Yunanistan'ın Almanya ile savaş tazminatı çıkmazı

Yunanistan'ın Almanya ile savaş tazminatı çıkmazı
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Yunanistan‘ın Distomo köyü 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalinde hayatını kaybedenleri unutmuyor. Atina, savaştan 70 yıl sonra Berlin’den savaş

Yunanistan’ın Distomo köyü 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalinde hayatını kaybedenleri unutmuyor. Atina, savaştan 70 yıl sonra Berlin’den savaş tazminatı istiyor. Bu ahlaki sorumluluk mu yoksa siyasi bir şantaj mı?

Eleni Sfoundouris, köylerinde Naziler tarafından katliam yapıldığı tarih olan 10 Temmuz 1944’te 12 yaşındaydı.

Olanları daha dün gibi hatırlıyor. Hala karışık bir korku ve suçluluk hissi yaşıyor: “Almanların evimize gelip babamı tehdit etmeleri üzerine dehşete kapıldım. Mutfağın penceresinden dışarı atladım. Onların babama yapacaklarını kaldıramazdım çünkü daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştım. Eğer oradan ayrılmasaydım belki kız kardeşimi kurtarabilirdim. Çünkü ben ondan büyüktüm. Onlar bütün ailemi evin dışına çıkardılar ve makineli tüfekle öldürdüler. Öyle ki annemin beyni sokağa dağıldı. Daha sonra büyük annem onları buldu.”

2. Dünya Savaşı sırasında bütün Avrupa’yı saran Nazi ateşi Yunanistan’a da ulaştı. Askerler kapı kapı dolaşıp Distomo köyünde 218 kişiyi katletti. Çok az sayıda kişi kaçıp kurtulmayı başardı.

Destimo bugün ülkedeki Nazi işgalinin sembolü konumunda.

O dönemde zarar gören çok sayıda Yunan, resmi olarak tanınmadıklarını ve Almanya’dan hiçbir şekilde tazminat almadıklarını söylüyor.

Christos Papanikolaou bütün hayatını Distomo’da geçirdi. Bu anıtın gönüllü sorumlusu da o.

Anıt müzede o dönemde hayatını kaybedenlerin kafatasları bulunuyor. Üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen Distomo katliamı köyün ortak ruhunda karanlık izlerini koruyor: “Burada büyüdüğüm dönemde köyde sadece yaşlı kadınların olduğunu düşünürdüm. Çünkü herkes siyah giyinirdi. Köyde müzik ve kahkaha sesi duymak yıllar aldı. Hemen her gün bütün herkes küçük çocuklar, yaşlı kadınlar siyahlara bürünerek mezarlığa giderdi.”

Christos sadece Yunan halkının değil Almanların da müzeyi ziyaret edebileceğini söylüyor. O Almanları suçlamıyor ama zararın da bir şekilde karşılanmasını istiyor: “Yunanistan ile hiçbir zaman bir barış anlaşması olmadı. İkinci olarak bu konu yasal olarak kapanmadı, çünkü Almanya aslında para ödedi, fakat bu belli konular içindi, kurbanlar için bir tazminat değildi.”

Kelly ve Christina Stamoulis’nin hayatta olmayan avukat babası,Distomo kurbanlarının ailelerine 30 milyon Euro tutarında tazminat ödenmesi konusunu mahkemeye taşıdı.

Bu Yunanistan Yüksek Mahkemesi tarafından onaylanmasına rağmen hala Adalet Bakanı’nın imzasını bekliyor.

Kızı da babasının kaldığı yerden devam ediyor: “Burada Almanya’yı ilgilendiren ahlaki bir sorumluluk var. Çünkü Nazilerin Yunan vatandaşlarına yaptıkları ortada. Kurbanların yakınları da talepte bulunuyor. Böyle durumlarda en azından bir özür dilenir. Bu durumla birlikte tazminat konusu da her zaman gündeme geliyor. Yani ortak bir yükümlülük var. Bunu biz uydurmuyoruz, adalet hukuk böyle söylüyor.”

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın seçim dönemi vaatleri arasında savaş tazminatı konusu da vardı. Atina, tazminatın 280 milyon Euro olduğunu savunuyor.

Fakat Berlin 1961 yılındaki ikili anlaşmayı göstererek tazminatın ödendiğini söylüyor. Ayrıca Yunanistan’ın Euro Bölgesi’ne girmesinden ve burada krizin çıkmasından sonra da Atina’ya adeta para akıtıldığı hatırlatılıyor.

Fakat 92 yaşındaki Manolis Glezos bunun tersini savunuyor. O yaşayan bir efsane. 2. Dünya savaşı sırasında 1941’de Nazi bayrağını Akropolis’ten indirmesiyle biliniyor. O yılladır savaş tazminatı için mücadele veriyor. Hamburg’da sol parti Die Linke’nin bir toplantısına davetli.

Avrupa Parlamentosu Yunan milletvekili Manolis Glezos, orada da düşündüklerini hararetli bir şekilde anlatıyor: “Savaş tazminatı konusu Yunanistan’ın bir sorunuydu. Ancak ne zaman ben Avrupa Parlamentosu’na seçildim konuyu buraya taşıdım ve artık bu bir Avrupa sorunu. Bu yolculuk boyunca bu konuyu Almanların gündemine getirmek istiyorum. Böylece bu bir Alman meselesi olacak. Ben çözümün Alman halkı tarafından geleceğine inanıyorum.”

Fakat Almanya ve diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler tazminat konusunun zamanlamasını manidar buluyor. Yunanistan’ın uluslararası kreditörlere 300 milyar Euro’luk borcu bulunuyor.

Manolis’in buna itirazı var: “Biz birinin diğerini yok etmesinine karşıyız. Biz aynı miktarda bir paradan bahsetmiyoruz. Miktar aynı değil. Bu sadece bir propaganda. Onlar bizim talebimizi itibarsızlaştırmak istiyor”

Yunanistan’da birçok kişi konuyla ilgili tarihi bir adaletsizlik olduğunu düşünüyor. Ayrıca kemer sıkma programına maruz kalan Yunanistan bundan dolayı Almanya hedef tahtasına koyuyor.

Bu iki konunun gerçekten de birbiriyle bağlantısı yok mu?

Siyasi analist George Tzogopoulos bunun cevabını arıyor: “Solcu Syriza partisinin seçim kampanyasında bu konuda Almanya’ya baskı yapmak da vardı. Seçimden sonra Çipras kişisel olarak konuyu siyasi olarak Yunan kamuoyuna göstermek için Almanya’ya baskı yapmak istedi. Ancak Angela Merkel ile Berlin’deki basın toplantısında bunun ekonomik değil sadece manevi bir konu olduğunu söyledi. Yani Yunanistan Başbakanı’nın savaş tazminatı konusunda u dönüşü yaptığını söyleyebiliriz.”

Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik kriz ve borç sorunu gibi savaş tazminatı meselesi de karışık bir yapıya sahip.

Nazi saldırılarının mağduru Eleni tazminatın kaybettiklerini geri getiremeyeceğini söylüyor: “Tazminat isteyebileceğimiz bir an olsun aklımızdan geçmedi. Buna hakkımız olup olmadığını dahi bilmiyorduk. Aklımızda sadece kaybettiğimiz ailemiz vardı. Biz savaş tazminatını düşünmedik. Diğer insanlar bunu bize hatırlattı. Ancak buna hiç inanmadım. Şimdi de herhangi bir tazminat alacağımızı sanmıyorum. Benim için zaten çok geç.”

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Yunanistan, Almanya'dan 300 milyar Euroluk savaş tazminatı istiyor

Görünmez işçiler: Düşük ücretlerle Avrupa çiftliklerinde sömürülen ve tehlikeye atılan insanlar

İklim değişikliği, hava kirliliği ve ekonomik zorluk üçgeninde Polonya