Euroviews. Yeni Ekonomi Programı'nda yer alan kıdem tazminatı düzenlemesi kimi nasıl etkileyecek?

Yeni Ekonomi Programı'nda yer alan kıdem tazminatı düzenlemesi kimi nasıl etkileyecek?
© 
By Prof. Dr. Yalçın Karatepe
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan “Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları” başlıklı “reform paketi” beklentileri karşılamadı. Somut olarak ortaya konulan tek konu kamu bankalarına 28 milyar liralık ikrazen özel tertip iç borçlanma senetleri verilmesidir.

REKLAM

Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan “Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları” başlıklı “reform paketi” beklentileri karşılamadı. Somut olarak ortaya konulan tek konu kamu bankalarına 28 milyar liralık ikrazen özel tertip iç borçlanma senetleri verilmesidir. Böylelikle kamu banklarının kredi vermeye devam etmesini sağlamak amaçlanmış.

Ancak söz konusu sunumda, detayları verilmemiş olmakla birlikte, gündeme gelen bir diğer önemli konu da kıdem tazminatlarına ilişkindir. Açıkça “Tüm Paydaşların katılımı İle kıdem tazminatı reformunun gerçekleştirilmesi ve kıdem tazminatı fonu İle bireysel emeklilik sisteminin (BES) entegrasyonu” olarak ifade edilen bu konu haklı olarak ülke gündeminde önemli bir yer tutmuştur.

Kıdem tazminatı nedir?

İşçinin işveren tarafından işten çıkarılması ya da kanunda sayılan sebeplerle “haklı olarak” kendi isteği ile işten ayrılması durumunda ödenen tazminattır. Ödenecek miktar işçinin çalıştığı her tam yıl için son aldığı 30 günlük brüt ücret tutarı kadardır. Bu miktar ücret dışında düzenli olarak sağlanan tüm para ve para ile ölçülebilen menfaatler (yol, yemek parası gibi) dikkate alınarak hesaplanır. İşveren açısından işten çıkarmayı maliyetli hale getirdiği için çalışanlar açısından önemli bir iş güvencesi olarak da kabul edilir.

Yapılmak istenen nedir?

Yapılan açıklamadan anlaşılan “Kıdem Tazminatı Fonu” adı ile bir fon kurulacak ve bu fon bireysel emeklilik sistemi ile ilişkilendirilecek. İki ayrı sistemin birbiriyle ilişkilendirilmesi kıdem tazminatından yararlanmayı uzun bir vadeye bağlamak anlamına gelir.

Henüz nasıl bir sistem önerildiğini bilinmemekle birlikte, geçmişte ortaya çıkan önerilerden ve yapılan tartışmalardan anlaşılan muhtemel sistem çalışanların hak kaybına yol açacaktır:

1. Çalışanlar için kıdem tazminatı fonuna işverenler tarafından prim ödenecek. Bu primler fon getirisi kadar değerlenecek. Burası da oldukça sorunlu. Mevcut düzenlemede kıdem tazminatı en son alınan ücret esas alınarak belirlenmektedir. Özellikle çalışanların işe ilk girdiklerinde görece düşük ücretle işe başladıklarını, zaman içinde iş yerlerindeki deneyimlerine ve yükselen pozisyonlarına bağlı olarak ücretlerin arttığını biliyoruz. Oysa önerilen sistemde, örneğin on yıl önce alınan ücret üzerinden, ödenmiş olan prim miktarı esas alınacaktır. Diğer bir ifade ile geçmiş dönemlere ilişkin kıdem miktarı( hem düşük ücret hem de paranın zaman değer dikkate alındığında) düşük kalacaktır. Her ne kadar buna “ama fonun getirisi de olacak” diye yanıt verilse dahi, kamu kontrolündeki fonların performansının piyasa getirisi altında kaldığını İşsizlik fonu performansından biliyoruz. Bu nedenle açıkça ekonomik bir kayıp ortaya çıkacaktır.

2. İşten çıkarmayı kolaylaştıracak, iş güvencesini azaltacaktır. Primler baştan ödenmiş olacağından şirketlerin çalışanları işten çıkarması, ek bir maliyet getirmeyeceğinden, daha kolay olacaktır. Ekonomik zorlukların yaşandığı dönemlerde işçi çıkarma kararı daha kolay verilecektir.

3. Mevcut düzenlemede işten çıkarılan birisi için ödenen kıdem tazminatı her yıl için bir aylık brüt ücret olarak hesaplanmaktadır. Diğer bir ifade ile kıdem tazminatı her yıl için 30 günlük ücrete tekabül ediyor. Bu da bir yıllık gerilin %8,33’ü oranına karşılık gelmektedir. Henüz detayları belli olmasa bile, anlaşılan o ki kıdem tazminatına esas olacak prim tutarı mevcut durumda var olan 30 günlük sürenin altına indirilecek. Bu da ciddi anlamda hak kaybına yol açacağından işçilerin ve işçi sendikalarının bunu kabul etmesi mümkün olmayacaktır.

4. Hali hazırda bir yıldan uzun süre çalışan birisi işten çıkarılması durumunda kıdem tazminatına hak kazanıyor ve iş akdi sonlandırıldığında tazminatı ödeniyor. Oysa konuşulan sistemde, birisinin işini kaybetmesi halinde kıdem tazminatından yararlanması için belli bir zamanın geçmesi hedefleniyor. Örneğin kıdem tazminatında biriken fondan 10 yıldan önce yararlanamamak gibi. Bu durum da açık bir mağduriyet anlamına gelir. İşinizi kaybettiğinizde herhangi bir finansal destek alamamış olacaksınız.

5. İşverenler açısından da maliyetli bir sistem. Mevcut durumda pek çok işveren kıdem tazminatı için bir fon oluşturmuyor. İşçi işten çıkarıldığında kıdem tazminatı ödemesini yapıyor. Toplu işten çıkarmalar olmadığı sürece işveren açısından sadece işten çıkarılan işçiler için tazminat ödenmesi söz konusu olduğundan toplam maliyet sınırlı oluyor. Oysa önerilen sistemde işverenler tüm çalışanları için fona prim ödemek durumunda kalacaklar. Eğer mevcut oranlar (brüt ücretin %8,33’ü) esas alınarak prim ödemek durumunda kalırlar ise, işverenlerin personel maliyetleri %8,33 artmış olacaktır. Özelikle ekonomik krizin yaşandığı ve şirketlerin zorlu finansal koşullarla karşı karşıya kaldıkları bu dönemde böyle bir prim ödemesine sıcak bakmayacakları aşikârdır.

6. Bu sistemin getirilmesi halinde, büyük olasılıkla, işverenlerin önemli bir kısmı “kıdem tazminatı primini” öde(ye)meyecek, tıpkı sosyal güvenlik primlerinde olduğu gibi, biriken prim borçları nedeniyle sık sık “kıdem tazminatı prim borcu affı” gündeme gelecektir. Biliyoruz ki bu tür “aflarda” faiz ve gecikme cezaları siliniyor. Dolayısıyla “fonda toplanan primlerin nemalandırılması” işi de pek anlamlı olmayacak. Geçmiş dönemlerin nominal tutarları üzerinden yeniden yapılandırılacak kıdem tazminatı ödemeleri fonda biriken tutarın, dolayısıyla kıdem tazminatı miktarının da, düşük olmasına yol açacaktır. Oysa mevcut sistemde son brüt ücret esas alındığından böyle bir kayıp durumu söz konusu değildir.

Sonuç olarak, çalışanları doğrudan mağdur edecek bir düzenlemenin yapılmasının toplumsal bir fayda sağlamayacağı açıktır.

Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, Euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Yalçın Karatepe: İstanbul seçiminin iptali, krizdeki ekonomi ve hukuk sistemine darbe olur

Mevcut iktisat politikaları sürdürülemez, peki seçimler sonrası ekonomiyi ne bekliyor?

Cumhuriyet’in 100. yılında seçim: Erdoğan'ın muhafazakar yolu mu, kurucu modernist vizyona dönüş mü?