Euroviews. Avrupa'nın da ABD'deki Ellis gibi göçmenler için bir karşılama adasına ihtiyacı var mı?

Ellis Adası 1892'den 1954 kadar ABD'ye gelen göçmenlerin ilk durağı oldu
Ellis Adası 1892'den 1954 kadar ABD'ye gelen göçmenlerin ilk durağı oldu
© 
By Jennifer Clark
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Avrupa’daki göçmen krizi halen kalıcı çözüm bekliyor. ABD’deki Ellis Adası örneği AB için bir çözüm olabilir mi? Bilinen tek şey: AB’nin kaçak göçü konrol edebilmek için ivedilikle daha iyi bir politikaya ihtiyacı olduğu.

REKLAM

Avrupa’daki göçmen krizi halen kalıcı çözüm bekliyor. ABD’deki Ellis Adası örneği AB için bir çözüm olabilir mi? Bilinen tek şey: AB’nin kaçak göçü konrol edebilmek için ivedilikle daha iyi bir politikaya ihtiyacı olduğu.

Avrupalı liderler 28 Haziran’daki zirvede, Avrupa Birliği’nde ‘kontrol merkezleri’ oluşturulmasında uzlaşarak ortak göçmen politikasında ufak bir adım attı.

Söz konusu merkezlerde, sığınma talep edenlerin geçici olarak barındırılması ve başvuruların incelenmesi planlanıyor. Böylelikle İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi mültecilerin ilk durağı olan ülkelerin yükünün hafifletilmesi hedefleniyor. Fakat bu merkezler Akdeniz’deki göç sorununa kalıcı çözüm sunmaktan çok uzakta. Kaotik ve siyasi açıdan patlamaya hazır kaçak göçmen sorunuyla başa çıkmak için AB’nin, kendine özgü bir Ellis Adası’na ihtiyacı olabilir mi?

Haziran sonunda, gece geç saatlere kadar devam eden zirvede uzlaşılan planlara göre, denizde kurtarılan göçmenler bu merkezlerin kurulduğu ülkelere sevk edilerek, ekonomik gerekçelerle göç edenlerle sığınma hakkı olanlar ayrılacak. Ekonomik sebeplerle bu yola çıkanlar, geçerli belgeleri olmamaları durumunda geldikleri ülkeye geri gönderilecek. Hava ve kara yoluyla seyahat eden kayıtlı göçmenler hakkındaysa, vardıkları ülkenin halihazırdaki yasalarına göre işlem yapılacak.

Anlaşmanın ayrıntıları henüz net olmasa da kesin tek şey var: AB’nin kaçak göçmenlerle ilgili daha iyi bir politikaya ihtiyacı olduğu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre bu yıl çoktan bin kadar kişi deniz yoluyla çıktıkları umuda yolculukta hayatını kaybetti. Çoğu, yoksul ve çaresizleri gözüne kestiren insan kaçakçılarının tıka basa doldurduğu tehlikeli botlarla çıktı bu yolculuğa…

2015 yılında rekor düzeye çıkan kontrolsüz kaçak göçmen akını popülizmin fitilini ateşleyerek Avrupa polikasını da ters düz etti.

AB ile Türkiye’nin imzaladığı, Ege hattını kapatan göçmen anlaşmasının 2015’teki oranı ertesi sene yüzde 95 civarında azaltmasına rağmen popülizmin önüne geçilemedi. İtalya’nın Libyalı milislerle vardığı tartışmalı anlaşma da güneyden gelenlerin sayısını azalttı.

“Rakamların önemi yok, mesele yanlış yönetimde” diyor Beppe Severgnini.

İtalyan Corriere Sette dergisinin editörü, “Sistem bozuk. Sığınmacılar evraklarının tamamlanmasını beklerken kendilerini arafta buluyor. Bir çoğu parklarda geçiriyor zamanını, ve halk bunu anlamıyor.” diyerek özetliyor göçmenlerin yaşadıklarını.

Dolayısıyla, hem yasal hem de yasa dışı göçü kontrol edebilmesi için AB’nin daha organize ve merkeziyetçi bir politikaya ihtiyacı var. Ellis Adası örneği aslında düşünüldüğü kadar meseleye uzak değil.

Fransa Ulusal Demografik Enstitüsü INED’in başkanı François Heron’a göre Avrupa’nın 2014 yılındaki yasal göç oranı ABD’yi geride bıraktı.

Eurostat rakamlarına göreyse 2016 yılında AB vatandaşı olmayan iki milyon kişi AB’ye göç etti. Aynı yıl ABD’de ise bu oranın yarısı kadar, 1.1 milyon kişiye yeşil kart verildi.

Ellis Adası 1892 yılında, artan göçle mücadeleyi hedefleyen açık kapı politikasının bir parçası olmasının ötesinde, Sanayi Devrimi’yle oluşan ucuz işçi ihtiyacını karşılamak için de kurulmuştu.

ABD federal hükümeti, yerel yönetimlerden devraldığı göç kontrolünü, göçmenlerin sorgusunun yapıldığı, hastalıklı ve topluma fayda sağlamayacağı düşünülenlerin ayrıştırıldığı Ellis Adası’na taşımıştı.

Sağlık raporu sonuçlarının, giysilerin üzerine tebeşirle işaretlenmesinin, göçmenler için insanlık dışı bir muamele olduğu şüphesiz. Bu tür uygulamalara rağmen, Ellis Adası’dan 1900 ve 1914 yılları arasında her gün 5 bin ila 10 bin kişi geçti.

Lojistik açıdan, 28 üyeli AB’nin yıllık iki milyonu bulan göçmeni böyle bir merkezde toplaması mümkün görünmüyor. Ancak, Ellis Adası’na benzer bir ihtiyacın olduğunu kabullenmekte fayda var.

Sınırları açık bir kıtanın, daha koordineli ve daha kontrollü bir yol haritası olmalı. Özellikle dünyanın diğer bölgelerinde artan demografik baskılarla, AB nüfusunun azalmasının göçü artacağı düşünüldüğünde böyle bir plana, daha önce olmadığı kadar ihtiyaç duyulduğu görülüyor.

REKLAM

AB’ye güney kıyılardan ulaşan kaçak göçmenlerin sığınma başvurusunda bulunduğu, İtaya ve Yunanistan’daki merkezler, Ellis Adası ile kıyasla çok daha az etkili ve daha aşağılayıcı.

Göçmenlerin tutulduğu nezarethaneye dönüşmemeleri koşuluyla, doğru bütçe ve yönetimle, AB’nin kontrol merkezleri de dış sınırları korumaktaki sorumluluğu etkin bir şekilde üstlenecek potansiyele sahip. Bu yönde bir çaba, birliğin gücünü koruması için politik açıdan faydalı olacaktır. Aynı zamanda bu çaba, üye ülkelerin iç politikasına da olumlu yansıyacak, tüm yükü üstlendiklerini düşünen ülkelerde popülist öfkeyi dindirecektir.

Maalesef bu yakında zamanda olacak gibi durmuyor. Karşıtları, söz konusu merkezlerin sığınma başvurularını değerlendirmekten çok göçmenlerin toplandığı ya da geri çevrildiği yerler olacağını savunuyor. Hangi ülkenin bu merkezleri inşa edeceği de henüz netlik kazanmış değil. Ayrıca bu merkezler sadece denizde kurtarılan göçmenler için kullanılacak. Kara yoluyla AB’ye girenlerse farklı uygulmaya tabi olacak.

Ellis Adası’nın, en iyi dönemindeyken siyasi çevrelerce de desteklendiğinin altı çizilmeli. Böyle bir siyasi uzlaşıdan yoksun Avrupa ise ülkeden ülkeye farklılık gösteren kuralların geçerli olduğu bir ortama doğru yönelmeye meyilli. AB Konseyi Dönem Başkanlığının 1 Temmuz’da Avusturya’ya geçmesiyle, kısa dönemde ilerleme sağlamak çok daha zor olacak gibi görünüyor.

Sicilya adasındaki Lampedusa kıyısına varan göçmenlere, Özgürlük Anıtı kadar ilham verici olmasa da ‘Sınırları değil insanları koruyun’ sloganıyla şimdilik kucak açılıyor. AB, bu hoş karşılamanın bile devam edeceğinin garantisini veremiyor.

REKLAM

Jennifer Clark

* Bu makale daha önce NBC News' Think'te yayınlanmıştır. Görüş bölümünde aktarılan yorumlar euronews'e ait değildir.

Bu haberler de ilginizi çekebilir:

Eurostat: 2017'de AB'deki yasa dışı göçmen sayısı yüzde 4,5 arttı

Dünya Kupası'nda her 10 oyuncudan biri temsil ettiği ülkede doğmadı

REKLAM

Akdeniz'de bu yıl hayatını kaybeden sığınmacı sayısı bini aştı

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Rusya'dan dondurulmuş varlıklarını kullanmak isteyen AB'ye uyarı

BM Genel Sekreteri Guterres'ten AB liderlerine: Gazze ve Ukrayna konusunda çifte standarttan kaçının

İsrail-Filistin çatışması: Müslümanlar, Batı ve demokrasi