Donmuş çatışma bölgeleri nedir? Rusya bu bölgelerde ne kazandı, ne kaybetti?

Rusya'nın başkenti Moskova'da Kızıl meydan ve Aziz Vasil Katedrali
Rusya'nın başkenti Moskova'da Kızıl meydan ve Aziz Vasil Katedrali © Alexander Zemlianichenko/Copyright 2020 The Associated Press. All rights reserved.
© Alexander Zemlianichenko/Copyright 2020 The Associated Press. All rights reserved.
By Berrak Kanbir Rodriguez Sanmartin
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Dağlık Karabağ sorunuyla gündeme gelen "donmuş çatışma bölgesi" nedir? Rusya’nın nüfuzunu sürdürmek amacıyla çözümsüz bıraktığı sorunlu bölgeler hangileri? Rusya buralardaki anlaşmazlık unsurlarını kullanarak neler kazandı, neler kaybetti?

REKLAM

Dağlık Karabağ’da 27 Eylül’de başlayan şiddetli çatışmalar, ardından varılan ateşkese rağmen bölgede bir türlü durulmayan sular uluslararası ilişkiler literatüründe sıklıkla adı geçen “donmuş çatışma” kavramını yeniden gündeme getirdi. Rusya’nın nüfuzunu sürdürmek amacıyla çözümsüz bıraktığı sorunlu bölgeler hangileri? Rusya buralardaki anlaşmazlık unsurlarını nasıl tetikledi ve sonrasında nasıl bir kazanç elde etti? Donmuş çatışma bölgeleri Rusya’yı daha iyi anlamak için birer laboratuvar niteliğinde.

Donmuş çatışma bölgeleri, Rusya’nın Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kaybettiği nüfuzu geri kazanmak ve küresel bir güç olarak varlığını göstermek için kullandığı alanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Rusya bu amacını donmuş çatışma bölgesi barındıran ülkelerin iç ve dış politikaları üzerinde baskı kurarak ve bu ülkeleri ekonomik ve askeri açıdan kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirerek gerçekleştiriyor. Dağlık Karabağ da Rusya’nın çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştığı donmuş çatışma bölgelerinin başında geliyor.

Donmuş çatışma bölgesi nedir?

Askeri çatışmaların bir ateşkes ile olduğu gibi bırakılması, asıl meselenin çözüme kavuşturulmaması donmuş çatışma bölgesi kavramını yaratıyor.

Etnik, kültürel, dinsel, mezhepsel ya da bölgesel özellikler bakımından bağlı bulunduğu ülkeden farklılaşan ve bu farklılığı kullanarak siyasi özerklik ya da bağımsızlık talep eden alanlar çatışmanın temelini oluşturuyor.

Bu bölgelerin siyasi taleplerinin bağlı bulundukları ülke tarafından kabul edilmemesi gerginliği tırmandırıyor, hatta çatışmaları tetikliyor.

Ateşkesle silahlar dursa da, taraflar arasında anlaşmazlığın bitişini vurgulacak bir barış anlaşması ya da başka bir yasal çözüm seçeneğinin kabul görmemesi, bu bölgelerde güvenlik ve istikrarın “pamuk ipliğine bağlı” olmasına yol açıyor.

Donmuş çatışma bölgeleri nereler?

Bu terim genel olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Yugoslavya’nın dağılmasının ardından kurulan bazı devletler içindeki çatışma bölgelerini tanımlamak için kullanılıyor. Ancak en bilinen bölgeler Rusya’nın “arka bahçesi” olarak adlandırılan coğrafyalardaki anlaşmazlıklara işaret ediyor.

Azerbaycan ve Emenistan arasında Dağlık Karabağ konusundaki sorun, donmuş çatışma bölgesi tanımını açıklayan anlaşmazlıkların başında geliyor. Diğer önemli bölgeler ise Moldova, Gürcistan ve Ukrayna’da yer alıyor.

Azerbaycan ile Ermenistan: Dağlık Karabağ sorunu

Dağlık Karabağ, uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprakları içinde yer alıyor. Ermenistan sınırındaki bölgede nüfusun çoğunluğunu oluşturan Ermeniler, Azerbaycan yönetimine karşı çıkıyor. Özerklik statüsündeki bölgenin idaresi Ermenistan'ın da desteğiyle, 1992-1994 Karabağ Savaşı’ndan bu yana Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermenilerin elinde.

Bölge üzerinde hakimiyet kurmak üzere 1992’de başlayan ve iki yıl süren Karabağ Savaşı Rusya’nın öncülüğünde yürütülen müzakereler sonucu 12 Mayıs 1994’te imzalanan ateşkes anlaşması ile sonlandırıldı, ancak ateşkes aradan geçen 26 yıl boyunca birçok kez ihlal edildi. Avrupa Güvenlik Ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grunu tarafından başlatılan ve 2009 yılında son halini alan Madrid Prensipleri çerçevesinde devam eden barışçıl çözüm arayışları ise henüz bir anlaşma sunmadı.

Dağlık Karabağ sorunu, diğer donmuş çatışma bölgelerine kıyasla Rusya’nın doğrudan taraf olmadığı tek sorun. Ancak bu bölge diğer donmuş çatışma bölgelerinin birçok özelliğini taşıyor.

Moldova: Transdinyester sorunu

1918-1940 yılları arasında Romanya’nın bir parçası olan Moldova, Avrupa’nın doğusunda Ukrayna ile Romanya arasında yer alıyor. Ülke nüfusunun çoğunluğu Rumen asıllı, ancak Slav ve Gagavuz Türkleri gibi farklı etnik grupları da içinde barındırıyor.

Transdinyester bölgesi, Rusya’nın Moldova’ya karşı donmuş çatışma bölgesi “kozunu” oynadığı alan olarak karşımıza çıkıyor.

Transdinyester (Dinyester Ötesi) bölgesi, Dinyester nehri ile Ukrayna arasında ince, uzun bir toprak parçası. Bölgeyi Moldova açısından önemli kılan özelliği sanayileşmiş ve ekonomik olarak daha gelişmiş olması.

Ancak bölge nüfusunun çoğunluğunun Slav asıllı Rus ve Ukraynalılardan oluşması, Rusya’nın Transdinyester bölgesindeki etkinliğini kullanmasına zemin açıyor.

Moldova, 2 Eylül 1990’de Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan etti ve Rus kimliğinden uzaklaşıp Rumen kimliği altında Batılı bir çizgiye yönelme eğilimine girdi. Moldova’nın Romanya ile birleşme olasılığını bir tehdit olarak gören Kremlin ise, bunun önüne geçebilmek için Transdinyester’deki ayrılıkçı hareketlere destek vermeye başladı.

“Transdinyester Moldova Cumhuriyeti’nin” ilan edilmesi, 1992’de dört ay süren çatışmalara neden oldu. Varılan ateşkes sonrası bölgede Rusya, Transdinyester yönetimi ve Moldova’nın gözetiminde Ortak Kontrol Komisyonu’nun kurulmasıyla bölge “donmuş çatışma bölgesi” haline dönüştü.

REKLAM

Rusya, 2003 yılında Moldova’yı Transdinyester ve Gagavuzya olmak üzere federal devletlere ayıran Kozak Planı ile bir barış anlaşması önerdi ancak bu öneri Kişinev yönetimi tarafından içişlerine doğrudan müdahale yolunu açacağı düşüncesiyle reddedildi.

Transdinyester, 17 Eylül 2006 yılında yapılan referandumla bağımsızlığını ilan etmesine karşın Rusya dahil hiç bir ülke tarafından tanınmadı.

Ancak Rusya’nın Transdinyester’in bağımsızlığını tanıma tehdidi, Moldova’nın Avrupa Birliği üyelik başvurusundan vazgeçmesine neden oldu.

Gürcistan: Güney Osetya ve Abhazya’nın ayrılığı

Sovyetler Birliği döneminde özerk yönetimler olarak Tiflis’in idaresine bırakılan Abhayza ve Güney Osetya’nın konumları Gürcistan’ın 9 Eylül 1991’de Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan etmesi üzerine soruna dönüştü.

Gürcistan genelinde yükselen Gürcü ulusçuluğunun Abhazya ile Güney Osetya’daki ulusçu eğilimleri tetiklemesi üzerine büyüyen anlaşmazlık kısa sürede silahlı çatışmalara ve iç savaşa dönüştü. Gürcistan’ın “fiili” olarak bu bölgeler üzerindeki egemenliğini kaybettiği savaş, Rusya’nın girişimiyle yapılan ateşkes anlaşmasıyla sona erdi.

REKLAM

Abhazya ve Güney Osetya’ya yakın duran Rusya ‘nın bu bölgelerde yarattığı “donmuş çatışma” sorunu Gürcistan’daki Gül Devrimi sonrası oluşan Batı yanlısı politikaların sertleşmesiyle yeniden alevlendi.

Gürcistan’ın Nato ve AB üyeliği için mücadelesine karşı bölgedeki gücünü kaybetmek istemeyen Rusya buradaki ayrılıkçı güçleri kullanarak dengeyi kendi lehine değiştirmeyi amaçladı. Abhaz ve Oset ayrılıkçıların Rusya’nın desteğiyle 2008 yılı Ağustos ayında başlayan çatışmalar sonucunda her iki bölge de ayrı ayrı bağımsızlığını ilan etti.

Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığı Rusya’nın yanı sıra Venezuela, Nikaragua, Tuvalu, Vanuatu ve Nauru tarafından tanındı. Rusya bu hamleyle Gürcistan’ın Nato ve AB ile ilişkilerini zora soktu ancak kendisi de buradaki “donmuş çatışma bölgesi” kozunu kaybetti.

Ukrayna: Doğu Ukrayna ve Kırım sorunu

Doğu Ukrayna ve Kırım sorunu, 2000’li yıllarda Rusya’nın Ukrayna üzerinde bir siyasi baskı aracı olarak kullandığı donmuş çatışma bölgelerinden biri haline dönüştü.

Ukrayna’nın 2004 yılındaki Turuncu Devrim ile birlikte Rusya’dan uzaklaşarak açıkça Batı’ya yönelmesi ve Nato ile AB üyeliğinin gündeme gelmesi sonrasında Rusya dikkatini bu ülkeye çevirdi.

REKLAM

2010 yılında devlet başkanlığı koltuğuna oturan Viktor Yanukovich’in AB ile Ortaklık Anlaşması imzalamaktan vazgeçmesi hükümet karşıtı protestolara yol açtı. Şubat 2014’te Yanukovich koltuğundan edilerek Rusya’ya sığınırken, yerine Batı yanlısı başka bir hükümet kuruldu.

Ancak bu esnada harekete geçen Rusya, kendisine ait büyük bir donanma üssüne ev sahipliği Rus çoğunluğun yaşadığı Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılmasını ve 16 Mart 2014’te yapılan bir referandumla kendisine bağlanmasını sağladı.

Bu gelişmeler olurken, ülkenin doğusundaki etnik Rusların yoğun olarak yaşadığı Donbass bölgesinde Rusya yanlısı ayrılıkçı gruplar hareketlenmeye başladı.

Donbass’ı oluşturan Donetsk ve Luhansk illerinde ayrı ayrı ilan edilen halk cumhuriyetleri ile Ukrayna güçleri arasında 2014 Nisan’ında savaş çıktı, 5 Eylül 2014’te Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın girişimiyle yapılan Minsk Protokolü ile ateşkes sağlandı.

Her ne kadar çatışmaların barış temelinde çözüme ulaştırılması için Normandiya Formatı olarak adlandırılan ve Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna liderlerinin başlattığı girişimler devam etse de, henüz çözüm için yeterli adım atılamadı.

REKLAM

Ukrayna, Moskva’nın desteklediği Donbass bölgesindeki ayrılıkçı gruplar ateşkesi ihlal etmeyi sürdürdükçe pozisyonunu değiştirmeyeceğini açıkladı.

Moskova ise Kırım’da attığı büyük adımı Donbass’ta atmaya henüz hazır görünmüyor. Bu bölgeyi topraklarına katması halinde Ukrayna üzerindeki baskı gücünü kaybedebileceğinden çekinen Rusya halihazırda bu bölgenin donmuş çatışma bölgesi olarak kalmasını daha kazançlı olacağı düşüncesiyle hareket ediyor.

Rusya donmuş çatışma bölgelerinde ne kazandı, ne kaybetti?

Donmuş çatışma bölgeleri, Sovyetler Birliği döneminden gelen bilgi birikimini, askeri ve siyasi avantajlarını ya da bağlantılarını kullanarak Rusya’nın kendi jeopolitik ve bölgesel çıkarlarını elde etmesi için kullandığı en önemli “koz”lardan biri. Giresun Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç Dr Göktürk Tüysüzoğlu bu kozun Moskova’ya genel anlamda başarı getirdiği görüşünde.

Rusya’nın örneğin, Gürcistan, Azerbaycan, Ukrayna ve Moldova’nın Batı ile temaslarını azaltmak ve bu ülkelerin Moskova’nın jeopolitik çıkarlarına uygun şekilde davranmalarını sağlamak için bu kozu kullandığı ve amacına ulaştığı görülüyor.

Ancak Tüysüzoğlu’na göre Rusya’nın Gürcistan’dan ayrılan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyarak taraf olması, donmuş çatışma bölgelerinde kazandığı “her iki tarafa baskı yapabilme” avantajını kaybettirdi. Kırım’ı ilhakı da Moskova’nın Kiev üzerindeki baskı gücünü zayıflattı.

REKLAM

Donmuş çatışma bögelerinde çözümsüzlüğün Rusya’nın işine yaradığını düşünen uzmana göre Dağlık Karabağ, Donbass bölgesi ve Transdinyester bir süre daha Rusya’nın kozlarını olabildiğince elinde tutmaya çalışacacağı alanlar olmaya devam edecek.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Azerbaycan Ermenistan'a ait iki savaş uçağını düşürdüğünü bildirildi, Ermenistan yalanladı

Kopenhag Belediye Başkanı cinsel taciz suçlamaları üzerine görevinden istifa etti

Putin: Orta Doğu'da yeni bir çatışmayı tetikleyecek eylemlerden kaçınılmalı