Confluence Müzesi nehir ve kültürlerin buluştuğu yerde insanı anlatıyor

Confluence Müzesi nehir ve kültürlerin buluştuğu yerde insanı anlatıyor
By Ömer Ali GülelFrederic Ponsard
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Fransa’nın Paris’ten sonra Marsilya ile birlikte en büyük şehirlerinden olan Lyon’da açılan Confluence Müzesi şehrin yeni sembolü olmaya aday. İki

REKLAM

Fransa’nın Paris’ten sonra Marsilya ile birlikte en büyük şehirlerinden olan Lyon’da açılan Confluence Müzesi şehrin yeni sembolü olmaya aday. İki nehrin birleştiği yer anlamına gelen “Confluence” ismini alan müze Saone ve Rhone nehirlerinin buluştuğu noktada yer alıyor.

Müze yöneticisi Hélène Lafont-Couturier’ye göre “müze isminin hakkını veriyor”:

“Yalnızca bulunduğu coğrafi konum için değil, felsefelerin de kesişme buluşma noktası. Farklı bakışların da buluştuğu bir yer ve farklı disiplinleri içeren koleksiyonunda da bunu görebilirsiniz.”

Cam ve çelik konstrüksiyonun dikkat çektiği müze binasının inşaatı yaklaşık 10 yıl sürdü. Projet tamamlandığındaysa toplam maliyet 300 milyon Euro’ya ulaşmıştı. Devasa yapısı tartışma konusu olsa da Confluence Müzesi açılışıyla birlikte büyük ilgi gördü ve ilk 12 günde yaklaşık 65 bin ziyaretçi ağırladı.

Aralık ayı sonundan itibaren kabul edilmeye başlanan ziyaretçileri ağırlıklı olarak camdan oluşan olan bir giriş karşılıyor. Buraya açılan salonlarla gezi alanı yaklaşık 5000 metrekareyi buluyor. Müze envanterinde 2 milyon ayrı sergilenecek madde bulunduğu açıklandı. Ancak bunların aynı anda yalnızca 5 bin kadarı sergileniyor.

Müzenin koleksiyonlar ve sergiler sorumlusu Nicolas Dupont müzenin çıkış noktası olarak insanlık tarihi boyunca değişmeyen soru ve konuları aldığını ifade ediyor:

“Felsefi bazı sorularla yola çıktık. Fakat bunlar her toplumun ya da herhangi bir bireyin kendisine sorabileceği sorular. Canlıların kökeni, insanın dünyaya gelişi, evren içerisinde insanın yeri, toplumların oluşması, ya da ölüm karşısında insan gibi… Her sergimizin temelinde bu ve benzeri sorular bulunuyor.

İnsan çok zaman canlılardan bir canlı olduğunu unutuyor ve biz biraz bu anlayışın üzerine gitmek istedik. 5000 memeli türü içerisinde bir memeli…”

Müzede en çok ilgi çekenlerden biri neredeyse tamamı bulunan bir mamut. Mamut 150 yıl kadar önce şu an sergilendiği noktaya yaklaşık 2 kilometre mesafede bulunmuştu. Fosiller dünyadaki canlı yaşamına dair ipuçları sunarken çok sayıda ay taşı ya da meteorit gibi maddeler de bakışları ve hayalleri gökyüzüne doğru çeviriyor. Sergilenen meteoritlere ziyaretçilerin dokunmasına da izin veriliyor. Nicolas Dupont bunun her müze ziyaretçisinin hayali olduğu görüşünde:

“Confluence Müzesi’nde bir kırmızı çizgiyi aştık. Ziyaretçilere sergilenen parçalara dokunma izni veriliyor. Çünkü bu müze ziyaretlerindeki hayallerden biridir. Mesela bu göktaşı 1988’de Fas’a düşmüştü, 630 kilo ağırlığında.”

Canlıların kökenine dair sorulara da geniş yer ayrılmış. Müzeyi gezenler bio-çeşitlilik içerisinde insanın yerini de sorgulama fırsatı buluyor. Yaklaşık 200 kuş türünü birarada görebiliyorsunuz.

Eskimolardan inkalara kadar bir çok insan topluluğu da müzede kendisine yer buluyor. Bir salon da yaşama dair en büyük gerçek de denilen, “ölüm“e ayrılmış. Ki Dupont’a göre bu çok fazla müzede görülebilen bir konu değil:

“Çağları aşan konu ve sorularla ilgileniyoruz. Ancak çok zaman koleksiyonları çağdaş bir not düşerek tamamlamayı da seviyoruz. Mesela burada çağımıza ait Lyonlu sanatçılardan Aubanel ile bitiriyoruz. “Unutma.. Öleceksin…”

Müzenin sloganı da sergilenen koleksiyonlar hakkında fikir veriyor: “İnsanı anlatmak”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Dubai'nin moda başarısı

Star Wars'un ilk hologram kayıtları

Televizyonun ünlü simaları Monte Carlo'da buluştu