Klasik opera ve ülkesinin geleneksel müziği. Zengin repertuarından birkaç seçmesi ile Meksika müziğinin usta tenoru Rolando Villazon, Euronews’e konuştu.
Sanatçı, Meksikalı kimliğinden şarkı okumanın kendisi için ne anlam ifade ettiğine kadar herşeyini bizimle paylaştı.
Son 10 yılın en büyük tenorlarından biri olan Rolando Villazon, yeni bir müzikal macera başlattı.
O mensubu olduğu Meksika’ya olan sevgisini geleneksel şarkılarla kutluyor. Çocukluğundan beri kendisine eşlik eden Meksika besteleri ise daha sonraları onu bir opera yıldızı haline getirdi.
Rolando Villazon okuduğu şarkıların kalbine işlendiğini ifade ediyor:
‘‘Bu müziği okuyorum çünkü kalbime işlenmiş. Aynen Verdi ve Dinozetti gibi. Ben de ‘Una furtiva lagrima’yı aynı tutku aynı özveri ve aynı derinlikte okuyorum. ‘Ay ay ay, canta y no llores’ gibi tüm zamanların en iyi Meksikalı hit şarkılarını okuduğum zaman o derinlikte oluyorum.
‘‘Bu ‘‘crossover’‘ yani karışımın başka bir örneği mi?’‘ şeklindeki sormuzu yanıtlayan Villazon, karışıma karşı olmadığının altını çiziyor:
‘‘Buna karışım diyebilirler. Neden olmasın? Eğer bu karışımsa o zaman bırakın karışsın. Pop mu? Bırakın pop olsun. Klasik mi? O halde klasik olsun.
2010, Meksika’nın iki yüzüncü bağımsızlık yıldönümü. Devrimin üzerindense yüz yıl geçti. Ülkedeki atmosferin tatlmanmasının bir başka nedeni ise Bolivar Solistlerinin Rolando Villazon’a eşlik etmesi.
Genç bir adam olan Villazon rahip olmak istemiş ama bu sadece masal olarak kalmış. Çünkü hayat onu çok farklı bir hale getirmiş. Ancak o, herşeye rağmen manevi boyutun araştırılmasının bir rahiple eşdeğer olması gerektiğini ifade ediyor:
‘‘Sanatçı olmanın her zaman mistik bir unsurunun olduğunu düşünüyorum. Bir çeşit mükemmeliyeti aramak. Bu tanrı olmayabilir. İnsanoğlunun özüne, iç dünyasına da uzanabilir ki hepimizde olduğu gibi içimizdeki çığlık. Bu ruh evrensel de olabilirdi. Neden burada olduğumuzun sebebi. Cevap verme anlamına gelmiyor ama soruyu bir kalıba koyuyor.”
Rolando Villazon coşkulu ve dışa dönük kişiliğinin yanısıra ciddi anlamda insanlığı düşünen birisi. Ona özgür olup olmadığını sorduk:
‘‘Meksikalı yazar Carlos Fuentes şöyle demiş;
‘Özgürlük için verieln mücadele özgürlüktür.’ Bizim de insan olarak özgürlük için savaşmamız lazım.
Her ne kadar insanlık kültürel, psikolojik,biyolojik ve genetik olarak çeşitli faktörler tarafından açıkça tanmlanmış olsada.. İnsanlık savaşacak. Bana göre en zor kısım nasıl tanımlandığını bulmak için insanlığın vereceği savaş. Tanımlanmış olmasına rağmen insanoğlu özgürlüğü elde edebilir. Bu düşünceden yola çıkarak eğer özgürlük için savaşmak özgürlükse, evet ben özgürüm.’‘