Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı neleri içeriyor? Ekonomistler yorumluyor

Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı neleri içeriyor? Ekonomistler yorumluyor
© Amir MAKAR / AFP
© Amir MAKAR / AFP
By Menekse Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Türkiye İstatistik Kurumu’nun enflasyonun yıllık bazda 8,55'e gerilediğini duyurduğu sırada "2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı" da Resmi Gazete’de yayımlandı. Uzmanlar açıklanan programın ne anlama geldiğini euronews Türkçe'ye yorumladı.

REKLAM

Türkiye İstatistik Kurumu’nun enflasyonun yıllık bazda 8,55'e gerilediğini duyurduğu sırada "2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı" da Resmi Gazete’de yayımlandı.

Program, önümüzdeki yıl ekonomide toparlanma ve yüksek büyüme oranları ile istihdamda artış öngörüyor. Uzmanlar açıklanan programın ne anlama geldiğini euronews Türkçe'ye yorumladı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan 403 sayfalık programda, dünya ekonomisindeki gelişmelere ve temel göstergelere yer verilirken, Türkiye ekonomisi, büyüme, istihdam ve yatırımlar konusunda da 2020 yılı hedefleri belirlendi.

İşsizlik geriliyor

Programa göre, 2019 yılının ikinci yarısında ekonomideki toparlanmanın ivme kazanması bekleniyor ve bu yılın genelinde gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 0,5 oranında artacağı, işsizlik ortanı ortalamasının yüzde 12,9 olacağı; önümüzdeki sene ise GSYİH’nın yüzde 5 büyüyeceği, işsizliğin yüzde 11,8’e gerileyeceği öngörülüyor.

Öngörülen bu toparlanmanın ardında ise, Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indirimleri, azalan enflasyon, döviz kurlarının nispeten daha stabil seyretmesi, kredi hacmini artırmaya yönelik politikalar gibi belirleyici unsurlardan söz ediliyor.

TÜİK verilerine göre işsizlik 18 aydır artışta. Yüzde 27,1 ile rekor seviyede olan genç işsizliği, 15-29 yaş arası gençlerin üçte birinin ne çalıştığı, ne de eğitim gördüğü bir ortamda büyük bir sosyo-ekonomik sorun olarak makro-ekonomik politikaları ve pratik çözüm önerilerini gerektiriyor.

Ancak, Koç Üniversitesi’nden ekonomist Prof. Selva Demiralp’e göre, Türkiye'de artık yüksek büyüme dönemlerinde bile fazla azalış göstermeyen yapısal bir işsizlik sorunu var.

Euronews Türkçe’ye konuşan Demiralp, “2017'deki 7.4'lük büyümeye rağmen işsizliğin yüzde 10'un altına düşmemesi bize salt talebi körükleyerek işsizlik sorununu çözemeyeceğimizi gösteriyor. İşsizliği azaltmak için öncelikle eğitime ağırlık verilmesi ve katma değeri yüksek üretim yapabilecek nitelikli işgücü yetiştirilmesi lazım,” diyor.

Kamu tasarrufları azalırken özel tasarruflar artacak

Cumhurbaşkanlığı Programı, bu yıl bir önceki yıla göre kamu tasarrufunun 2,1 puan azalması, özel tasarrufların ise 2 puan artmasını beklerken, bunun sonucunda 2019 yılında toplam yurt içi tasarruf oranının, bir önceki yıla kıyasla aynı kalarak yüzde 27 düzeyinde olacağı tahmin ediliyor.

Bilkent Üniversitesi'nden ekonomist Prof. Erinç Yeldan, özel tasarrufların artması için gelirlerin yükselmesi gerektiğini ve bunda da ücretli kesimin gelirlerinin en önemli kalem olduğunu belirtiyor.

Euronews Türkçe'ye konuşan Yeldan, önümüzdeki dönemde enflasyona göre ayarlanacak maaşlarda gerileme olacağını ve reel gelir gerilerken tasarrufların bir anda sıçrama yaşamasını beklemenin rasyonel olmadığını düşünenlerden.

Ayrıca tüketici enflasyonunun gelecek yıl sonunda yüzde 8,5'e indirilmesi de programdaki hedefler arasında.

Prof. Demiralp, 2018 sonrası süregelen ivme kaybını bertaraf edebilmek için destekleyici maliye politikası uygulandığını ve bunun da ister istemez bütçeye bir yük getirdiğini ve kamu tasarrufunu azalttığını belirtiyor.

“Özel sektörün tasarrufunun artıp harcama iştahının azalması ise yaşanan ekonomik durgunluk ile izah edilebilir. İşsizlik oranının ve ileriye yönelik belirsizliklerin yükseldiği, enflasyonun artıp reel alım gücünün azaldığı şartlarda vatandaşlar harcamalarını kısıp ihtiyati tasarruflarını artırıyorlar,” diyor Demiralp.

Öte yandan, bunca teşvik ve desteğe rağmen Demiralp’e göre arzu edilen noktaya gelmede zorluk yaşanıyor: “2017 sonrası dönemde talebi şişirerek hızla büyüyen Türkiye ekonomisinin biriken kırılganlıklar ile er ya da geç hız kaybetmesi kaçınılmazdı. Ekonomiyi potansiyel üretim kapasitesinin üzerinde büyümeye zorlarsanız ve bunu da bizdeki gibi fiyat istikrarının zaten oturmadığı bir ülkede yaparsanız önce enflasyon kontrolden çıkıyor. İç tasarruflar da düşükse büyüme artan dış borç pahasına geldiğinden kur üzerinde bir baskı oluşuyor.”

Dolayısıyla, Demiralp bu iki faktörün iki kanaldan ekonomiyi yavaşlattığını düşünüyor: “2017 yılındaki yüzde 7,4’lik göz kamaştırıcı büyümeden sonra artan kur ve enflasyon oranı ile yavaşlayan Türkiye ekonomisi 2018 yılını yüzde 2,6 gibi bir büyüme oranı ile kapatırken gelen her türlü destek ve teşvike rağmen 2019 yılını da sıfıra yakın bir büyüme oranı ile kapatacak."

"Temenniler bütünü"

Yeldan ise, programın Türkiye'nin içinde bulunduğu makro-ekonomik yapıyı tutarlı bir şekilde kurgulamadığını, daha ziyade bir temenniler bütünü olduğunu düşünenlerden.

Yeldan, "Birbirinden kopuk parçalar halinde tasarruf-yatırım dengesi, cari işlemler dengesi, milli gelirin büyüme hızı, işsizlik, kamu maliyesi gibi konularda parçalı bir görünüm sunuyor. Makro-ekonomik bağlantılar tutarlı bir şekilde kurulduğunda ise programın hedefleri tutmuyor. Örneğin tasarruf-yatırım dengesine bakıldığında büyümenin ivmelenmesinin iç yatırımlardan kaynaklanacağını görüyoruz," diyor.

REKLAM

Programda cari işlemler dengesinin 2019'da 1 milyar dolar fazla vermesi, 2020 yılında ise ihracatın yüzde 4,7 artıp ithalatın ise yüzde 11,4 oranında azalması yönündeki beklenti de iktisatçıların değerlendirmelerinin odağında.

Cari işlemler açığının 2020'de 9,6 milyar dolar seviyesine yükselmesi, cari işlemler açığının GSYH'ye oranının ise yüzde 1,2 seviyesinde gerçekleşmesi de programın beklentileri arasında yer alıyor.

Prof. Yeldan'a göre, cari işlemler açığının kapatılması için içeride tasarruf artışı, dışarıda da ithalatın azalması gerekiyor. "Neredeyse 20 yıldır ancak ithalat yapabildiği zaman büyüyen, ithalat için fon bulamadığında da küçülen bir ekonomi olduk. İthalat azalırken büyümenin yükselmesi de bu kadar kısa süre içerisinde gerçekçi durmuyor," diyor Yeldan.

Programda, ekonomik toparlanmanın tüm sektörlere yayılan bir tablo sergileyeceği de kaydediliyor. Buna göre, turizm gelirlerindeki artış devam edecek, ihracatın gücü korunacak ve sanayi sektöründe katma değerdeki artış ivme kazanacak, tarım sektöründe de daha iyi bir performans sergilenecek. Buna göre sanayi sektöründe yüzde 6, hizmetler sektöründe yüzde 5, tarım sektöründe yüzde 4’lük bir artış bekleniyor.

Ekonomist Demiralp, “rekabetçiliği yüksek ve gelişme potansiyeli fazla olan sektörlerin desteklenmesi ve dünya pazarları ile yarışabilecek üretim altyapısının oluşması lazım ki yetiştirdiğiniz bu işgücü doğru şekilde değerlendirilebilsin,” diyor.

REKLAM

İşsizlikte ani bir toparlanma gerçekçi değil

Demiralp, işsizlik problemini çözebilmenin uzun vadeli çözümlere dayandığını ve ani bir toparlanma gerçekçi görünmediğini düşünüyor.

Program ayrıca önümüzdeki sene genel devlet gelirlerinin GSYH’ya oranının bir önceki yıla göre 1 puan azalarak yüzde 32,4 olmasını öngörüyor.

Öte yandan genel devlet harcamalarının da 2020 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 1,1 puan azalarak yüzde 35,2 olması da beklentiler arasında.

Demiralp’e göre, bu sene bütçe açığının bir seferlik tedbirler sonucunda yüzde 2,9 ile Maastricht kriterlerine uyumlu gerçekleşmesi beklendiğini, ancak bu tek seferlik tedbirlerin devamı olmaması durumunda bütçe disiplininin sağlanabilmesi için harcamaların hız kesmesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:

“2020 programında bu hassasiyetin telaffuz edilmesi olumlu.”

REKLAM

Özelleştirme uygulamalarına devam edileceğinin belirtildiği Program, kamu işletmelerinin düşük maliyetle daha verimli üretim yapmasını da hedefliyor.

Prof. Yeldan'a göre, özel sektörde yatırımların 2019 yılında yüzde 7 daralması karşılığında 2020 yılında yüzde 12 sıçrama öngörüsü ancak bir temenni olabilir:

"Özel sektör yatırımları son yedi-sekiz çeyrek dönemde peşpeşe daralıyor, negatif büyüme hızı sergiliyor. Şirketlerin üzerinde yaklaşık 220 milyar dolar borç yükü var, döviz kurunda TL'nin değer kaybından dolayı bilanço tahribatı var. Bunlara yöneilk düzeltici bir politika gerçekleşmeden, sadece kredi teşvik mekanizmasıyla yatırımların ve istihdamın birdenbire artmasını beklemek gerçekçi değil."

"Hızlı büyüme dönemlerinde bile işsizlik çok gerilemedi"

Yeldan, Türkiye ekonomisinin en hızlı büyüdüğü dönemlerde bile işsizlik oranında anlamlı bir gerileme kaydedemediğimizi, çünkü bu tür büyümenin hep dış kaynaklı ya da içeriden "saman alevi" gibi yaratılmış talep yönlü bir büyüme sayesinde olduğu tespitini de paylaşıyor.

"Bunun arkasında da ya ucuz kredi ya da sıcak para kaynaklı döviz girişi vardı. Bu konjonktürel edinimler tükendiğinde büyüme dalgası da tıkanıyordu. Yapay kredi genişlemesi ve sıcak para girişine dayalı büyüme hamleleri, yapısal işsizlik koşullarının gerilemesine, vasıfsız işgücünün eğitime kazandırılmasına yol açmadığı sürece işsizlik kalıcı omaya devam etti," diyor Yeldan.

REKLAM

Yeldan'a göre, şu anda 1 milyonun üzerinde yeni iş sahası açılması beklentisi, ancak büyümenin kaynağının yapay ve geçici parasal teşvikler ve döviz kurundaki değerlenmelerden kaynaklanmadığı sürece nitelikli ve sürdürülebilir olabilir.

Dış proje kredilerinden yararlanılacak

Ayrıca, TCDD, BOTAŞ ve TEİAŞ’ın önümüzdeki sene gerçekleştirecekleri yatırımların finansmanında dış proje kredilerinden faydalanılması da öngörülüyor.

Ekonomist Demiralp, “Bugün geldiğimiz noktada yüksek dış borç ve enflasyona ilave olarak 2018 yılında yaşanan kur şoku ile tetiklenen bir sorunlu krediler sorunu ile karşı karşıyayız”, diye belirtiyor.

Bankaların sermaye yeterlilik oranlarının yüksek olması nedeni ile dış borç çevirme oranlarının halen oldukça sağlam olduğunu düşünen Demiralp, bir türlü netlik kazanmayan sorunlu krediler nedeni ile özel bankalardaki kredi hacminin bir süredir yerinde saydığını vurgularken, bu belirsizliklerin ekonomide arzu edilen ivmenin yakalanmasının önüne geçtiğini söylüyor.

Dünya Bankası TEM Raporu Salı günü açıklandı

Programın yayımlanmasıdan bir gün sonra Dünya Bankası da Salı günü Türkiye'deki son ekonomik gelişmelerin genel bir değerlendirmesinin ve Türkiye'deki ekonomik beklentilere ilişkin analizlerinin bulunduğu yeni bir Türkiye Ekonomik İzleme Raporu açıkladı.

REKLAM

Dünya Bankası, raporunda, ekonomik toparlanmanın hızı ve sürdürülebilirliğinin yatırımcı güveninin yeniden tesisine ve belirsizliklerin azaltılmasına bağlı olduğunu kaydediyor. Raporda, 2019 yılında GSYİH'da bir önceki yıla göre bir değişiklik öngörüsü de yok. Dünya Bankası'na göre 2020 ve 2021 yıllarında GSYİH sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 4 artacak.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

İnsanlar neden part time işlerde çalışıyor? Türkiye yarı zamanlı istihdamda Avrupa’da kaçıncı?

Türkiye ekonomisi yüzde 1,5 küçüldü, ekonomistler ne dedi?

'Eksik istihdam' 2024 başında rekor kırdı: Dar ve geniş tanımlı işsizlik farkı açıldı