Organ Bağışı: 100 aileden 27'si bağışçı

Kırklareli'nde beyin ölümü gerçekleşen Naim Birden'in (58) bağışlanan organları, üç hastaya umut olacak.
Kırklareli'nde beyin ölümü gerçekleşen Naim Birden'in (58) bağışlanan organları, üç hastaya umut olacak. © Özgün Tiran / Anadolu Ajansı
By Menekse Tokyay
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası. Uzmanlar ise, organ bağışı ve nakli konusunda hem toplumun hem de sağlık çalışanlarının, özellikle de yoğun bakım servislerinde görev yapan personelin bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

REKLAM

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası, 30 bine yakın hastanın nakil beklediği Türkiye’de organ bağışında halen Avrupa standartlarının gerisinde seyreden farkındalık durumunun yeniden irdelenmesi için fırsat sunuyor.

Uzmanlar ise, organ bağışı ve nakli konusunda hem toplumun hem de sağlık çalışanlarının, özellikle de yoğun bakım servislerinde görev yapan personelin bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Merkezi Ankara’da bulunan Türkiye Organ Nakli Vakfı yönetim kurulu başkanı Dr. Eyüp Kahveci, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın destekleyici açıklamalarına rağmen organ bağışının önünde daha çok dini engellerin çıktığını kaydediyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu "organ naklinin caiz olduğunu" açıklamış ve aynı kararda “Organınızı vereceğiniz kişi, yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur” denmişti.

Asılsız bilgiler yaygın

Organ bağışına dair asılsız bilgilerin yaygınlığı da kişileri bağışçı olmaktan alıkoyan bir diğer engel olarak ortaya çıkıyor.

“Yasal olarak "Bilgilendirilmiş Rıza" sistemine dayalı bir organ bağışı bulunan ülkemizde, kişiler ya hayatta iken bağışçı olduklarını beyan ediyorlar veya öldükten sonra yakınlarının izni gerekiyor,” diyen Kahveci, Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamında daha fazla organ temin etmek ve bekleme listelerindeki hastalar için yaşama tutunma fırsatı oluşturmak için "Varsayılmış Rıza" denilen uygulamayı örnek gösteriyor.

Buna göre, kişiler doğuştan organ bağışçısı kabul ediliyor ve son 5 yılda İngiltere ve Fransa bu sisteme geçerken, İrlanda, Almanya, Hollanda’da ise ilgili yasa parlamento ve kamuoyu nezdinde tartışılıyor.

“İspanya’da milyon nüfus başına 48 donör var. Diğer bir deyişle yoğun bakımda hayatını kaybeden ve organları yakınları tarafından bağışlanmış ve en az bir organı başka hastalar için kullanılmış olan donörlerin ülke nüfusuna oranı ile İspanya dünyada birinci konumda. AB ortalaması 25 civarında. Bizde ise bu oran 7,5,” diyor Kahveci.

Bir başka ifadeyle, "Varsayılmış Rıza" sistemi olmasına rağmen yine de aileden izin alınan İspanya'da yoğun bakımda ölen hastaların aileleri ile yapılan organ bağışı görüşmesinde 100 aileden 90'ı ölen yakınlarının organlarını bağışlamaya razı gelirken, Türkiye'de bu oran sadece %27.

Kadavradan daha çok canlı vericiden nakil var

Dolayısıyla, kadavradan yeterli organ bağışı olmaması sonucu Türkiye’de nakillerin büyük bir çoğunluğu akrabaların bağışladığı, yani canlı vericilerden gerçekleşiyor. Türkiye’nin canlı vericiden organ naklinde sayısal ve başarı açısından dünya standartlarında olduğu kaydediliyor.

Ancak canlıdan yapılan nakiller böbrek ve karaciğerle sınırlıyken, beyin ölümü gerçekleşmiş kişiden yapılan nakillerde -nakil bekleyen hastaya uygun nitelikteyse- buna ek olarak pankreas, kalp, kalp kapakları, yüz, kornea, el, kol ve bacak nakli de mümkün oluyor.

Organların kime nakledileceği konusunda ise, ilgili veritabanı çerçevesinde Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi'nin alacağı karar belirleyici.

Kendisi de organlarını bağışlamış olan Kahveci, kalp, akciğer, karaciğer, kornea, böbrekler, pankreas, ince bağırsak bağışını 2000 yılında iki şahidin önünde bir bağış formu imzalayarak yaptı.

Türkiye'de devlet hastaneleri, özel hastaneler ve sağlık merkezlerinden bağış yapmak üzere form doldurulabiliyor. Ardından söz konusu bilgiler, Sağlık Bakanlığı'nın Organ ve Doku Bağışı Bilgi Sistemi'ne kaydediliyor ve bilgileri sadece Bakanlık yetkilileri görebiliyor. 18 yaşını doldurmuş, sağlıklı ve akli dengesi yerinde olan herkes organ bağışında bulunabiliyor.

Türkiye Organ Nakli Vakfı verilerine göre; bu yılın Ocak-Ekim ayları arasında 200’e yakın merkezde 7.767 organ ve doku nakli gerçekleşti. En fazla nakil böbrek (3151), ardından kornea (3038), karaciğer (1475), kalp (71) ve akciğerde (26) yapıldı. Kornea bağışının yüksek olmasının sebeplerinden biri, kornea bağışında izin alınmasına gerek olmaması.

2019 yılı Ekim sonu itibariyle Türkiye’de 27.792 hasta bağışlanacak uygun bir organ ile hayata tutunmak için bekleme listelerinde kayıtlı ve bu hastaların her yıl yaklaşık 3000’i beklerken hayatını kaybediyor. En çok beklenen organ böbrek, ardından karaciğer, kornea ve kalp olup hastaların beşte biri de çocuklardan oluşuyor.

"2019 Ocak-Ekim döneminde 1921 beyin ölümü tespiti yapıldı ve tüm bu vakaların aileleri ile organ nakli koordinatörleri bağış görüşmesi yaptılar. Sadece 521 aileden bağış için onay alınabildi."
Eyüp Kahveci
Türkiye Organ Nakli Vakfı yönetim kurulu başkanı

Kahveci, Türkiye’de organ nakli konusundaki çekimserliği ise şu rakamlarla çarpıcı biçimde ortaya koyuyor:

“2019 Ocak-Ekim 2019 döneminde ülke genelinde yoğun bakım ünitelerinde 1921 beyin ölümü tespiti yapıldı ve tüm bu vakaların aileleri ile organ nakli koordinatörleri bağış görüşmesi yaptılar. 521 aileden bağış için onay alınmıştır, dolayısıyla 521 donörden bahsedebiliriz. Burada %27 gibi bir bağış oranı söz konusu.”

REKLAM

Organ nakli koordinatörleri kilit önemde

Prosedür uyarınca, organ nakli koordinatörleri, yoğun bakımda takip edilen hastanın beyin ölümü bildirimi yapıldığı anda, yakınını kaybeden aileyle organ bağışını konuşuyor ve organ bağışı konusunda bilgilendirip onay almaya çalışıyor. Bir açıdan, yıllardır organ bekleyen başka hastaların ikinci bir yaşam şansına kavuşması için ikna güçlerini kullanıyorlar.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2018 yılında gerçekleşen 2 bin 178 beyin ölümünde, kadavra bağışı sayısı 598’le sınırlı kalmış. Bir diğer deyişle, her 4 beyin ölümünün sadece 1’inden organ bağışı alınabilmiş.

Ankara’da yaşayan Esra A., organlarını birkaç sene önce bağışladı. Annesi ve babası ölümü çağrıştırdığı için konuya sıcak bakmadı; ancak yakın arkadaşları ve kardeşi bu kararını desteklediler ve onu çok “cesaretli” buldular. Yakın çevresinden sıkça “organların alınırken ya hissedersen?” cümlesini işitti bu süreçte; ama kararlıydı.

Euronews Türkçe’ye konuşan Esra, “Kendimi farkındalığı yüksek biri olarak tanımlarım. Sanırım empati duygum yüksek. Ben gidiyorsam, kesinleşmişse veda vakti, belki yaşama tutunma umudu olan birine yardımı olur diye düşündüm,” diyor.

Uzuvları hariç tüm organlarını bağışlama konusundaki kesin kararını da organ bağışı ile ilgili bir konferansa katılımının ardından önüne konan bağışçı formunu gördüğü anda verdi Esra.

REKLAM
"Başta garip hissediyorsun, ama sonra alışıyor insan. Gerçekten muhtaç olan insanların hayatını değiştiriyor."
Mete Sohtaoğlu
Organ bağışçısı

Benzer şekilde, Orta Doğu uzmanı gazeteci Mete Sohtaoğlu da birkaç sene önce tüm organlarını bağışlamaya karar verdi. Organ bağışçısı kartını cüzdanında gururla taşıyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Sohtaoğlu ise, “Başta garip hissediyorsun, ama sonra alışıyor insan. Gerçekten muhtaç olan insanların hayatını değiştiriyor,” diyor.

Kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra organ bağışçısı kartına ek olarak ailenin yazılı onayı da alınıyor. Dolayısıyla bağışın önceden resmiyete dökülmesi bir anlamda kişinin bir vasiyeti olarak görülebilir.

İspanya modeli örnek alındı

Ankara Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim dalında Cerrahi ve Transplantasyon ünitesinden Prof. Acar Tüzüner, 1997 yılından beri organ nakli yapıyor.

euronews Türkçe’ye konuşan Tüzüner, “2002 yılından önce Türkiye’de organ nakli konusunda etkin işleyen bir organizasyon sistemi yoktu. Kuruluşlar arasında koordinasyon yetersizdi. O tarihten sonra Sağlık Bakanlığı bu işi ele alıp profesyonel hale getirdi ve bu konuda dünyada en iyi model olan İspanya referans alındı,” diyor.

REKLAM

İspanya modeline göre her hastanede organ nakli konusunda bir koordinatör bulunması ve beyin ölümü konusunda uzman komisyonların kurulması gerekiyor.

“Eskiden yoğun bakımda beyin ölümü tanısı koymak zordu. Profesyonel ekipler eşliğinde bunun için komisyon kurulması gerekiyordu. Ancak halen Türkiye’de dört donörden biri organını bağışlıyor,” diyor Tüzüner.

Tüzüner’e göre; organ bağışındaki görece eksiklik bu konudaki bilgisizlikten, sağlık sistemine güvensizlikten, vücut bütünlüğünün bozulacağına dair korkulardan kaynaklanıyor.

“Türkiye’de geleneksel aile yapısının da etkisi var. Biz çekirdek aile yapısına sahip değiliz. Beyi ölümü olduğu zamanlar aile büyük bir duygusal yük altına giriyor. Çok sevdiğiniz biri ölüyor ve yakınlarının çok bilinçli olmaları lazım ki bağış imzasını atabilsinler. Aileden birisi karşı çıkabiliyor,” diyor Tüzüner.

Tüzüner, AB ülkelerinde yaygın olan “herkesin otomatik olarak organ bağışçısı kabul edildiği, hastanın kendisi istediğinde bu sistemden çıkabildiği” sistemin Türkiye’deki bağış oranlarını artırabileceği görüşünde; zira bu sisteme geçen ülkelerde bağış oranları yüzde elli oranında artıyor. Ancak, Tüzüner'e göre, bu konuda bilinçlenme için sadece televizyondaki kamu spotları yeterli olmuyor; okul müfredatlarına bu konuda ders konması, medya kampanyaları yürütülmesi gerekiyor.

REKLAM

Güncel rakamlara göre Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Bilecik ve Düzce illerini içine alan Bursa bölgesi, yaklaşık 8 yıldır nüfus başına düşen donör sayısıyla Türkiye birincisi. Bugüne dek Türkiye'de 468.000 civarında kişi organlarını bağışlama kararı aldı.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Almanya: Organ bağışı reform teklifi parlamentoda reddedildi

Paris'te tıp fakültesinde kadavra skandalı: Kokuşmuş, kemirilmiş, üst üste yığılmış bedenler

Naim Süleymanoğlu'na çok sayıda organ nakli başvurusu yapıldı