Türkiye’nin 'NASA’sı kuruldu: Uzmanlar Uzay Ajansı için ne diyor?

Türkiye’nin 'NASA’sı kuruldu: Uzmanlar Uzay Ajansı için ne diyor?
© 
By Menekşe Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye de milli uzay programı hazırlamak ve bu çerçevede projeleri uygulamak üzere ulusal Uzay Ajansı’nı kurdu. Uzmanlar uzay teknolojisi alanında atılan bu adımın ne anlama geldiğini yorumluyor.

REKLAM

Büyük ekonomiler uzay araştırmalarına yaptıkları devasa yatırımlarla sık sık gündeme gelirken, Türkiye de milli uzay programı hazırlamak ve bu çerçevede projeleri uygulamak üzere Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ulusal Uzay Ajansı’nı kurdu.

Mars’a insanlı uçuş teknolojileri geliştirilen bir çağda Türkiye’nin bu alandaki açığını nasıl kapayacağını ise önümüzdeki dönemde atacağı adımlar gösterecek.

Merkezi Ankara’da bulunan ajans, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı. Ancak idari ve mali özerkliğinin yanı sıra, özel bir bütçeye sahip olacak. Ajans, uzay alanında farklı kurumların çalışmalarını tek merkezde, sistematik olarak koordine etmeyi, ayrıca uluslararası kuruluşlarla temas noktası haline gelmeyi hedefliyor.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Merve Seren, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tüm seçim beyannamelerinde ulusal uzay ajansının kurulacağını beyan ettiğini, ancak bürokratik engellerden ve insan kaynaklarının seferber edilmesinin zorluğundan dolayı sürecin geciktiğini kaydediyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Seren, “Uzay bilimi ve teknolojileri alanındaki uzmanlık ve bilgi birikimi, aynı zamanda askeri yazılımdan kriptolojiye, siber güvenliğe, yüksek irtifada füze savunma teknolojisine dek diğer alanların da gelişimine katkı sağlıyor” diyor.

Savunma ekosisteminde kilit önemde

Uzmanlara göre, savunma ekosistemi içindeki tüm alanlar doğrudan uzay teknolojileriyle ilintili. Dolayısıyla, yeni kurulan ajans, Türk Silahlı Kuvvetleri ve savunma sanayii ile yakın temas halinde çalışacak; savunma teknolojileri açısından inovasyon fırsatları doğacak.

“Füze teknolojileri geliştiren ülkeler, aynı zamanda uzay çalışmalarını yapanlardır. Suriye bile iç savaşın tırmandığı bir tarihte uzay ajansını kurmuştu,” diye belirtiyor Seren ve ekliyor:

“ABD gibi yüksek teknoloji geliştiren devletler artık uzay kuvvetlerini kuruyorlar. Bu geleceğin otonom sistemleri ve yapay zekaya dayalı tüm ürün yelpazesi için kritik bir nokta. Türkiye, bu yarışa dahil olabilmek için çok daha hızlı ve koordineli hareket etmeli.”

Türkiye’nin uydu teknolojilerinde Ar&Ge çalışmalarının geçmişi yaklaşık on yıl öncesine dayanıyor. Öncelikle gözlem uydularının tasarlanması ve üretimine odaklanan Ankara’nın RASAT ve GÖKTÜRK-2 gözlem uyduları yörüngede sırasıyla yedinci ve altıncı yıllarını tamamladılar.

İddialı olduğu uydu projelerinde Türkiye’nin toplam bütçesi 1 milyar dolara ulaşmış durumda. 546 milyon liralık bütçeyle Türkiye'nin ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A'nın üretiminin ise 2020 yılı sonunda tamamlanması bekleniyor. Böylelikle Türkiye haberleşme uydusu üretebilen 10 ülke arasında yer almış olacak.

Uzay, uydu çalışmalarına indirgenmemeli

Ancak uzmanlar, uzay çalışmalarının uydu teknolojilerine indirgenme yanılgısına düşülmemesi gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.

Uzay ve savunma teknolojileri konusunda uzman Arda Mevlütoğlu, ajansı en çok uzaya yönelik uzun vadeli bilim ve teknoloji politikasının belirlenmesi ve takibi açısından önemsediğini kaydediyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Mevlütoğlu, “Böyle bir politikanın olmaması durumunda, bu alanda ülke olarak geri kalmamız kaçınılmaz olacaktır,” diyor.

Mevlütoğlu, Ajans’ın kısa vadeli öncelikleri arasına iletişim, yer gözlem ve istihbarat gibi çeşitli görevlere yönelik bir uydu ailesinin, tüm alt sistemleri ile yerli imkânlarla geliştirilmesinin alınması gerektiği görüşünde.

Öte yandan, Mevlütoğlu, Türkiye’nin kendi imkanlarıyla uyduları yörüngeye fırlatabilmesinin de Ajans’ın öncelikleri arasına alınması gerektiğini kaydediyor ve ekliyor:

“Sivil ve ticari iletişim ve yer gözlem uydu geliştirme ve üretme kapasitesine erişilmesi ile birlikte Türkiye bu alanda dünya pazarında yeni bir alternatif kaynak olabilir.”

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, her yıl uzay araştırmalarına milyarlarca dolar kaynak ayırırken, çiçeği burnunda Türkiye Uzay Ajansı’nın potansiyelini ortaya koyması açısından tahsis edilecek bütçe kritik rol oynuyor.

Milli gelirde uzaya ayrılan pay çok düşük

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye milli gelirinin sadece yüzde 0,01’lik bir dilimini sivil uzay araştırmalarına ayırırken, bu rakam ABD’de yüzde 0,23.

REKLAM

Euroconsult 2014 verilerine göre ise, Türkiye’nin 2013 yılı sivil uzay programı harcamaları 67 milyon dolar düzeyinde. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, Meksika’da bu oran, 190 milyon dolara, Güney Kore’de 303 milyon dolara ulaşmış durumda.

Ancak, uzman Seren’e göre; “Burada meblağdan daha ziyade bütçe kalemlerinin dağılımı önem arz ediyor. Örneğin Ajans’ın toplam bütçesinin yüzde kaçının Ar&Ge ve Ürün Geliştirme için ayrılacağı kritik önemde.”

Mevlütoğlu da benzer görüşte: “Ajansa ve dolayısıyla uzay teknolojilerine ayrılması gereken bütçenin üst sınırı yok. Son derece ileri teknolojiler içeren bir alan. Ancak bence esas acil ve kritik ihtiyaç, insan kaynakları. Bu alanda yetişmiş araştırmacı ve mühendis sayısının artırılması, ajansın önceliği olmalıdır.”

Türkiye’de uzay alanında çalışan kişi sayısının ise halihazırda 500 civarında olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla nitelikli uzay projeleri için nitelikli personel yetiştirmeye dönük uzun vadeli bir strateji son derece önemli.

Sabancı Üniversitesi mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi öğretim üyesi ve astrofizikçi Prof. Dr. Ersin Göğüş, bir uzay ajansı kurulmasının hedefe kilitlenmeyi ve bir odak geliştirilmesini de beraberinde getirmesi gerektiğini kaydediyor:

REKLAM

“Orta Doğu’da bizim gibi uzaya yatırım yapan Suriye, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler var. Bizim de önümüzdeki dönemde uzayda artık bir hedef seçmemiz gerekiyor. Küresel boyutta eksikliği hissedilen bir noktadan kendimize yol bulup ilerlemeli, insan sermayemiz ve paydaşlar için bir motivasyon belirlemeliyiz. Bunun için gerektiğinde bilgi ve teknoloji transferi gibi araçlara da uzak durulmamalı.”

Göğüş’e göre, Türkiye’nin uzay çalışmalarını temiz teknoloji geliştirilmesi gibi yenilikçi ve gündelik yaşam kalitesini artıran faaliyetlere odaklaması mümkün.

Ekonomiye katkısı büyük

Uzmanlar, uzay araştırmalarının Türkiye ekonomisine de orta vadede katkı sağlayacağı görüşünde. Prof. Göğüş bu noktaya dikkat çekiyor: “Önümüzdeki 15-20 yıllık süreçte ABD’nin en önemli hedefi Mars’a insan göndermek. Böylelikle yeni geliştireceği yakıt, kompozit malzeme ve uzayda koloni geliştirmek gibi hedefleri uygulayacak. Bunu yaparsa önümüzdeki 300-400 yıllık ekonomik gücünü perçinleyecek."

Bu açıdan, uzay teknolojileriyle ilintili yan sanayide faaliyet gösteren Türk şirketleri için de fırsat pencereleri açılıyor. Gebze’de kurulu bir Türk şirketinin, ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) gibi şirket ve kuruluşlara oksijensiz bakırdan üretilen tel ile nikel kaplı bakır tel temin etmesi, bunun en canlı kanıtı.

Prof. Göğüş, Türkiye'nin nitelikli ve katma değer ürünlere yönelerek 'uzay yarışının' içinde kalması gerektiğinin altını çiziyor: "Uzay, kısa vadede olmasa da, bunun test edilip uygulamaya dönüştürüleceği bir platform. Böylelikle, Avrupa Uzay Ajansı gibi kurumlara da Türk şirketleri bir adım yaklaşmış olacak ve uluslararası kurumlar da Türkiye’deki nitelikli ürünlere talip olacak."

REKLAM
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Video | Çin'den uzayda dev adım: Ay'ın 'karanlık yüzü'ne ilk kez iniş yaptı

Dünya Bankası, Türkiye'ye ilave 18 milyar dolar finansman sağlayacak

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor