Soçi zirvesinin ardından yeni bir aşamaya giren İdlib'de kim ne istiyor?

Soçi zirvesinin ardından yeni bir aşamaya giren İdlib'de kim ne istiyor?
By Sertaç Aktan
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Tahran Zirvesi'nin ardından Türkiye ve Rusya arasında son 10 günde yoğunlaşan diplomatik görüşmelerin en önemli başlığı haline gelen İdlib konusunda iki ülke lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin'in buluştuğu Soçi zirvesinde önemli konularda mutabakata varıldı.

REKLAM

Tahran Zirvesi'nin ardından Türkiye ve Rusya arasında son 10 günde yoğunlaşan diplomatik görüşmelerin en önemli başlığı haline gelen İdlib konusunda iki ülke lideri Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin'in buluştuğu Soçi zirvesinde önemli konularda mutabakata varıldı.

İdlib için yeni bir dönemin başlangıcı olabilecek görüşmenin ardından Rusya, şehre askeri bir operasyon yapılmayacağını açıkladı.

İdlib yedi yıldır devam eden Suriye iç savaşı ve bölgedeki güç mücadelesinin sonucunu belirleyebilecek olduğu için son derece kritik bir şehir.

Astana mutabakatı ile çatışmasız alan haline getirilen şehir Esad'ı devirmek isteyen tüm muhalif grupların ve de terör örgütlerinin son kale olarak çekildiği yer haline geldi. İdlib'i Esad alırsa Suriye iç savaşında büyük bir adım atmış olacak.

Askeri operasyon sırasında zarar görecek olan çok sayıda sivilin yanı sıra bir kez daha ciddi göç dalgalarının meydana gelmesi söz konusu ki bu da ilk olarak Türkiye'yi ve Avrupa'yı endişelendiriyor.

BM: Putin - Erdoğan buluşması çok önemli

Nitekim Putin ile Erdoğan'ın Soçi buluşmasının ardından Birleşmiş Milletler (BM) toplantının siviller açısından önemini vurgulayan bir açıklama yaptı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, ''Başkan Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki toplantı çok önemli bir toplantı ve umarız İdlib'deki sivillere de olumlu etkisi olur. İdlib'de siviller büyük tehlike altında." ifadesini kullandı.

Kim ne istiyor?

Rusya ve Esad rejimi Astana'daki mutabakatın teröristleri kapsamadığına ilişkin maddeyi kullanarak İdlib'e askeri operasyon yapmak ve 'teröristleri temizlemek' motivasyonu altında tüm muhalefeti sona erdirmek ve bölgeyi tamamen kontrol altına almak istiyor.

İran da aynı şekilde bölgedeki Şii gücünü ve etkisini sürdürmek ve Batı'dan gelecek tehditlere karşı Suriye'nin tampon ve müttefik ülke görevi görmesini istiyor.

ABD ise bölgede Kürtler üzerinden kontrol sağlamak ve Rusya'nın bu alanda etki kazanmasını engellemek arzusunda. Ayrıca Esad rejiminin kimyasal silaha sahip olduğu ve kullandığı düşünüldüğü için ileride ABD'ye karşı oluşabilecek tehditlerinin şimdiden önünü kesilmesi hedefleniyor.

Türkiye bölgede ılımlı muhalifler üzerinden kontrol sağlamak ve Kürt grupların güçlenmesine müsade etmeyecek Sünni bir iktidar ile komşu haline gelmeyi kendi çıkarlarına uygun buluyor. Arap Baharı sırasında Esad ile köprüleri atan Türk hükümeti Esadsız bir formül için bastırıyor.

İdlib'i kim kontrol ediyor?

Bugün İdlib'de onbinlerce savaşçı olduğu tahmin ediliyor. Bunlar içinde Ahrar El Şam ve Nur El Din El Zenki'nin olduğu Cabat Tahrir Örgütü, Hayat Tahrir El Şam (HTŞ) ve Cabat El Vatan lil Tahrir ile ÖSO gibi çok sayıda fraksiyon ve farklı gruplar iç içe geçmiş bulunuyor.

HTŞ ise İdlib'deki en büyük güç olarak görünüyor ve şehrin yüzde 60'ını kontrol ediyor. Üç milyon nüfusa ulaşan şehirde toplamda 30 bin kadar militan olduğu sanılıyor ancak sivil halkın ne kadarının 'sivil' olduğu ve bir çatışma sırasında nasıl bir role bürüneceği tam olarak kestirilemiyor.

Türkiye'nin eli ne kadar güçlü?

Türkiye görüşmelerde önemli bir aktör ancak İdlib'teki muhalif güçler fraksiyon çeşitliliği nedeniyle kontrol altında tutulamıyor ve verimli iletişim sağlanamıyor. Kimin kim olduğunu anlama ve ayırt etme noktasında tüm taraflar sıkıntı yaşıyor.

Türkiye şimdilik isim vermeden bazı terörist gruplarının varlığını kabul ediyor ancak ayırt edilmesi son derece zorlaşan bu gruplar nedeniyle sivil bölgelerin ve binaların bombalanmasını da engellemeye çalışıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri de İdlib'e müdahalenin gündeme gelmesi nedeniyle sınır hattında güvenlik önlemlerini arttırıyor ve Hatay'daki sınır hattına birçok bölgeden askeri araç ve personel takviyesi yaptı.

Yaşanabilecek göç dalgasına karşı da Suriye topraklarında kurulan Atme kampı hazır hale getirildi. TSK'nin İdlib'i çevreleyen 12 gözlem noktası da beton bariyerler ve ateş destek vasıtalarıyla güçlendirildi.

İdlib'i terk etmeyeceğiz açıklamaları yapan silahlı muhalif gruplar da şehirde mühimmatlar hazırlıyor ve tuzaklar kuruyor.

Olası bir ani operasyonda zarar ne olur?

Gerçek zararı siviller görecek. Bunun nedeni muhalif örgütler ile birlikte sivillerin de İdlib'de sıkışmış olması. Esad sivillere operasyondan önce şehirden çıkarak güneye teslim olmalarını istiyor ancak teslim olanları daha sonra nasıl bir akıbetin beklediği bilinmiyor.

REKLAM

HTŞ örgütü lideri Ebu Muhammed el Golani ise teslim olmaya kalkacak olanların cezasını kendilerinin vereceğini söylüyor. Göç etmeyip şehirde kalanlar için ciddi şekilde yaralanma ve ölüm riski bulunuyor. Kuzeye gidecek olanları ise yine yolda ve sınırlarda büyük bir insani kriz bekliyor.

Bununla birlikte zaten alt yapısı işlemeyen şehrin askeri operasyon ile birlikte tamamen yıkıntı haline dönüşmesine kaçınılmaz gözle bakılıyor. Bir başka konu da yıkılan şehirlerin savaş sona erdiğinde yeniden inşasında rol alacak ülkelerin belirlenmesi.

Bu haberimiz de ilginizi çekebilir

Tesla CEO'su Musk: Üretim cehenneminden çıktık dağıtım cehennemine geçtik

AB'nin tehdit aracı 7. madde nedir ve nasıl uygulanır?

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Suriyeli muhalifler Soçi mutabakatını zafer olarak gördü

BM: Bir haftada 30 bin kişi İdlib’i terk etti

Suriye Devlet Başkanı Esad: "Ben ve Erdoğan neden buluşalım, meşrubat içmek için mi?"