EventsOlaylar
Loader

Find Us

InstagramFlipboardLinkedinTelegram
Apple storeGoogle Play store
REKLAM

3 ebeveynli bebekler: Nasıl mümkün oluyor? Etik mi?

3 ebeveynli bebekler: Nasıl mümkün oluyor? Etik mi?
© 
By Faruk CanEmma Beswick
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Üç ebeveynli bebekler konusu geçtiğimiz hafta Yunanistan'da bir bebeğin iki kadın ve bir adamdan alınan genetik materyallerle dünyaya geldiği haberlerinin ardından tekrar gündeme geldi. Peki bu teknik nasıl çalışıyor ve etik mi?

REKLAM

Üç ebeveynli bebekler konusu Yunanistan'da bir bebeğin iki kadın ve bir erkekten alınan genetik materyallerle dünyaya gelmesinin ardından gündem oldu.

Barselona'da bir tıp ekibinin geçtiğimiz nisanda 32 yaşındaki bir Yunan kadının MST (Maternal Spindle Transfer) adı verilen bir teknik uygulanarak kısırlık sorununu aşmasını sağladığı rapor edildi.

Peki bu teknik nasıl çalışıyor?

Oxford Üniversitesi öğretim üyesi ve Oxford Doğurganlık Merkezi Medikal Direktörü Tim Childe bu sorunun cevabını euronews'e verdi.

Tekniğin çalışma prensibi

Önce her hücrede bulunan mitokondrileri tanımlayarak başlayan Childe'a göre "Mitokondriler hücrelerin güç kaynağı gibidir ve hücreleri canlı tutar."

Normalde bir çocuğun hücrelerinin yapıtaşı olan DNA hem anne hem babadan gelen genlerin karışımından oluşsa da mitokondriler sadece anneden gelerek farklı bir genetik yapıya sahip oluyor.

Çok nadir görülse de bazı insanların mitokondri yapılarında bozukluklar olabiliyor ve hayati tehlikesi olan önemli sorunlara yol açabiliyor.

Böyle bir sorunu olan kadınlar yumurta hücrelerindeki mitokondrilerin değiştirilmesi yoluyla tedavi edilebiliyor.

Bu, Yunanistan'da uygulanan yöntem gibi bir kadının yumurtasından DNA alınarak başka bir donörün yumurta hücresinde kaldırılan DNA'ların yerine yerleştirilmesi yoluyla yapılabiliyor. Sonrasında bu hücrenin spermle döllenmesi sağlanarak embriyo oluşuyor.

Neden bu teknik?

Bu uygulama ile ilgili düzenleme ülkeden ülkeye değişebiliyor. Örneğin İngiltere'de parlamentodan geçirilen bir kanunla sadece mitokondri bozukluğu yaşanan vakalarda kullanılmasına izin verildi. Fakat kıta Avrupası'nda durum değişiklik gösteriyor.

Child 1990'larda İngiltere'de klinik testler amacıyla mitkondri bozukluğu olmasa da doğurganlık sorunu yaşayan hastalarda denendiğini ama sonuçlardan tekniğin işe yarayıp yaramadığına dair kesin bir kanıt bulunamadığını vurguluyor.

Yunanistan'da bilim insanları standart tüp bebek uygulamasının 4 defa başarısız olmasının ardından bu yöntemi denedi. Fakat Child, beşinci denemede başarılı olmasının doğrudan bu yöntemle ilgili olduğunu söylemenin imkansız olduğunu belirtiyor. Child ilk dört deneme başarısız olsa da belki de beşinci denemede dölleme başarılı olabilecekti diyerek sadece tek bir etkene bağlamanın doğru olmadığını ifade ediyor.

Riskler ve etik endişeler neler?

Child bu yöntemin çok nadir uygulanması nedeniyle tüm risklerin anlaşılmasının zor olduğunu belirtiyor.

Yunanistan'daki denemede yumurtadaki DNA'nın yüzde 99,9'u anneye, yüzde 0,1'i donöre ait durumda ve bunun her ikisi embriyo DNA'sının yüzde 50'sini oluşturuyor.

Bu, her ne kadar çok düşük bir oranda olsa ve bebeğin boyu, saç rengi gibi karakteristik özelliklerini etkilemese de jenerasyondan jenerasyona değişmeden aktarılacak.

"Bunu yapmanın doğru olup olmadığından emin değiliz, sadece bilmiyoruz," diyen Child güvenli olup olmadığın konusunda ise yeterli bir veri olmadığını belirtiyor.

Child "Eğer bunu mitokondri bozukluğu gibi çok ciddi bir hastalığa karşı deniyorsanız, henüz bilinmeyen riskleri almaya değer diyebilirsiniz ama bunu yapıyorsanız ve bunun son çare olup olmadığından emin değilseniz senaryo tamamen değişiyor," ifadelerini kullanıyor.

Child'ın mitokondri bozukluğu yaşamayan kişilerde kullanımı konusunda duruşu net: "Yapılmamalı. Özellikle denetimsiz ve yeterli bilimsel kontrol olmayan yöntemlerle asla."

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Araştırma: Kadın vücudu zayıf spermleri yumurtaya ulaşmadan eliyor

'Bütün kadınlar tüp bebek yöntemine erişebilmeli'

CERN'deki bilim insanları evrenin gizli ya da 'hayalet' parçacıklarını inceleyecek