Türkiye'deki Alevilik ve Bektaşilik, Şiiliğin bir alt kolu mu?

Tunceli'de "Uluslararası Sarı Saltık Ocağı Çalıştayı"
Tunceli'de "Uluslararası Sarı Saltık Ocağı Çalıştayı" © AA
© AA
By Fatih Yetim
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Dünyadaki Müslüman nüfusun yaklaşık yüzde 10'unu Şiiler oluşturuyor. Farklı araştırmalara göre Şii nüfusun 155 ila 200 milyon arasında değiştiği tahmin ediliyor. Peki Türkiye'deki Aleviler de Şii nüfusa dahil mi?

REKLAM

Orta Doğu'da yaşanan son gelişmeler İran'ın Şii nüfus üzerindeki etkisini yeniden gündeme getirdi. Dünyadaki Müslümanların yaklaşık yüzde 10'unu Şiiler oluşturuyor. Farklı araştırmalara göre Şii nüfusun 155 ila 200 milyon arasında değiştiği tahmin ediliyor.

Peki Türkiye'deki Aleviler de Şii nüfusa dahil mi?

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Onat'a göre bu sorunun cevabı "hayır".

'Alevilik-Bektaşilik Şia’nın bir alt kolu değil'

"Türkiye’de Alevilik-Bektaşilik Şiiliğin bir alt kolu değildir" diyen Prof. Onat iki gelenek arasındaki benzerliğin tarihi arka planı şu şekilde açıklıyor:

"Alevilik kavramı 19. Asrın ikinci yarısından sonra, daha çok da Kızılbaşlık kavramının yerine kullanılmaya başlanmıştır. Nusayriler de, 19. Asrın sonlarından itibaren kendileri için “Alevi” ismini kullanmışlardır. Suriye'de varlığını sürdüren Nusayrilik, her ne kadar “Alevi” adı kullanıyor ise de Şii-İmamiyye’nin bir alt koludur. Oysa “Anadolu Aleviliği” de denilen Kızılbaşlık ve Bektaşilik Şia’nın bir alt kolu değildir.

Kızılbaşlık, 16. Asra gidildiğinde Erdebil/ Safevi Tekkesi müridleri için kullanılan bir isimdir. Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar kendi müridlerini başka tarikatlardan ayırt edebilmek için onlara 12 dilimli bir kızıl taç giydirmiştir. Böylece Kızılbaş adı özellikle Erdebil Tekkesi müridi olan Türkler için övgü içeren bir isim olmuştur.

Çaldıran Savaşı Osmanlı - Safevi sınırının belirlenmesine yol açmış; bu savaştan sonra Safevi topraklarında kalan Kızılbaşların önemli bir kısmı zorla Şiileşmek durumunda kalmışlar; Osmanlı topraklarındakiler ise Erdebil Tekkesi ile bağları kopmuş olmasına rağmen, Kızılbaş olarak kalmışlardır. Bu bakımdan Kızılbaşlık Yesevi Geleneğine bağlı bir Sufi oluşumdur. Kızılbaş olabilmek için Kızılbaş anne-babadan doğmuş olmak gerekmektedir. Kızılbaşlık’ta velayet esastır; Şiilikte ise imamet."

'Bir Sünni isterse Bektaşi olabilir'

"Bektaşilik Hacı Bektaş Veli’yi pir kabul eden, kökleri Ahmet Yesevi’ye uzanan, bir Türk tarikatıdır. Bektaşiliğe Osmanlı’nın resmi tarikatı demek bile mümkündür. Yeniçeriler Hacı Bektaş Veli’yi pir kabul etmişler; ocağın 94. Bölüğünde bir Bektaşi Baba’sı hep bulunmuştur. Bektaşilik de Şia’nın bir alt kolu değildir.

Gerek Kızılbaşlıktaki, gerekse Bektaşilikleti “Ehl-i Beyt” sevgisi, Şiilik kanalıyla değil, Ahilik kanalıyla gelmiştir. Kızılbaş doğulur; Bektaşi olunur. Sünni gelenekten gelen bir kimse de isterse Bektaşi olabilir."

Qries
Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Meral Akşener: Kanal İstanbul Projesi Ekrem İmamoğlu kazandığı için yapılmak isteniyor

Rusya sesten 10 kat hızlı balistik füzeleriyle Karadeniz'de tatbikat yaptı

İran Cumhurbaşkanı Reisi Ankara'da: Teröre karşı işbirliği mesajı ve 10 anlaşma