Greenpeace Türkiye: Tarım alanları ranta açık bir vadi olarak görülüyor

Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer
Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer © euronews
By Dilek Gul
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Aşağıda yerleştirilen video haber linkini kopyalayın/yapıştırınCopy to clipboardCopied

Üretim meşakkatli olunca son on yılda SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısında düşüş yaşanıyor. Çiftçinin tarlasını ekmekten vazgeçmesi ise ülkeyi daha çok ithal ürünlere bağımlı hale getiriyor.

REKLAM

Türkiye coğrafyası, ekolojik bölgeleri ve iklimi ile tarım açısından oldukça şanslı bir ülke. Ancak bu avantajlı halini giderek kaybediyor. Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten Türkiye, artık yetemiyor.

Türkiye’de tarım alanları son 20 yılda yüzde 12 azaldı. Hatta buğdayın vatanı olan Türkiye, 2018 yılında buğday ithalatını yüzde 32 artırdı. Sadece buğday değil, en temel gıda ihtiyaçlarını bile ithal ediyor Türkiye. Üstelik 3.2 milyon hektar tarım arazisi boş, yani çiftçi toprağı işlemiyor…

Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer’e göre eskiden de durum çok parlak değildi. Ama o zamanlar sorun bu kadar büyük değildi. Çünkü Türkiye’nin nüfusu bugüne göre daha azdı ve kapalı bir ekonomisi vardı, dışa açılmamıştı. O nedenle elde olan yetiyordu.

Aslında bir dönem özellikle Cumhuriyet sonrasında kalkınmada tarıma bir önem atfediliyor. Ama sonrasında tüm dünya ülkelerinin sanayileşme modeli Türkiye’yi de etkiledi. Bugün tarımda yetersiz kalınmasının nedenlerini o zamandan başlayarak arıyor Özyer.

Maliyet arttıkça çiftçi üretmekten vazgeçti

Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer sorunu üretim, tedarik ve tüketici olarak üç başlığa ayırıyor.

Üreticinin, ürettiğinin karşılığını alamadığını ifade eden Özyer, bunu birkaç sebebe bağlıyor. Çok büyük tarım alanlarına tek bir ürün ekiminin dayatılması, girdi maliyetlerinin ithal edilmesi, çiftçinin pazara uzak olması ve ürünlerini aracısız satamaması…

Üretim meşakkatli olunca da son on yılda SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısında düşüş yaşanıyor. Çiftçinin tarlasını ekmekten vazgeçmesi ise ülkeyi daha çok ithal ürünlere bağımlı hale getiriyor. Her ne kadar sürekli çiftçiye yönelik devlet teşvikleri gündeme gelse de Berkan Özyer, bu noktada da ciddi bir plansızlıktan bahsediyor.

'2019 yılında çiftçiye verilmesi gereken destek 2020 bütçesinden verilecek'

Örneğin çiftçiye 2019 yılında çiftçiye verilmesi gereken destek ancak Ekim ayında açıklandı. Ve bu destek 2020 bütçesinden verilecek. Haliyle çiftçi, devletten gelecek teşvike bel bağlayamıyor. Kaldı ki çiftçinin kanunen alması gereken destek miktarı da 13 yıldır tam olarak verilmiyor. Yani çiftçi sahada yalnız…

Yine pestisit, gübre ve tohumda bir tekelleşme söz konusu, yaklaşık beş şirket bu üç ürünü satıyor. Yani uygun olmayan tarlalara doğru ürünü ekemeyen çiftçi kar etmek için bu ürünleri almak zorunda. Tekelleşme, tedarik ve perakende zinciri için de geçerli. Süper marketler de üretime bizzat yön veriyor haliyle çiftçinin tarlasına ne zaman hangi ürünü ekeceğine dair bir tasavvuru olmuyor. Yani gıda egemenliği yok!

Özyer: Tarım alanları ranta açık bir vadi olarak görülüyor

Tarım alanları doğru kullanılamadığı gibi aynı zamanda da yok oluyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri de kendi ellerimizle diktiğimiz mega projeler. Örneğin, şu günlerde ihalesi, bütçesi ve siyasilerin atışmaları ile yeniden gündeme gelen Kanal İstanbul projesi İstanbul’un ormanlık alanlarını ve tarım arazilerini yok edecek. Kanal İstanbul güzergahı boyunca kuzeyden güneye doğru gidildikçe ormanlık alanlar ve tarım arazileri yer alıyor. Kanal İstanbul projesinin toplam etki alanı 129 milyon 344 bin 110 m2. Ve bu alanın %78,83’ü farklı özellikte sahip tarım arazilerine sahip. Proje ile birlikte, 101 milyon 973 bin 360 m2 tarım arazisi yok olacak. Yani 13 bin 243 futbol sahası büyüklüğünde bir alan inşaat dolacak.

Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer’e göre zaten İstanbul tarım alanları bakımından yeterli alana sahip bir şehir değil ama bu mega projelerle İstanbullu elinde olanı da kaybedecek. Ve kaybettiği bu alan İstanbul’a gıda sağlayan nitelikli tarım arazileri. Eğer bu alanlar da giderse İstanbullunun gıda ihtiyacı için cebinden çıkan para artacak. Ama esas sorun Özyer’e göre, bu tarım alanlarının ranta açık bir vadi olarak görülmesinde.

'Mega projelerle tarım ve hayvancılık bitiriliyor'

Yine Kanal İstanbul gibi şimdiye kadar yapılan mega projelerin su alanlarına da zarar verdiğini düşünüyor. Bu da, bu alanlarda artık tarım ve hayvancılığın yapılamaması anlamına geliyor.

Peki dışa bağımlı olmadan, daha iyi ve sağlıklı üretimin bir yolu yok mu? Elbette var. Tekelleşmeden vazgeçerek, çiftçinin hangi ürünü ne zaman ürettiğine kara verdiği, pazara erişimin kolaylaştırıldığı, tüketicinin ise hangi ürünü seçtiği, kimyasal ürünler yerine sağlık tercihlerin yapıldığı, tarım ve sera alanlarının daha verimli kullanıldığı bir modele, yani ‘’Ekolojik Tarım’’ modeline hızlıca geçilebilir.

Görüntü editörü • Mert Can Yilmaz

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Putin'den meclisi güçlendirme ve başkanlığı iki dönemle sınırlama teklifi

Tarım Görünüm Raporu: Gelecek 10 yılda tarımsal üretim artışı dünyada fiyatları düşük seyrettirecek

31 Mart yerel seçim sonuçları: Üç büyükşehirde kim kazandı, hangi parti ne kadar oy aldı?