Deneyimli Kafe / Eskişehir
Deneyimli Kafe / Eskişehir
© 
© 

Erdoğan'ın "Millet Kıraathanesi" projesine müdavimler ne diyor? - İzlenim

By Melis Alphan
Haberi paylaşın
Haberi paylaşınClose Button

Kıraathaneler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim kampanyası kapsamında ortaya attığı "Millet Kıraathaneleri" projesiyle bir anda Türk siyasetinin gündemine girdi. Erdoğan'ın Eskişehir'de model olarak gösterdiği kıraathaneye giderek müdavimlerine proje hakkında ne düşündüklerini sorduk.

REKLAM

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçime yönelik ‘Millet Kıraathaneleri’ vaadinden sonra ziyaret ettiği ve “İşte tam söylediğimiz kıraathane” dediği Eskişehir Odunpazarı’ndaki Tiryakizade Kıraathanesi’ndeyim. Kıraathanenin kurucusu Bayram Kök, “Sakin, huzurlu ve içinde kitabın olduğu bir yer üretmeye çalıştım” diyor.

İki duvar boyunca uzanan kütüphanede 5 bin kitap dizili. Kök ilk başta şahsi kitaplarını getirmiş, bağışlar geldikçe kitaplarının çoğunu gerisingeri evine götürmüş. 4.5 yılda buranın gelirlerinin giderlerini karşılamadığını ama burayı ticari bir mantıkla değil, sosyal sorumluluk bilinciyle yürüttüğünü anlatıyor:

“Bu kıraathanenin başka çıktıları var. Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü ile 4 yıldır ‘Liseler Aydınlarını Tanıyor’ diye bir proje yapıyoruz. Okullardan seçilen danışman öğretmenler ve öğrencilerle, akademisyenlerin desteğiyle ‘derinlemesine okuma çalışmaları’ yapıyoruz. Çocuklar bir yazarın 4 kitabını okuyor, oradan kavram taraması yapıyorlar. Farklı yazarların kavramları nasıl kullandığını analiz edip çocuklarımıza analitik bakış açısı kazandırmaya çalışıyoruz. Tarihi tezleri olan roman çalışmaları yaptırıyorsak, kurucu devlet fikrini, Cumhuriyet’in kazanımlarını, Osmanlı devletinin kuruluş hikayesini çocuklarımız hem Tarık Buğra’dan analiz ediyorlar hem Kemal Tahir’den. Mutlaka çapraz okumalar yaptırıyoruz. Çocuklarımızın analitik düşünme zemininde kalması bizim yarınlarımız için en büyük kazanım. Üniversitede Karl Popper okusunlar, Gramsci okusunlar, Viyana ekolünü okusunlar... Akademisyenler liselerde verilmesi gereken eğitimi üniversite sürecinde tamamlamak gibi bir derdin içinde oluyor. Burada bir sosyal sorumluluk çerçevesinde, kıraathane kültürü içerisinde katkı yapalım diye gayret gösteriyoruz.”

Tiryakizade Kıraathanesi / Eskişehir

"Medeniyet farklı düşüncelerin çatışmasıyla doğar"

Burak Gökalp’i (27) Tiryakizade’ye ilk edebiyat öğretmeni getirmiş. “Başta konsept beni şaşırttı” diyor: “Kahvehane değil, içerisinde oyun oynanan, boş vakit geçirilen bir yer değil; entelektüel sohbetlerin, referans kitaplarının olduğu ve tartışılan konuların uzmanlarının da geldiği bir ortam olduğunu fark ettim ve burası hem ders çalışmak hem de fikirlerimi tartışmak için geldiğim bir yer haline geldi. İnsanların birbirinden nefret etmeyip fikirlerini anlamaya çalıştığı bir ortam. Ben burada şiddetli eleştirildim ve hiç gocunmadım. Çünkü medeniyet farklı düşüncelerin çatışmasıyla ortaya çıkar. Bu tür ortamların çoğalıp Türkiye geneline yayılması, çatışmacı değil de içerleyici bir medeniyet tasavvurunun gelişmesine katkı sağlayabilir.”

Üniversite öğrencisi Simge Pamuktepe (20), “Sırf erkeklerin oturduğu kıraathane mantığında bir yer değil burası. İnsanın oturup kitap okuyabileceği yerlerin sayısı çok az. En fazla kütüphaneye gidersiniz, orada da muhabbet edemezsiniz. Burada, ikisini de yapabiliyoruz” diyor.

Tıryakizade Kıraathanesi / Eskişehir

"Kahve yapacağına fabrika kursun da insanlar iş bulsun"

Odunpazarı Meydanı’nda, Tiryakizade’nin sırasında, Mihalıççıklılar Derneği Kıraathanesi’nde emekliler çay içiyorlar. Sezai Doğan (60) “Millet kıraathaneleri açılırsa bakarız, memnun kalırsak gideriz, yoksa gitmeyiz” diyor. Ama bedava keke karşı. Her şeyin bir karşılığı olduğunu, çayın, şekerin gökyüzünden gelmediğini söylüyor.

Emekli öğretmen İsmet Şeker (79) atılıyor; “Benim oğlum üniversiteyi birincilikle bitirdi. Yıllardır işsiz. Bir yatırım yapmıyor, fabrika kurmuyor, kahve kuracakmış! Her şey bitti de bir kahvemiz mi eksik kaldı? Memlekette iş sahaları açmak lazım. Gençlere iş bulmak lazım. Bugün bir sürü genç baba parasıyla geçiniyor. Evlenemiyor, iş kuramıyor. Kahve yapacağına şuraya bir fabrika kursun da insanlar iş bulsun.”

İslam Çakmakçı da (63) aynı fikirde. İki çocuğunun da işsiz olduğunu söylüyor, “Kıraathanede ne yapacaklar?” diye soruyor: “Kitap mı okunuyor Türkiye’de? Kitap okuma oranına bir bakın... Kıraathaneleri de adamlarına peşkeş çekecekler, bizim çocuğumuzun rızkını oraya bağlayacaklar. İnsanlar Ay’ı fethetti, Mars’a gidiyorlar; yakında Mars’ı fethedecekler. Biz niye ileri gitmiyoruz? İnsanlar kıraathaneye gidip de pinekleyecek. Akşama eve ne getirecek? Kek mi? Oradan fazla kek mi alacak, çay mı alacak, pasta mı alacak? Kekle karnım doymaz ama doydu diyelim. Evde çoluk çocuk var. Onlar da mı kıraathaneye gidecek? Ne keki ya? Ne kitabı?”

Mehmet Nihat Döngül (75) ise oyun oynayanla kitap okuyanın gürültü yüzünden kavgaya tutuşacağını söylüyor ve “Şu durumdan kim şikayetçi ki yeni kıraathane açıyor? Kütüphane açsın. Niye kıraathane projesi var da daha çok kütüphane projesi yok?” diye soruyor.

Mihaliççıklılar Derneği Kıraathanesi / Eskişehir

"Oyun seyredenler hiç olmazsa kitap okur"

Odunpazarı’nın ara sokaklarından birinde tam bildik bir mahalle kıraathanesine giriyorum; Muhtarın Kıraathanesi. Kimi içeride kağıt oynuyor, kimi dükkanın önündeki taburelerde muhabbette.

Efe Sezai Pekdemir (88) buraya her gün saat 11:30’da gelip 16:00’da çıktığını söylüyor. “Kıraathanelerde kütüphane olmasını çok isteriz. İyi, eğitici kitaplar olmalı” diyor, “Burada milletin yarısı oyun oynar, yarısı oyun seyreder. Oyun seyredenler hiç olmazsa alır bir kitap okur.”

Eski tüccar Selahattin Giniş de Millet Kıraathaneleri’ni destekliyor; “İnsanlar bir araya gelirler, tanışır, iş bulurlar” diyor.

Mehmet Şahan (66), kıraathanenin köşesindeki kitaplığı işaret ediyor, rafları kitaplar yerine okey ıstakaları süslüyor. “Millet Kıraathanelerinde de olacağı bu. Desteklemiyorum” diyor ve ekliyor: “Torunlarımız borçlu doğacak. Biz kıraathane değil, çocuklarımıza iş istiyoruz. Ne bedava kek ne çorba ne tatar böreği isterim, emeklinin refahını yükseltmesini isterim.”

Belediyenin ‘Deneyimli Kafeleri’

Aslında Millet Kıraathanesi projesinden çok önce, 2014’te Eskişehir’de Tepebaşı Belediyesi, Deneyimli Kafeler adı altında insanla insanı, insanla kitabı, sanatla sporu birleştiren mekanlar açmaya başladı. Hedefte emekliler olduğu için ismi ‘Deneyimli’ kondu. Belediye Başkanı Ahmet Ataç, kadınlara, çocuklara ve gençler için projeler geliştirdiklerini, sıranın emeklilerde olduğunu düşündüğünde bu mekan fikri doğdu. Büyük parklarda prefabrik evler yaptılar, çayı 50 kuruşa satmaya, bu mekanlarda çocuklar için müzik, spor kursları, kadınlara atölyeler düzenlemeye başladılar. Erkekler kağıt değil, domino oynasın, insanlar sosyalleşsin istediler. Emeklilerle çocukları buluşturan mekanlar haline geldi Deneyimli Kafeler. Bu yıl sayısı 11’i bulacak olan mekanlarda artık çok ekonomik olduğu için nişanını, kına gecesini yapan bile var.

Buranın müdavimlerinden Gülenay Demir (46) “Haftada iki buraya geliyoruz, kitaplıktan kitap alıp okuyoruz” diyor ve burası açıldıktan sonra dostlukların pekiştiğini söylüyor.

Deneyimli Kafe / Eskişehir

Rant işin neresinde?

Millet Kıraathaneleri vaadi ortaya atıldığı andan itibaren, sosyal medyada ortaya atılan projelerin rant ekonomisinin bir parçası olduğu fikri sokakta da dillendiriliyor. “Yandaşlara peşkeş çekilecek” cümlesini zikredenler az değil.

Kapalı kapılar ardındaki rant hikayelerini günışığına çıkaran Cumhuriyet gazetesi yazarı Çiğdem Toker, yoğun esprilere malzeme olmasına rağmen ‘Millet Kıraathaneleri’ meselesinin daha ciddi ve düşünülmüş olduğu kanısında:

“Sanat İstanbul adında, sahibi yerel yönetimlerle ilişkili, bakanlıklara iş yapmış bir şirketin sayfasında ‘Şehir kıraathanesi’ diye bir proje tanıtımı vardı. Vaat ile bu proje yan yana düşünüldüğünde, iktidar açısından iki fonksiyonlu bir program okuması yapmak muhtemel. Hem rant hem de sosyolojik bir dönüşüm. Müşterisine bedava kek ve çay sunacak bir işletme eğer kamu yararına çalışmıyorsa, bu maliyeti bir yerden karşılamak zorunda ki ayakta dursun. Akla ilk gelen, ihale ya da sübvansiyon sistemi. Diğer yandan da, ülke genelinde yaygın vadedilen böyle bir zincir, herhalde ‘kültürel’ bir iddia da taşıyacaktır. Mevcut iktidarın, 16 yılda bütün çabalarına rağmen kültürel alanda hakimiyet kuramadığını ve bundan yakindigini anımsayacak olursak, bedava çay ve kekin sunulduğu kıraathane zincirleri, iktidar açısından kullanışlı ‘kıraat’ kat zemini oluşturmak üzere tasarlanıyor gibi duruyor. Bu tabloyu bir yakıcı soru tamamlasın: Bu mekanlara kadınlar girebilecek mi?”

REKLAM
Deneyimli Kafe / Eskişehir

Prof. Dr. Atay: Bugünün dünyasında en etkili kıraathane televizyondur

Sosyal Antropolog Prof. Tayfun Atay, insanların okur yazar olmadığı, haber alma imkanlarının kısıtlı olduğu dönemlerde bir araya gelip memlekette ne olup bittiğini konuştukları kıraathanelerin sözlü kültür döneminin kurumları olduğunu söylüyor. Atay’a göre, Millet Kıraathanesi projesi tasarlanırken, bu mekanların tarihle ilgisi kurulurken atlanan bir nokta var: Dünya değişti ve bu tür mekanlar bugünün medyatik dünyasında işlevini yitirdi.

Atay diyor ki: “Bugünün dünyası görsel kültüre kilitlenmiş durumda, imaj dünyası. Toplumun zaten okuma alışkanlığı yok. O kitapları kıraathanenin bir köşesine koyarlar ve o kitaplar orada sararır solar, nemlenir gider. Buraların işlevsel olarak ancak, iktidarın insanlara mesajını ulaştırabileceği, onları manipüle etmeye, motive etmeye dönük bir takım girişimlerini gerçekleştireceği istasyonlar olabilir. Gerisi lafı güzaf. Sözlü kültür dünyasının mekanlarıdır bunlar; yazılı kültür dünyasında, görsel kültür dünyasında yerleri yoktur. Bugünün dünyasında söz konusu insanlar için en etkili, en verimli ve en vazgeçilmez kıraathane televizyondur.”

Modern dünyada bu tarz mekanlar, bu pratiğe değer verenler tarafından kafe-kitap kulüpleri olarak varlığını İstanbul, İzmir, İstanbul, Eskişehir gibi yerlerde sürdürse de, Atay, Anadolu’nun pek çok yerinde şansı olmayacağı kanısında: “Çünkü bir okuma alışkanlığı, yazılı kültür evresi geçirmemiştir insanlar. Dolayısıyla bunlar hikayedir. Politik ideolojik bir motivasyonla bunu yapıyor, tarihle ilişkilendirip göz boyamaya çalışıyorlar. Bitmiş bir kurumu kendilerince var edeceklerini düşünüyorlar. Her tarafta açarlarsa da, bunlar insanların yine tavla, iskambil oynadığı, kitapların sararıp solduğu ama televizyon ekranının merkezde olduğu mekanlar olarak işlevini sürdürür.”

Bu haberlerimiz de ilginizi çekebilir

Seçime 5 kala, Saadet Partisi ‘Değiştir’ diyor

REKLAM

24 Haziran seçimleri: Kadın yok, aileye vurgu var

24 Haziran'a doğru son seçim anketleri: Erdoğan önde ama sürpriz yaşanabilir

Haberi paylaşın

Bu haberler de ilginizi çekebilir