EventsOlaylar
Loader

Find Us

InstagramFlipboardLinkedinTelegram
Apple storeGoogle Play store
REKLAM

SETA’nın kendini savunmak için dünyadan örnek gösterdiği çalışmalarda “gazeteci fişlemesi” var mı?

SETA’nın kendini savunmak için dünyadan örnek gösterdiği çalışmalarda “gazeteci fişlemesi” var mı?
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

SETA ulusararası basın kuruluşarınınn Türkçe servislerine yönelik hazırladığı rapora gelen tepkilere üzerine kendini dünyadan örnek çalışmalarla savundu, ancak bunların ikisinde gazeteciler değil haber içerikleri ve ülkedeki medya yapısı analiz ediliyor.

REKLAM

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) uluslararası basın kuruluşlarında çalışan gazetecileri hedef alan raporuna tepkiler büyürken, kuruluş teamüllerinin dışına çıkarak yaptığı açıklamada kendini savundu. SETA açıklamasında dünyada çok sayıda benzer çalışma yapıldığını iddia ederken bunlara üç raporu örnek gösterdi. Ancak bu örneklerin ikisi SETA’nın ileri sürdüğü gibi çalışmalar değil. Bu raporlarda, Türkiye’deki gazeteci derneklerinin ifadesiyle “gazeteci fişlemeleri” yer almıyor. Birisinde haberciler değil, haberler incelenirken diğerinde ise medya sahipliğinden yola çıkarak bu ülkelerdeki medya çoğulculuğu analiz ediliyor. Üçüncüsünde ise ABD’deki vakıf ve yöneticilerin para kaynakları incelenirken uzmanların kariyerleri ve çalışmaları SETA raporuna benzer şekilde tartışılıyor.

SETA’nın örnek gösterdiği ilk çalışma Amerikan düşünce kuruluşu RAND’ın (Araştırma ve Kalkınma) “Rusya’nın Türkiye’deki Medya Kullanımı ve Bilgi Operasyonları” başlıklı raporu. Bu rapor, Rusya'nın Türkiye'ye yönelik dış politika hedeflerini desteklemek için medya kullanımı ve bilgi operasyonlarının yeterince incelenmediğini ileri sürerek bu konuya dikkat çekmeyi amaçlıyor. Rapor, Kasım 2015’te Rus savaş uçağının düşürülmesi, 15 Temmuz darbe girişimi ve Aralık 2016’da Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’nin suikastle öldürülmesi olaylarında Rusya’nın RT ve Sputnik gibi devlet destekli basın organları vasıtasıyla kamuoyunu etkilemeye çalıştığını savunuyor.

Rapor, Rusya’nın Türkiye’de yürüttüğü enformasyon çalışmalarının Amerikan karşıtlığına yol açtığını ve Türk yetkililerin de kendi menfaatleri için bu durumu kullandığını belirtiyor. Raporda haberlerden bazıları içerikleri derinlemesine analiz edilerek bunların Rusya tarafından nasıl yönlendirildiğine işaret ediliyor. Ancak çalışmada gazetecilerle ilgili bir liste ve yorum bulunmuyor. Sadece Rusya’nın destek verdiği medyanın haber içerikleri değerlendiriliyor.

SETA’nın örnek verdiği diğer çalışma ise Medyada Çoğulculuğun İzlenmesi (Media Pluralism Monitor) raporları. Bu rapor ise AB Komisyonu’nun da maddi destek verdiği Avrupa Üniversitesi Enstitüsü bünyesindeki Medya Çoğulculuğu ve Medya Özgürlüğü Merkezi (CMPF) tarafından yayımlanıyor. Rapor, Türkiye de dahil olmak üzere bazı aday ülkelerle birlikte AB üyesi ülkelerdeki basılı ve görsel medya pazarlarına yönelik bir araştırmayı kapsıyor. Bu ülkelerdeki medyanın hukuki altyapısı, devlet politikaları ve özellikle farklı görüşlerin ifade edilmesine imkan yaratan bir medya ortamının olup olmadığı değerlendiriliyor. Basın organlarının sahipliği ve bu kurumlara sahip holdinglerin yapısı ve iktidar ile ilişkisinin fotoğrafı çekiliyor. Bireysel anlamda gazetecilerin değerlendirilmesi raporda yer almıyor.

Kendini savunduğu örneklerde SETA’nın Türkiye raporuna benzeyen çalışma ise Washington merkezi düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress-CAP) hazırladığı “Amerika’da İslam karşıtlığı ağının kökenleri (The Roots of the Islamaphobia Network in America)” başlıklı rapor. Bu çalışma, ABD’de İslam karşıtlığının yükselişinin geniş bir kitle tarafından değil küçük, birbirine bağlı, yanlış bilgi (misinformation) uzmanları tarafından medyadaki ortakları vasıtasıyla nasıl yürütüldüğünü ortaya koymayı amaçlıyor.

Çalışma, ABD’de şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde halka açık olan vakıf kaynaklarının ve harcamalarının nasıl kullanıldığını inceliyor. Bu vakıf ve kuruluşlara yardımların kaynağı analiz edildikten sonra yanlış bilgi uzmanları olarak tanımlanan kişiler anlatılıyor. Raporun ikinci kısmında ise vakıf yöneticileri ve buralarda görev yapan uzmanların kariyerleri, çalışmaların maddi kaynakları ve İslam karşıtlığı olarak nitelendirilen yazı ve girişimleri teker teker analiz ediliyor. Rapor bu yönüyle SETA’nın Türkiye örneğini andırıyor.

Hükümete açık destek veren medyadan da eleştiri geldi

SETA’nın çalışmasına, uluslararası basın örgütlerinin raporlarında “iktidar medyası” olarak nitelendirilen basın organlarında çalışan bazı gazetecilerden de tepki geldi. Yeni Şafak İnternet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik raporla ilgili şöyle yazdı: Gazetecilerin takip listeleri, başka gazetecileri RT yapmaları gizemli bir bilgi değil. Fakat “süzülerek” raporlaştırılması fişlemeye girer. Gerçi fişleme de kamuya açık olmaz. Bu çalışma başlı başına ciddi bir beceriksizlik. Rahatsız edici. Geri çekilip özür dilenmeli.

Türkiye gazetesi yazarı Fatih Selek de “Açık konuşayım araştırma bir istihbarat raporu havasında kaleme alınmış. Söz konusu medya organlarında çalışan Türk muhabirlerin öz geçmişleri yazılmış ve ‘muhaliflik cürümleri’ aktarılmış.” diye yazdı.

Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde basın danışmanlığını yapan Kemal Öztürk de sosyal medya hesabından “Çok sorunlu bir rapor... Bir düşünce kuruluşu bu tarz çalışmalar yapmaz. Bu raporu yayından kaldırmanızı öneririm.” diye yazdı.

Uluslararası basın örgütlerinden tepki

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “SETA’nın sözümona raporu, “uzantı” söylemiyle uluslararası medya çalışanlarına yönelik tahammülsüzlüğü onları hedef gösterecek şekilde açıkça ortaya koydu. Demokratik anlayışla bir alakası olmayan bu taciz belgesinde sorumluluğu olanları kınıyoruz.” diyerek rapora tepki gösterdi.

Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) de sosyal medya hesabından raporun fişleme olduğunu bildirdi: “İktidar partisi AKP ile bağları olan düşünce kuruluşu SETA Türkiye’deki uluslararası basın organlarına yönelik bir rapor yayımladı. Bu, DW Türkçe, BBC Türkçe, Sputnik ve diğerlerindeki gazetecilerin karalisteye alınması ve suçlu yaratılmasıdır. Alarm verici!”

SETA'nın gazetecileri hedef alan raporu yargıya taşınıyor

RSF: SETA raporu bağımsız gazetecilere tehlikeli bir gözdağı verme girişimi

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

SETA raporuna AB'den tepki: Basın özgürlüğü alanında Türkiye'de yaşanan erozyondan endişeliyiz

Gazetecilerin tutuklanmasına neden olan 'Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu nedir?

Gazeteci Merdan Yanardağ Abdullah Öcalan'la ilgili sözleri nedeniyle tutuklandı