Dede Korkut: Türk dünyası ile Batı arasında destansı köprü

Dede Korkut: Türk dünyası ile Batı arasında destansı köprü
© AA
© AA
By Menekşe Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türklerin en eski destanı olarak kabul edilen ve UNESCO Somut Olmayan Kültür Mirası listesine alınan Dede Korkut, sosyal, kültürel ve ahlaki değerlerin dilden dile ve nesilden nesile gerek festivallerde gerekse aile-içi etkileşimlerle aktarılarak kültürel bellekteki canlılığını koruyor

REKLAM

“Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, saz çaldı, şadlık oldu, gazi erenler başına ne geldiğini söyledi... Benden sonra alp ozanlar söylesin, alnı açık cömert erenler dinlesin.” diye sonlanır Türk dünyasının belki de en ünlü destanlarından biri olan Dede Korkut’taki birçok hikaye.

Dede Korkut, 28 Kasım günü UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması 13. Hükümetler-arası Komite Toplantısı’nda kurumun Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi’ne oy birliğiyle kabul edildi.

Türkiye’nin temsili listeye en çok unsur kaydettiren ilk 5 ülke arasına girmesini sağlayan bu kararda, “Dede Korkut: Destan, Masal ve Müzik” dosyasının Kazakistan’ın moderatörlüğünde, Azerbaycan ve Türkiye’nin katılımıyla çok uluslu olarak hazırlanmasının payı büyük.

Türkçe konuşan ülkelerde birleştirici bir unsur olarak görülen ve Türklerin en eski destanı olarak kabul edilen Dede Korkut, masal ve müzik yoluyla sosyal, kültürel ve ahlaki değerlerin dilden dile ve nesilden nesile gerek festivallerde gerekse aile-içi etkileşimlerle aktarılarak kültürel bellekteki canlılığını koruyor.

Toplam on iki tane olan ve birer sözlü gelenek ürünü olarak kabul edilen Dede Korkut hikayelerinde göçebe yaşam tarzına vurgu, doğaya saygı, aile ilişkileri, ruhsal ve fiziksel zindelik, diyalog ve doğa olaylarının güçlüklerini yenerek ortaya konan kahramanlık gibi birçok değer ifade ediliyor.

Her hikayede karşımıza çıkan ve Oğuz Türklerinden bu yana zaman içerisinde kültürel uyarlamalara uğrayan yarı-efsanevi Dede Korkut karakteri ise, müzik ve bilgelik ifadesi sözleriyle doğum, evlilik ve ölümle bağlantılı gelenekleri ifade ediyor.

İki orijinal nüshası da Avrupa’da

15. yüzyılda yazıya geçirilen destanın bilinen iki orijinal el yazmasından birinin Almanya’da Dresden Kütüphanesi'nde, diğerinin de Vatikan Kütüphanesi'nde bulunması, ilk olarak Alman bilim insanı Friedrich von Diez tarafından keşfedilip 1815 yılında bilim dünyasına tanıtılması ve birçok Avrupa diline tercüme edilmesiyse, bunu insanlık tarihi açısından evrensel bir miras haline getiriyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Dresden Kütüphanesi (Saxon State and University Library Dresden - SLUB) genel müdürü Achim Bonte, Dede Korkut destanının Türkçe konuşan halkların kültürünü anlamak açısından büyük bir hazine olarak değerlendiriyor.

“Eserin kısa süre önce Almancaya yeni bir çevirisi yapılınca ben de bazı hikayeleri bizzat okuma fırsatı buldum. Bu mükemmel destanın eksiksiz tek el yazmasını korumak bizim için bir onurdur.” diyor Bonte.

Doğu’ya dair 950 kadar el yazmasının bulunduğu Dresden Kütüphanesi'nde ayrıca 12. yüzyıldan kalma bir Kuran ve Osmanlı sultanlarının portrelerinin yer aldığı bir el yazması da var.

Halihazırda özel havalandırma koşullarına sahip özel tasarlanmış bir odada muhafaza edilen Dede Korkut destanının el yazması, kütüphaneye yaklaşık 1750 yılında ulaştı ve destanın Alman halkı tarafından da bilinmesinde büyük rol oynadı.

Destan 2014 yılında Dresden Senfoni Orkestrası tarafından müzikal olarak yorumlandı.

UNESCO basın sözcüsü Lucia Iglesias, Euronews Türkçe’ye yaptığı açıklamada, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne kaydedilen unsurların daha iyi korunmaları ve bir sonraki nesillere aktarımının garanti altına alınmalarına dair farkındalığın artırıldığını kaydediyor.

'Listeye alınması Türk kültürüne Batı’da ilgiyi artıracak'

İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Orta Doğu ve Kafkas Araştırmaları Merkezi müdürü olan Azeri kökenli Prof. Kamil Veli Nerimanoğlu, Dede Korkut destanının UNESCO listesine girmesinin, Türk dili, kültürü ve tarihinin Batı’da öğrenilmesi açısından yeni ufuklar açacağını vurguluyor.

“Bu destanın coğrafyası, dil ve üslup özellikleri daha çok Azerbaycan ve Doğu Anadolu ile Orta Asya’nın bazı bölgelerine dek uzanmaktadır. UNESCO’nun bu kararıyla, Dede Korkut’un daha geniş bir coğrafyada öğrenilmesi mümkün olacak.” diye ekliyor Euronews Türkçe’ye konuşan Nerimanoğlu.

Nerimanoğlu’na göre, bu karar Dede Korkut destanının izinde başka el yazmalarının ortaya çıkarılıp öğrenilmesine ve Türkoloji çalışmalarının derinleşmesine de yol açacak.

“Öte yandan, gerek bizim kültürümüz gerekse özgürlüğüne yeni kavuşmuş Türki Cumhuriyetler ve özerk topluluklarda kimliklerini idrak etme açısından bir ilham kaynağı olacak.” diye ekliyor.

Günümüz Türkçesinde kitaplaştırıldı

Türkiye’de Dede Korkut, Türki Cumhuriyetlerde 'Korkut Ata' olarak anılan bu halk kahramanına dair hikayeler, 2015 yılında telif hakları alınarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek kitaplaştırılmıştı.

REKLAM

UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesi’nde meddahlık geleneği, mesir macunu festivali, ebru sanatı, çini sanatı, Karagöz, aşıklık geleneği, Mevlevi sema törenleri, Türk kahvesi, aşure ritüeli dahil olmak üzere Türkiye’den toplam 17 unsur kayıtlı bulunuyor.

Söz konusu listeye bu sene dünya çapında toplam 31 somut olmayan kültürel miras unsuru eklendi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk okçuluk geleneğinin seneye UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne dahil edilmesi için bu seneden çalışmalarına hız kazandırdı.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Hıdırellez UNESCO'nun kültür mirası listesinde

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor