Avrupa'da borçlanma piyasası mercek altında

Avrupa'da borçlanma piyasası mercek altında
© 
By Euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Real Economy’e hoşgeldiniz. Bu hafta Fransa ve İtalya’ya giderek kriz nedeniyle Avrupa bankalarının borçlanma durumlarını mercek altına alıyoruz. (Biraz yavaş oku)

Programımızda Avrupa’nın iki ünlü ekonomisti ile borçlanma sorununu ve bu konuda ne tür bir çözümün mümkün olabileceğini konuşacağız. Daha sonra iki ülkenin mali yapısıyla ilgili son durumu sizlere aktaracağız. Bu ülkelerden birinde küçük ve ota ölçekli şirketler borç almakta oldukça zorlanırken diğer ülkede borçlanma yönünde ciddi bir iyileşmenin olduğu görülecek.

Resesyonun olduğu ve iç pazarın daraldığı bir ekonomide küçük ve orta ölçekli şirketlerin üretimi düştüğü ve kazancı azaldığı için borçlarını ödeyemez hale gelir. Bu yüzden bankalar mali yapısı bozulan bu şirketlere kredi vermek istemiyor ya da daha yüksek faizli krediler vermek ister. Ancak bu durumda da şirketler krediyi ödeyemeyecekleri için krediye başvurmaz. Bu gelişmeler biriktikçe sistem üzerinde bir baskı oluşturur. Buna Crash Course deniliyor.

Avrupa’da tek para birimi son 9 yıldır kullanımda. Bu da ister Paris ister Milan’da olun ortak bir Avrupa kur pazarının oluşmasına ve faiz oranlarının aynı seviyede yakınlaşmasını sağladı.

Ancak mali krizle birlikte bir çok ülkedeki kamu borcunun tavan yapması söz konusu faiz oranlarında büyük farklılıklar yarattı. Bankalar da müşterilerine yaptıkları ödemeler ve kredi çeken borçlulardan geri aldığı faizlerin arasında bir denge kurmaya ve kar marjını korumaya çalışıyor. Bazı bankalar da krizin olduğu ülkelerdeki bankalara kredi vermeyi riskli gördüğü için tereddüt yaşıyor.

Bu gelişmeler karşısında sıcak para güvenli olan limanlarda toplanmaya başlandı. Faiz oranlarında yaşanan bu değişim nedeniyle güvenli limanlarda toplanan ve işletilen paralar da beklediği kar marjını alamaz hale geldi. Bu da sistem içerisinde Finansal Bölünme adında bir sorunun oluşmasına neden oldu.

Finansal Bölünme’nin en katı örneğini şirketlerin İspanya ve İtalya’da bulabiliriz. Bu ülkede şirketler aldıkları kredi için Almanya’ya oranlar yüzde 1,6 oranında daha fazla faiz ödüyor.
Avrupa Merkez Bankası’nın son verilerine göre bireysel kredi başvurularında çok fazla bir değişiklik olmazken özel sektör şirketlerine verilen kredi miktarında önemli oranda düşüş göze çarpıyor. Krediye olan talepte de aynı zamanda düşüş yaşanıyor.
İtalya’nın Perugia kentine giden Euronews muhabiri Giovanni Magi bankaların yaşadığı sorunları uzmanlara sordu

150 bin nüfuslu Perugia Avrupa’nın kentsel ortaçağ mimarisinin en güzel örnek şehirlerinden biri. Turizm geliri bu küçük şehir ekonomisi için çok önemli. Bu küçük şehir ekonomisi için en büyük sorunlarda biri küçük ölçekli şirketlerin yaşadıkları sermaye sorunu. Bu durum şirketlerin kredi havuzuna erişmelerini zorunlu kılıyor.

Özellikle hane halkını ve küçük ölçekli şirketleri vuran ekonomik krizle birlikte bankalar artık sınırlı oranda kredi veriyor. Şimdi bu krizi etkilerini bir aileyi örnek vererek daha iyi anlamaya çalışalım.

Kamera ekibimiz 3 çocuğu da öğrenci olan sıradan bir Perugia aileye misafir oldu. Aile bireyleri yemek faslı için bir arada. Genelde yemek bitince çocukların anne ve babalarından istekleri olur. Bu seferki öğlen yemeğinde ailesinden para isteme sırası Andrea’da..Ancak anne Rita ve baba Morizo’nun bu konuda pek de cömert olduğu söylenemez.

Hayır Andrea. Mümkün değil. Zaman değişti, bizim de daha çok tasarruf edip kenara biraz para koymamız gerekiyor.

Andrea, belki bunu yapabiliriz ama bir seçim yapmamız gerekiyor. Belki senin bazı şeylerden vazgeçmen gerekebilir. Çünkü zaten tatile gideceksin yakında. Bankaya olan borcu azaltmak için masraflarımızı belli bir seviyeye çekmeliyiz.

Ailenin verdiği cevap bizim de Finansal Bölünme’nin yarattığı etkileri ve İtalya’da kredi başvurularında yaşanan değişimi anlamaya yardımcı oluyor. İtalyan aile kendi geleceği için daha fazla para biriktirmek istiyor. Bu durum bankaların kriz döneminde sermaye artırımına gitmeleriyle aynı durumu teşkil ediyor.

İtalyan aile tasarruf için artık istekleri arasında seçim yapma noktasına geldi. Bu durum bankaların, borçlarını azaltmak için hızla aktif satışı yapmaya başvurmasına benziyor.
Bankalar yeniden yapılandırmaya giderek borçlarını azaltmaya çalışıyor.

Sermaye artırımı ve borçların yeniden yapılandırma kapsamında azaltılması ekonomik krizin üstesinden gelmek için çok önemli. Ama bu da büyümeyi engelleyebilir ve resesyonu derinleştirebilir. Bu da bankaların borç verme konusunda gönülsüz davranmalarıyla sonuçlanıyor.

Bankaların neden bu kadar gönülsüz olduğunu küçük bir bankanın genel müdürüne sorduk. Bu küçük İtalyan kentinde bankalar müşterileriyle doğrudan kişisel ilişki kurabilir. Ama bu bankalar aynı zamanda ulusal ve Avrupa Birliği düzenlemelerine de uymak zorundalar.

Aslında krizden sonra biz değil büyük bankalar kredi musluğunu kapattı. Biz kredi verilmesini teşvik edici bir politika izledik. Geçen yıl kredi akışında bir yavaşlama olduğu doğrudur ama şimdi yeniden likidite akışımız başladı. Kredi akışında yaşanan yavaşlama da talebin azalmasından kaynaklanıyor.

Yeniden yapılandırmanın başladığ 1990’larda, bir çok İtalyan bankası, Avrupalı finans gruplarıyla rekabet edebilmek için birleşme yoluna gittiler. Ama Euro Bölgesi krizi, küçük büyük tüm İtalyan bankaların Avrupa ve küresel çapta rekabet etmelerini zorlaştırdı.

Konuyu Avrupa’nın en çok tanınan iki ekonomisti ile konuştuk. Jean Paul Fitoussi ve Jack Attali. Her iki ekonomistin de krizle ilgili benzer ama aynı zamanda birbirinden farklı görüşleri var.

Finansal Bölünme’yi ve ekonomi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanlar risk almak istemiyor. Daha çok borsada hisse senetleri almaya ilgi gösteriyorlar. Çünkü bu alanda en azından bir likiditeye erişim olanağı var. Asıl sorun küçük ve orta ölçekli girişimciler için uzun dönemli mali kaynak bulmak.

Bildiğiniz gibi küçük işletmelere verilen kredi riski, büyük kuruluşlara verilenden her zaman daha fazladır. Yani bir tür likidite krizi olmasa da bir kredi sorunu var.

Bankalar ve küçük işletmeleri ne tür zorluklar bekliyor?

Eksik düzenlemeler ve denetlemelerin yetersiz olması bazı gerçeklerin üzerini kapatsa da Avrupa’da bankalara 1000 milyar Euroluk bir sermaye ihtiyacı olduğu biliniyor. Sermaye artırımı aynı zamanda yeniden yapılandırma demek. Bu finans sektörünün yeniden düzenlenmesi demek ki bu da çok sancılı bir süreç.

Avrupalı bankaların büyümeye nasıl bir katkısı olabilir ?

Bankalara maddi bir teminat sağlayarak onları yatırım yapmaya teşvik etmek. Bu maddi teminat başka birilerinden değil bir tek devletten, Avrupa Merkez Bankası’ndan ya da Avrupa Yatırım Bankası’ndan gelebilir. Bankaların, küçük işletmeleri yeniden finanse etmesinin önünü açmak için de Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası öncülüğünde adımlar atılmalıdır. Bu Avrupa’da büyümenin yeniden yakalanması için itici bir güç oluşturacak.

Bu çok ince ayarlı bir iş. Bankacılık sisteminin küçük işletmelere mali kaynak sağlaması gerekiyor. Ayrıca küçük işletmeler için bir pazar oluşturmanız lazım yoksa bu işletmeler gereken kazancı elde edemezlerse kredi borçlarını ödeyemez hale gelirler.

Bankalar ve küçük ölçekli işletmeler arasında bir güven oluşturmalıyız. Bunun için de düzenlemeler gerekiyor. Güven çok daha önemli. Girişimcilere güvenerek onların büyük bir potansiyel taşıdıklarına inanmamız gerekiyor. Özellikle bankaların buna inanmaları gerekiyor.

Borçlanmayı yeniden eski düzeyine getirmek için piyasada güvenin oluşturulması anahtar konumunda. Yeni düzenlemelerden kastım, kötü varlıklarından kurtularak mali dengeyi sağlamak. Ayrıca sermaye birikimini de oluşturarak krize karşı bir tampon gibi kullanmak gerekiyor. Ama maalesef sermaye birikimini sağlamak için bankalar herkese değil sadece güvendiği müşterilerine kredi veriyor.

Eğer bankalar karını artırmak için sadece güvendiği kişiye kredi verecekse o zaman küçük işletmelere verilen kredilerde oluşan büyük boşluğu kim nasıl dolduracak? Giovanni Magi bunu sorgulamak için Fransa’da…

Fransa’nın güneyinde elektronik alanında faaliyet gösteren Global Technologies şirketi son teknolojide yükselmeye çalışan küçük ölçekli şirketlere güzel bir örnek. Daha çok bakım ve onarım firması olarak başlayan şirket şimdi nano-teklonoji alanında özellikle enerji çevre, biyomedikal alanlarındaki yenilikçi uygulamalarıyla dikkat çekiyor.

Bugün büyüme ve teknolojik buluş, yarın sektörde ayakta kalabilmenin ve yarınki zorluklar karşısında krize yenik düşmemenin neredeyse yegane yolu. Bence önümüzdeki yıllarda en büyük sorunlardan biri de Asya ve Amerika’ya yönelik yapılan ihracat ne durumda olacağı.

Büyümek için fon sağlama hayati önemde. Global Teknolojileri şirketi, Avrupa Jeremie projesine katılan yerel bir banktan kaynak sağlayan şanslı şirketlerden biri.

Jeremie PACA Garanti sistemi, müşteriye fonun yüzde 80’nini garanti alma fırsatı sunuyor. Buna ek olarak, anlaşmanın yüzde 50’siyle sınırlı tutuluyor.

Yapısal fonlar dahil olmak üzere Avrupa Birliği’nin mali yardımı 12 milyar Euro. Üye ülkeler özellikle şirketleri ilgilendiren 900’den fazla bölgesel projeyi yürürlüğe koydu. Bu sistem sayesinde 2012 yılı itibariyle 44 bin ek istihdam sağlandı.

Küçük ölçekli şirketleri için mali yardım konusu bir çok şekilde sağlanabilir. Örneğin bireysel borçlanma gibi.

Büyük kuruluşlar özellikle finans kuruluşlarının hareket kabiliyeti azaldı. Bu, hem mevcut düzenlemeler hem de şirketlerin kendi sektöre yönelik dinamik olmayan yapılarından kaynaklanıyor. Bir boşluk var ve bu boşluk sadece borç alıp verme sisteminin de yardımıyla girişimciler tarafından doldurulacak.

Bu haftaki Real Economy programının sonuna geldik. Gelecek programda Avrupa Bankacılık Birliği üzerinde duracağız. Bu alandaki son gelişmelerden haberdar olmak için bizi izlemeye devam edin. Yeniden görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Yunanistan ekonomik krizi sona mı eriyor?

Yunanistan ekonomik krizi sona mı eriyor?

Avrupa Birliği'nden ekonomiyi canlandıran dev yatırım fonu