 800-1200 Euro arası yüksek lisans ve doktora bursları veriyoruz. Biz geçmişte ne yaptık bundan sonra ne yapacağımıza dair onlara özel bir seçim beyannamesi hazırladık.

Euronews

Yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olması ve burada yaşayan vatandaşların kendi milletvekilini seçebilmesi için AK Parti tarafından daha önceden meclise sunulan kanun tekliflerinin yasalaştırılması için yeni bir girişimde bulunacak mısınız ?

"Yurt dışındaki Türkler artık sürekli TBMM gündeminde olacak"

Mustafa Yeneroğlu :

Biz 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde bu konuyu gündeme getirdik ve seçim sonrası da kanun teklifimizi verdik. 2016 yılında ise 15 Temmuz darbe girişimi ve PKK terör örgütünün insanlarımızı katlettiği teşebbüsler oldu. Suriyeli mültecilerin durumu ile ilgili önemli gündemler vardı. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın seçme ve seçilme hakkının Fransa, İtalya ve Cezayir örneğinde olduğu gibi aynı zamanda ayrı bir seçim bölgesi olması gerekliliğini ifade ettik. Önümüzdeki dönem itibariyle bunu şuan gerçekleştiremiyoruz çünkü seçim kanununda yapılacak değişiklikler ancak bir yıl sonraki seçimlerde uygulanabiliyor. 2018’de bunun gerekliliklerini yerine getirip 2019’da bunu tamamıyla uygulamaya koyacaktık. Ancak muhalefetin sürekli seçim talebi Türkiye’nin şartlarını değiştirdi. Bu nedenle bu seçimler öncesi bunun kanunlaşmasını sağlayamadık. Yeni dönemde bu konu yine gündemimizde olacak. Yeni dönemde bu konuyla ilgili olarak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sürekli gündemimizde olması için Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesinde Yurtdışı Türkler Komisyonu’nu kuracağız. Bu seçimde de yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın aday olması konusunda bir engel yoktu bunun örneğini partimiz daha önce ortaya koydu. Diğer partilerin de bunu yapmasını arzu ettik çünkü yurt dışı Türkler meselesinin bir partinin meselesi olmasından ziyade bir devlet politikası olarak düşünülmesi gerektiğine inanıyoruz.

REKLAM

Euronews

AK Parti iktidara gelirken en önemli hedeflerinden birisinin AB’ye üyelik olduğu açıklanmıştı ancak gelinen noktada AB ile ilişkiler durma noktasına geldi. 24 Haziran sonrası iktidarda kalırsanız AB ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik bir geri dönüş olacak mı ?

"Türkiye'nin AB'ye üyeliği olanaksız"

Mustafa Yeneroğlu :

Türkiye AB konusunda stratejik hedeflerinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Ancak Almanya’da Merkel’in Fransa’da ise Sarkozy’nin iktidara gelmesiyle Avrupa Birliği (AB)’nin Türkiye’ye bakış açısı önceki dönemlere göre değişti. Bu bakış açısı Türkiye’yi Avrupa’nın bir üyesi olarak konumlandırmaktan ziyade onu dışarda tutan ve imtiyazlı ortaklık gibi formüllerle onu AB’ye bağlayan ama onu içine almayan bir tasavvur. AB 2015’de 13 üyeye sahipti şuan 27 üyeye sahip. Son 13 yılda Türkiye'ye yöenelik bir milim adım atılmadı. Bu AB müktesabatının uygulanmasındaki eksikliklerden kaynaklanmıyor. Tam tersi AB’nin Türkiye’yi tam üye olarak kabul etmeme anlayışından kaynaklanıyor. Türkiye’ye yönelik eleştirilerde samimi olunsaydı 24, 25 ve 26. fasılların açılması ve bunların uygulanması konusundaki çalışmalara önem verilirdi. AB siyaset kültürünün Türkiye’yi ötekileştiren yaklaşımları dolayısıyla AB içerisindeki hakim görüşün Türkiye’yi AB içinde istemediğini düşünüyorum. Zaten Türkiye tüm sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getirse bile sadece ülke parlamentolarının Türkiye’nin üyeliğine evet demesi yetmiyor bu yöndeki bir kararı halkın önüne getirecekler. Halk bu süreç içerisinde anti-Türkiye fikirlerle o kadar zehirlendi ki bunun (AB üyeliği) şu anda olanak dışı olduğunu görmek lazım.

Euronews

REKLAM

Yurt dışında yaşayan vatandaşlar AK Parti döneminde bulundukları ülkede oy kullanmaya başladı. Avrupa ülkeleri sizlerin yurt dışında yaşayan Türk toplumu ile buluşmanıza sıcak bakmıyor. Burada yaşayan vatandaşların Türkiye seçimlerinde oy kullanması onların yaşadıkları ülkelerle ilşkisini zayıflatıyor eleştirileri için ne diyorsunuz ?

"Avrupa ülkeleri özellikle AK Parti’ye yönelik bir yasak uyguluyor"

Mustafa Yeneroğlu :

Türk siyasetine katılım öncelikle bir sorumluluk. İnsanlar oy hakkına sahipse vatandaşlık görevini yerine getirme noktasında sandığa gitmeleri ve anavatanlarının kaderini paylaşmalarından daha doğal birşey olamaz. İnsanımız buradaki varlığını Türkiye’nin gücü nispetinde koruyabileceğini biliyor. Zayıf bir Türkiye yurt dışında yaşayan insanını korumaktan da uzak olacaktır. Nasıl ki İsrail dışında yaşayan Yahudiler ülkelerini İsrail’i kendileri için hayati kabul ediyorlarsa Türklerin de Türkiye’yi bu şekilde kabul etmelerinden daha doğal birşey olamaz. Seçimlere katılımın artması siyasetin onlar için bir bakış açısı geliştirmesi için çok önemli çünkü siyasetçi seçmenin varlığını dikkate alır. Aynı zamanda Türkiye’deki seçimlere katılım sağlayarak yaşadıkları ülkeye de bu şekilde ilişkilerin düzelmesi noktasında bir irade ortaya koymuş oluyorlar. Onların oy kullanması gerginliği artırmıyor. Geçmişte Almanya’dan birçok siyasetçi İstanbul’a gelip bir eyleme destek verebiliyordu. Türkiye’de onlara demokratik olgunlukla yaklaşarak herhangi bir müdahalede bulunmuyordu. Avrupa’da birçok ülke demokrasi konusunda maalesef ders verecek değil ders alacak duruma geldi. Burada başta Halkların Demokratik Partisi (HDP) olmak üzere muhalefet partilerine her türlü olanağı sunan Avrupa ülkeleri özellikle AK Parti’ye yönelik bir yasak uyguluyor. Bu da Türkiye’nin içişlerine bir müdahale olarak karşımıza çıkıyor.

Yaşadıkları ülkelerde siyasete katılım noktasında ötekeileştirilen insanların aday gösterilmemesi durumunda elbette onların yaşadıkları ülkenin siyasetine katılımları eksik olacak. Bugün Fransa’da azınlıkları temsil eden insanların sayısı ne kadar ? Avrupa’da siyaset oradaki toplumun temsil edilmesinden ziyade kendi iddialarını onlara karşı temsil edilmesini istiyor.

Euronews

REKLAM

Geçen hafta Belçika’da düğün konvoyu yapan ve mahkemelik olan yaklaşık 15 kişi ağır cezalar ile karşı karşıya. Avrupa’da aşırı sağ siyasetin yükseliş gösterdiği bir dönemde Türk toplumunun homojen yapıyı bozan bir grup olarak görülmemesi, entegrasyon ve yasalara uyum sağlayarak sahip oldukları çok kültürlülüğü bir avantaja dönüştürmeleri için sizce ne yapılmalı ?

"Avrupa’daki Türkler kendilerini içinde yaşadıkları ülkenin asli unsuru olarak görüp siyasal ve sosyal hayata katılımlarını artırmaları gerekiyor."

Mustafa Yeneroğlu

Türkiye maalesef AB üyesi değil fakat AB vatandaşı olan milyonlarca Türk var. Bu ülkelerde yaşayan Türklerin sayısı Finlandiya nüfusundan daha fazla Danimarka nüfusu ile eşit. Bu insanların da her geçen gün ötekileştirildikleri saldırılara maruz kaldıkları ortada. Almanya’da her üç günde bir mültecilere ve camilere saldırı oluyor. Birçok AB ülkesinde benzer durumlar var. İsviçre AB üyesi değil ama demokrasinin beşiği olarak kabul ediliyor. Burada ibadethane açmanın önünde ciddi engeller var. Dolayısıyla AB’nin herşeyden önce kendi iddialarını gerçekleştirme konusunda ciddi anlamda sınandığı bir dönemde ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Geçen hafta Türkiye’ye demokrasi dersi veren Avusturya’da soyut gerekçelerle islamcılıkla mücadele ediyoruz, paralel toplumlarla mücadele ediyoruz denilerek camiler kapatılıyor. Kimse şunu sormuyor özgürlükçü bir ülkede paralel toplum ne demek neden kimse High Society’nin oluşturduğu paralel toplumlarla ilgilenmiyor ve bunlarla ilgili sorumluluklarını yerine getirmiyor. Söz konusu entegrasyon olunca mesela vergisini kaçıran dolayısıyla toplumsal sorumluluk üstlenmeyenlerin üzerine gidip bunları dışlamaktan ziyade özellikle azınlıkların ve öteki olarak konumlandırılan müslüman ve Türklerin üzerine gidiliyor. AB bunları samimi olarak sorgulamadıktan sonra AB’nin temel değerlerinin altı oyulmuş olacak. Avrupa'daki Türklerin bundan sonraki dönemde kendi varlıklarını ve geleceklerini AB’nin çoğulculuğunu korumak noktasında çok ciddi sorumlulukları var. Toplum olarak bu konuda çok yeterli olduğumuzu düşünmüyorum. Daha nitelikli işler yapmamız gerekiyor. Ayrımcılıkla mücadele derneklerinin kurulması, siyasal katılımın artırılması gerekiyor. Avrupa’daki Türklerin içinde yaşadıkları ülkenin asli unsuru olarak kendilerini ev sahibi olarak görüp siyasal ve sosyal katılımlarını artırmaları gerekiyor. Sosyal bilimler alanında önlerinin açılması örneğin medya kurumlarında temsil edilmeleri noktasında fırsatların artırılması gerekiyor. Bugün yurt dışında yerel gazeteleri okuyan insanımızın sayısı çok çok az. Siyasal katılım denilince sadece oy kullanma anlaşılıyor. Oy kullanmadan ziyade siyasi partiler içerisinde etkin olmak gerekiyor.

Euronews

Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine yakın zamanda vizesiz seyahat mümkün olacak mı Türkiye vize serbestisi konusunda hangi aşamada ?

REKLAM

"AB'ye vizesiz seyahat şimdilik mümkün değil"

Mustafa Yeneroğlu:

Türkiye bu konudaki teknik düzeydeki yükümlülüklerinin neredeyse tamamını yerine getirmiş durumda. En temel yükümlülük aslında mültecilerin Avrupa’ya gitmesini mümkün mertebe engellemek. Gelinen noktada neredeyse Yunanistan hudutlarının Türkiye tarafından korunur noktaya getirilmesi bakımından Türkiye Avrupa’yı çok büyük bir siyasi krizden kurtardı ve bu malesef unutuluyor. Eğer ki Türkiye Avrupa’ya yönelik mülteci akınını durdurmasaydı ve Avrupa’nın bu konudaki yükünü almasaydı Almanya Şansölyesi Merkel bugün iktidarda değildi. Fransa'da da bugün eminim ki Marine Le Pen iktidardaydı. Avrupa vize serbestisi konusunda çok isteksiz davrandı ve bundan sonrada bu tutumunu sürdüreceğini düşünüyorum. 2019’da AB Parlamentosu seçimleri var. Bu seçimler geçene kadar hiçbir iktidarın yeni bir adım atabileceğine ihtimal vermiyorum. Birçok gerekçe öne sürerek siyaseten bunu yapmayacaklar. Son noktada Türkiye bu konuda yerine getirmesi gereken sorumlulukları üstlendi. Türkiye’nin milli güvenliğinin tehdit edildiği bir ortamda terör örgütlerine yönelik Türkiye AB’nin dayanışmasını haklı olarak talep ederken AB’nin vize serbestisi çerçevesinde terörle mücadele yasalarının liberalleştirilmesi noktasındaki taleplerini Türk toplumu olumlu karşılamadı. Türkiye, bu konudaki baskılar karşısında AB'nin Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu yeterince okuyamadığını ifade etti. Buna rağmen Türkiye üzerine düşeni yaptı. AB Parlamentosu seçimleri geçene kadar AB’nin yeni bir adım atabileceğini düşünmüyorum.

Euronews

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Türkiye’nin “Uluslararası Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması”nı imzaladığını duyurdu. Bu anlaşma yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de ki mal varlıkları ve banka hesapları için ne anlama geliyor?

"Yurt dışındaki vatandaşların banka hesaplarındaki mevduat birikimi ve faiz geliri AB ülkeleri ile paylaşılacak"

Mustafa Yeneroğlu :

REKLAM

Bu anlaşmanın otomatik ve doğrudan bilgi paylaşımı sağladığı konusunda kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor. Bu kesinlikle söz konusu değil. Uluslararası toplum bir yandan 15-20 yıldan beri dünyanın birçok yerinde çifte vergilendirme ve bu konuda yardımlaşma anlaşmaları ile diğer yandan özellikle vergi cennetleri olarak kabul edilen ülkelerin mümkün mertebe azaltılması için karşılıklı yardımlaşma sürecini güçlendirilmeye çalışıyor. 2007’den beri süren böyle bir Cannes süreci var 2011’den beri de somutlaşan bir anlaşma var. Bugün 117 ülke bu anlaşmaya imza atmış durumda. Türkiye’de bunlardan ve en son imza atan ülkelerden birisi. İmza atmasının en önemli sebebi de Türkiye’nin AB ülkeleri tarafından özellikle uluslararası kredibilite imkanları konusunda sıkıştırılmasıdır. Türkiye’de bu çerçevede bu anlaşmayı imzaladı ancak anlaşmanın 6. Maddesinde hangi ülke ile bilgi paylaşımında bulunulacaksa o ülke ile özel bir anlaşmanın yapılması gerekiyor. Bakanlar Kurulu kararıyla şimdiye kadar herhangi bir ülke ile özel bir anlaşma şimdilik imzalanmış değil. Diğer yandan da Türkiye AB’ye bu anlaşmanın teknik alt yapısının 2019 sonundan önce gerçekleştiremeyeceğini bildirdi. Bu süreçte yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de bankalarda mevduatı hesabı olması durumunda onların çıkarlarını nasıl koruruz konusunda çalışmalar sürüyor. Türkiye rahat bir biçimde vatandaşının bilgisini verme imkanına da sahip değil. Böyle bir gündemimiz de hiç olmadı ve olmayacak. Mantıksal olarak da böyle birşey yapması doğru olmaz. Herkesten önce vatandaşımızın dövizini Türkiye’de tutmasını biz isteriz. Mal varlığı ve emeklilik maaşları konusunda bilgilerin de paylaşılacağı yönünde yanlış bilgilendirmeler var. Kesinlike böyle birşey söz konusu değil. Türkiye’nin anlaşmada sadece kabul ettiği husus banka hesaplarındaki mevduat birikiminin ve bunun faiz gelirinin paylaşılacağıdır. Zaten bunlar Türkiye’de vergilendirilen mevduatlar. Dolayısıyla Türkiye’de vergilendirilen mevduatlar yurt dışında zaten vergilendirilmeye tabi değil. Biz vatandaşımızın menfaatine aykırı bir paylaşımda bulunmamak için de kişisel verileri koruma kanununu çıkarttık ve bu kanuna ayrıca bir madde ekledik. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın menfaatlerini ilgilendiren konularla ilgili bilgilerin paylaşılmayacağını bu noktada bir endişe varsa yani menfaatin içine girer mi girmez mi diye buna karar veren bir kurul oluşturduk ve buna bu kurulun karar vereceğini kararlaştırdık. Vatandaşlarımızın haklarını koruma noktasında çitayı oldukça yükselttik. Bugün itibariyle herhangi bir ülkeyle bilgi paylaşımı söz konusu değil. Uzun vadede de bunun olabilmesi için o ülkeler bunun sadece vergi için kullanılacağını bunun ötesinde hiçbirşey için kullanılmayacağını zaten taahhüt ediyorlar. Bununla ilgili önümüzdeki yılda Malta gibi vatandaşlarımızın yaşamadığı ülkelerle ilgili bir iki denemeye gidebiliriz. Burada duruma bakılır ve 2020 itibariyle başka ülkelerle de anlaşma yapılıp bilgi paylaşımına gidilebilir.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Naci Bostancı: OHAL AK Parti'nin tercihi değil

Cumhurbaşkanı Erdoğan Bosna'da Avrupalı Türklere seslendi

Almanya'da 'Erdoğan'ın kalesi' Essen: Türklerin seçime ilgisi yoğun