Euroviews. 5G teknolojisi, yapay zeka, nesnelerin interneti... ABD-Çin 'dijital savaşı' nasıl şekilleniyor?

ABD-Çin arası 5G teknolojisi, yapay zeka ve 'dijital savaş'
ABD-Çin arası 5G teknolojisi, yapay zeka ve 'dijital savaş' © AFP
By Mehmet Cem Demirci
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
Yorum sayfamızda yayınlanan makaleler, euronews'in editoryal görüşünü yansıtmaz.

5G teknolojisi, yapay zeka, nesnelerin interneti... Joe Biden’ın ABD'nin yeni başkanı seçilmesi Washington ve Pekin arasındaki dijital savaşları nasıl etkileyecek?

REKLAM

Soğuk Savaş döneminde başlayan ABD-Sovyetler Birliği (SSCB) uzay-teknoloji üstünlüğü mücadelesine benzer bir yarış, bugün ABD-Çin arasında veri kaynaklarının kontrolü, yapay zekâ ve yeni ağ yapılarının (5G) kurulumu üzerinde yaşanıyor. Trump döneminde Batılı müttefikleri ile ilişkileri gerilen ve yara alan, kısmen küresel liderliği sorgulanır hale gelen ABD için bu mücadele, Joe Biden döneminde nasıl yönetilecek?

Veri 5G ağında logaritmik olarak artacak

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) 1957 yılında dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik-1’i uzaya göndermesiyle, ABD ile uzay ve teknoloji savaşı başladı. ABD, Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA)’nı kurdu. DARPA’nın hedefi yüksek askeri teknolojiler üretmekti. Bilgi teknolojilerine büyük kaynak ayıran ABD, DARPA sayesinde iki bilgisayar arasında veri transferini mümkün kılan ilk ağ yapılanması olan ARPANET’i kurdu. ABD bu savaşta önemli buluşlara ve teknolojik gelişmelere imza attı, savaşın galibi oldu.

Bilginin tarihi serüveni bize bilgi ve ağ yapılarının birbirini besleyen bir döngü içerisinde geliştiğini gösteriyor. Bir ağa dahil olan bilgi, süratli bir şekilde artış gösteriyor. Şu an elde ettiğimiz bilgi seviyesini büyük oranda internet ağına borçluyuz. Amerika internet ağının da yardımıyla soğuk savaşı kazandı. Yeni nesil ağ olarak adlandırılan 5G ağında nesnelerin interneti sayesinde birçok cihaz birbirleriyle iletişime geçebilecek, gerçek zamanlı veri paylaşımı da mümkün olacak. Ağda üretilen veri miktarı logaritmik olarak artacak.

Yaşadığımız çağda teknoloji, bilginin güç için kullanılmasını karmaşık hale getirdi. Artık bilgiden güç devşirebilmek için “Big Data” ve uygulamalarına da sahip olmak gerekiyor. Big Data bilgilerin bir araya gelmesiyle oluşan en büyük bilgi olarak adlandırılıyor. İnsanlığın geleceğinde diğer bir yıkıcı dönüşüme neden olacak yapay zekâ teknolojisinin gelişimi ise Big Data’ya bağlı. Big Data ile eğitilen yapay zekâ algoritmaları eğitim, sağlık, finans, ekonomi savaş gibi tüm alanlarda yıkıcı dönüşümlere neden olacak.

Big data ve yapay zekâ algoritmaları anlamsız veri yığınlarını anlamlı hale getirecek, veriler arasında saklı olan bağlantıları ortaya çıkaracak ve gelecek hakkında daha isabetli öngörülerde bulunmaya imkân tanıyacak

Günümüzde bilimin görevi belirsizlik ilkesinin koyduğu sınırlar içerisinde olayları önceden kestirebilmemizi sağlayacak yasaları keşfetmektir. Big data ve yapay zekâ algoritmaları anlamsız veri yığınlarını anlamlı hale getirecek, veriler arasında saklı olan bağlantıları ortaya çıkaracak ve gelecek hakkında daha isabetli öngörülerde bulunmaya imkân tanıyacak. Yapay zekâ algoritmalarının doğruluğu ve güvenirliliği algoritmaların eğitildiği verilerin büyüklüğü ile doğru orantılı.

Bu nedenle verinin yeni petrol olarak adlandırıldığı günümüzde verilerin üretildiği ağları kontrol eden ülkeler yapay zekâ uygulamalarında lider olacak. Özellikle de yapay zekanın insan zekasına en yakın türü olan genel yapay zekaya ulaşmada bu ülkeler daha avantajlı bir konuma gelecek. Daha da önemlisi bu alanlarda bilgi ve teknolojik üstünlüğü elinde bulundurulan ülkeler jeopolitik gücü de sahip olacak.

Çin 2030 yılında Big Data ve yapay zekâ teknolojilerinde dünya lideri olmak istiyor

Çin yapay zekanın gücüyle fiili olarak ilk defa 2015 yılında yüzleşti. Binlerce yıldır Çinliler tarafından oynanan GO oyununda, dünya şampiyonu olan insan rakibini yenen DeepMind isimli yapay zekâ algoritması, Çin’in yapay zekâ konusunda uyanmasına neden oldu. Yapay zekanın teknolojiye dönüşmesi yapay zekâ algoritmaları ve Big Data’ya bağlı. Çin 2015 Kasım ayında resmi olarak Big Data stratejisini açıkladı. 18 Kasım 2017 tarihinde Şi Cinping, yapay zeka ve Big Data'da 2030 yılına kadar dünya lideri olmayı hedeflediklerini açıkladı.

Alınan bu stratejik kararla Çin, kararlı ve emin adımlarla geleceği şekillendirecek bilgi ve ağ yapıları üzerinde kontrolü sağlayarak, yapay zekâ ve bilgi teknolojilerinde lider ülke olmayı amaçlıyor. Zira Çin, yapay zekâ algoritmalarının ana besleyicisi olan veri kaynaklarını kontrol etmeden, ekonomik ve askeri sahada lider olamayacağını gayet iyi biliyor.

Dijital İpek yolu projesi Çin’in küresel hedefleri için en önemli proje

Bu kararın somut uygulaması olarak Çin Kuşak-Yol Girişiminin bir alt projesi olan Dijital İpek Yolu Projesini hayata geçirdi. Dijital İpek Yolu projesine 79 milyar dolarlık yatırım yapılması öngörülüyor. Pekin ve Londra birbirine 5G teknolojisi ile bağlanacak, on birlerce km uzunluğunda fiber optik kablolar döşenecek. 5G teknolojisindeki en önemli oyuncular ZTE ve Huawei gibi Çinli firmalar. Çinli şirketlerin hükümetleriyle, istihbarat toplama dâhil, doğrudan siyasi bağlantıları var.

Huawei, Çin devletinin sağladığı sübvansiyonlar sayesinde ürünlerini, rakiplerine göre daha ucuza sattığı için 5G teknolojisinde tekel olma yolunda ilerliyor. ABD’nin NSA üzerinden yaptığı bilgi toplama ve istihbarat faaliyetlerini Çin, Huawei ürünleri ile kontrol ve denetim altına alacağı 5G ağı üzerinden yapmayı planlıyor. Çin üretimi elektronik aygıtlar üzerinde yapılan testlerde siber güvenlik tehlikeye atabilecek ve casusluk yapılmasına imkân verecek arka kapılar olduğu tespit edildi.

Dijital İpek Yolu Projesinin Çin’e sağlayacağı avantajlar bununla sınırlı değil. Özellikle kurulacak ağ sayesinde ülkeler arasında e-ticaret ağı da tesis edilmiş olacak. Bu sayede Çin kendi iç pazarı doyuma ulaştığı için pazar sıkıntısı çeken şirketlerine alan açacak, ticaretin kurallarını yeniden düzenleyerek kendi ürettiği kripto parayı yaygınlaştıracak. Kendi topraklarında kurduğu, hayatın her alanını denetim altına alan dijital gözetleme sistemlerini diğer ülkelere satarak bir anlamda dijital rejim ihracı yapacak.

Çin şu ana kadar 18 ülkede gözetleme sistemleri kurdu, 36 ülkede de internetin anahtarını elinde tutuyor. Huawei tarafından Afrika’da kurulan ulusal veri merkezleri üzerinden Big Data’yı Çin’e transfer ediyor. Huawei, Pakistan’ı Dijibouti üzerinden Kenya ile birleştirecek Peace fiberoptik kablo projesini Mısır’a ve Güney Afrika’ya kadar uzatmayı planlıyor.

Yapay zekâ algoritmaları konusunda Çin’in ABD ile arayı kapattığı söylenebilir. Bu konuda Çin’in tek dezavantajı derin öğrenme (deep learning) konusunda henüz taklitçi konumunda olması. ABD’nin beyin, bellek, akıl gibi derin öğrenme konusunun temelini oluşturan konulardaki felsefi ve teknik bilgi birikimi Çin’den çok fazla. Trump yönetimine rağmen ABD, özgür beyinlere sağladığı şartlar nedeniyle halen beyin göçü konusunda tercih edilen ülke. Yıkıcı teknolojiler için özgür beyinlere ihtiyaç var.

Biden NATO çatısı altında ABD’yi yeniden güvenilir bir ortak yapmalı

ABD Trump döneminde küresel iş birliği ve liderlik rolünü erozyona uğrattı. Liberal demokrasiler Çin’in veri ve ağ yapılarını kontrol altına almaya yönelik faaliyetlerini risk olarak değerlendirmelerine rağmen, Trump’ın önce Amerika düşüncesi ve ön görülemez tavrı iş birliği mekanizmalarının hayata geçmesini engelledi. Londra’da yapılan NATO Liderler Zirvesinde Huawei tehdidine dikkat çekilerek “5G dâhil, iletişim güvenliğinin önemi” vurgulandı.

Çin’in her geçen gün dijital etki alanı artırarak emin adımlarla 2030 hedeflerine ilerlemesi Batı'yı tedirgin ediyor. Dünya artık sorunlarla bir gücün tek başına mücadele edemeyeceği kadar büyük bir hal aldı. ABD bilgi üstünlüğü ve teknolojik gücü ile küresel liderliğini sürdürebilmesi için güvenilir bir ortak olmak zorunda. Biden, ABD’nin soğuk savaş döneminde SSCB'yi fiili olarak çevrelediği gibi, Çin ve Rusya gibi otoriter rejimleri de dijital olarak kuşatacak yeni ağ ve veri merkezleri kurmalı. Bu ağ da Atlantik’in iki yakasında liberal demokrasiler ile ABD’nin Pasifik’teki ortakları (Tayvan, Japonya, Hindistan, Avusturalya, Yeni Zelanda) arasında kurulabilir. Bu ağın kurulabileceği en uygun ortam da NATO. Çin ve Rusya gibi otoriter rejimlerle mücadele ancak bir koalisyon çatısı altında sürdürebilir.

Joe Biden’ın başkan seçilmesinden sonra AB, NATO ve Almanya tarafından verilen mesajlar ile ülkelerin Huawei ile yapılan 5G sözleşmelerini iptal etmeleri Batı dünyasının yeni dönemde ABD’den beklentilerinin yüksek olduğunu gösteriyor. Nitekim Joe sosyal medya hesabından “ABD geri göndü” mesajını paylaşarak bu beklentiyi karşılıksız bırakmayacağının işaretini verdi. Biden, NATO tarafından başlatılan 2030 vizyonu ile kendi vizyonu arasında bir paralellik kurabilirse NATO çatısı altında Batı dünyası, ABD liderliğinde yapay zekâ, Big Data, blockchain, quantum computing, bio teknoloji gibi, geleceği askeri ve ekonomik anlamda şekillendirecek teknolojiler konusunda, otoriter ülkelere karşı üstünlüğünü devam ettirebilir.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Fransız Sivil Havacılık Otoritesi uyardı: 5G telefonlar, uçak irtifa göstergelerine zarar verebilir

AB sınır gücü Frontex, Yunanistan’ın göçmenlere yönelik yasadışı uygulamalarının üstünü mü örtüyor?

Türk bandıralı gemideki aramaya ilişkin soruşturma başlatıldı