İsrailli milletvekili David Tsur: Türkiye ile barışmak istiyoruz

İsrailli milletvekili David Tsur: Türkiye ile barışmak istiyoruz
By Bora Bayraktar
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button
REKLAM

Türk-İsrail ilişkileri özellikle son 5 yıldır bir krizden diğerine sürükleniyor. 2008 Aralık ayındaki Gazze Savaşı, Davos’ta İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile Başbakan Erdoğan arasındaki gerilim, alçak koltuk krizi ve nihayet Mavi Marmara’da yaşananlar. 9 Türk vatandaşının ölümüyle sonuçlanan Mavi Marmara krizinden bu yana iki ülke arasında büyükelçi düzeyinde ilişki yok. İsrail’in bir yıl önce özür dilemesi de meseleyi tam olarak çözmedi. Hali hazırda Türk ve İsrail heyetleri ölen ve zarar gören kilerle ilgili tazminatlar üzerinde pazarlık yapıyor. Buna ilaveten İsrailli yetkililer hakkında açılan ceza davaları da sorunun farklı bir boyutu.

Üst düzey yetkililerden ilişkilerin rayına oturtulacağı yönünde niyet beyanları gelse de Ortadoğu’da sahadaki gerçeklere bakarak yargıya varmak daha yerinde. Yine de taraflar arasında küçük küçük resmi ziyaretler de yok değil. İşte bunlardan birini İsrailli milletvekili David Tsur gerçekleştirdi. Eski Dışişleri Bakanlarından Tzipi Livni’nin Partisi Hatenua’dan son seçimde meclise giren Tsur İstanbul asıllı bir İsrailli. Kuzguncuk’ta doğup büyümüş, 1960’lı yılların ortasında ailesiyle birlikte İsrail’e göç etmiş. Euronews’un sorularını yanıtlayan Tsur hem Türk-İsrail ilişkilerini hem de İsrail’in bölgeye ve Suriye, Mısır gibi sorunlara nasıl baktığını değerlendirdi.

euronews: Türkiye’ye İsrail’den gelen ender konuklardan birisiniz.

David Tsur: Gerçekten de öyle. Resmi ziyaretler özellikle Mavi Marmara’dan sonra azaldı. Geçtiğimiz günlerde Çevre Bakanımız Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmişti. İlişkilerimiz biraz dondu gibi oldu. Ama ben burada olmaktan mutluyum. Zaten İstanbul’da doğdum. Turist olarak da birkaç defa gelmiştim. Hiçbir zaman burada olumsuz bir yaklaşımla karşılaşmadım. Buraya Marmara Grubunun konferansı için geldim. Bir panelde konuştum. Eski İran Dışişleri Bakanı Muttaki ile ve bazı Arap temsilcililerle aynı ortamda bulunduk. Sözlerimizi dinlediler. Ben Türkiye ile İsrail’in pek çok konuda ortak çıkarları olduğunu görüyorum. Hatta pek çok ortak değerimiz var. Bugün bölgedeki durum biraz sıkıntılı. Özellikle Suriye karışık, Mısır istikrarsız. Irak da öyle. Mısır ile Hamas arasındaki durum ortada. Bence bölgede ortak hareket edebileceğimiz pek çok alan var. Bu açıdan burada ilişkilerin gelişmesinde bir ilerleme olmasından memnunum. Tazminat meselesinde sona doğru yaklaşıyoruz.

euronews: Tazminatlarla ilgili yeni rakamlar ortaya atıldı. İsrail’in daha yüksek bir meblağ ödemeye hazır olduğu belirtildi. Siz bu konuda herhangi bir şey biliyor musunuz?

David Tsur: Basına çıkanların ötesinde bir şey söylemem mümkün değil detaylarla ilgili. Ama şunu söyleyebilirim: Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin düzelmesi konusunda çok ciddi bir destek var İsrail kamuoyunda. İlişkileri tekrar eski düzeyine getirebilmek için öncelikle Mavi Marmara krizini masadan kaldırmamız gerekiyor.

euronews: Bölge sizin de işaret ettiğiniz gibi karışık. Arap isyanları pek çok şeyi değiştirdi. İsrail de bunlardan etkileniyor olmalı. Ama Suriye konusunda, Mısır konusunda çok da sesini yükseltmedi. Irak Şam İslam Devleti gibi bir gelişme var ortada örneğin. İsrail’in perspektifi nedir bu olaylarla ilgili?

David Tsur: İsrail açıkça Esad’ın kendi halkını katlettiğini söyledi ve bunun kabul edilemeyeceğini belirtti. İç savaşın bir felaket olduğunu hep söyledik. Suriye ile sınırlarımız kapalı olsa bile birçok yaralı sığınmacıyı tedavi ettik ve kimilerinin İsrail’de kalmasına bile izin verdik. Tedavisi tamamlananları gönderdik. El Kaide’nin ve uluslararası cihat gruplarının Suriye’ye girmesinden ve sınırlarımıza yaklaşmasından rahatsızız. Bizim için biri şeytansa diğeri de şeytan. Bunlara karşı bir faaliyetimiz yok ama çok yakından izliyoruz. Özellikle stratejik silahların sızmasını önlemeye çalışıyoruz. Bu bizim için temel bir güvenlik sorunu. Hizbullah’ın ve diğer Şii grupların bu silahları ele geçirmesi İsrail’in kabulleneceği bir durum değil. Sesimizi yükseltmiyoruz çünkü Arapların içişlerine karışmak istemiyoruz. Ama yakından izliyoruz ve iç savaştaki ölümlerden endişe duyuyoruz.

euronews: Mısır’da, özellikle Sina’da süregelen bir çatışma var. Bununla ilgili İsrail ne diyor?

David Tsur: Mısır’da Mübarek’in düşüşünden, üç yıldır en çok Batı sınırımız etkilendi. Bizim bir komşumuzla en uzun sınırımız burada. Sina yarımadası güvensiz bölge haline geldi. Mısır’ın güçlü bir rejimle burada güvenliği sağlamasını umuyoruz.Sina’daki istikrarsızlık Mısır ve İsrail arasındaki doğal gaz akışını da etkiledi. Mısır’ın doğal gazının yüzde 40’ını buradan İsrail’e satıyordu. Ama bu istikrarsızlık dolayısıyla, kesintiler yüzünden bu satış durdu. Milyarlarca dolarlık bir ticaret sekteye uğradı. Biz yeni kaynaklar bulduğumuz için şanslıyız. İsrail Mısırla doğal gaz anlaşmasını iptal etti. Ama Ürdün hala bu hatta bağlı. İsrail Mısır iç işlerine müdahale edecek değil. Kim iktidarda olursa olsun, Mursi ya da Sisi, bu tamamen Mısır’ın iç meselesidir. Bizim için önemli olan barış anlaşmasını sürdürecek bir rejim olması. Bu yeterli. Aynı zamanda Sina sınırını denetleyecek bir yönetim bizi rahatlatır.

euronews: İsrail ile Filistin arasında devam eden görüşmeler var. Siz buradan bir sonuç çıkacağını düşünüyor musunuz? Bir ışık var mı?

David Tsur: Tünelde bir ışık var ve bu yaklaşan tren değil. Bir ay içinde Kerry’nin önerdiği doğrultuda önemli bir çerçeve metin çıkmasını bekliyoruz. Çatışmayı sona erdirecek temel konuların burada gündeme gelmesini bekliyoruz. İki devletli çözüm, Filistinlilerin İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanıması. Bazı küçük değişikliklerle 1967 sınırlarına dönüş. Yerleşimcilerin 3-4 büyük yerleşkede toplanması. Kudüs ve kutsal yerlerin statüsü ile ilgili pazarlıkların ertelenmesi, Ürdün sınırının denetiminin İsrail’e bırakılması gibi unsurlar olacak.

euronews: Bunlar aşağı yukarı Camp David’de Filistinlilere sunulan koşullar. Peki Türkiye’nin Filistin politikası bu görüşmeleri nasıl etkiliyor? Türkiye’nin Hamas’a verdiği desteğin olumlu olumsuz bir etkisi var mı?

David Tsur: Biliyorsunuz görüşmelerde Hamas taraf değil ve bu Filistin’in iç işi. İsrail Filistin Yönetimi ile görüşüyor. Mahmud Abbas çözüm olursa Hamas ile bir anlaşma yapacağını söylüyor. Bu Filistinlilerin çözmesi gereken bir sorun. Elbette İsrail nihai anlaşma imzalamak istiyor ve çatışmanın Hamas ile açık kalmasını istemiyor. Bu konuda desteğe ihtiyaç var. Çok az ülke var İsrail ile ve Hamas ile konuşabilen. Anlaşmayı Hamas’ın kabul etmesi için araya girebilir Türkiye. Tabi bu 2 yıl ya da 20 yıl sonra mı olur, onu bilemiyoruz. İsrail’de de barışa karşı insanlar var. Bu açıdan Türkiye bir rol oynayabilirse bu önemli bir katkı olur. Bunun olabilmesi için öncelikle aramızdaki sorunları çözmemiz gerek. Mısır şu an etkili değil. Sisi biraz daha bizi rahatlatıyor. Hamas Mısır’da dolaylı olarak Selefileri desteklediği için Mısır yönetiminin Hamas’a sıcak bakmadığını biliyoruz.

euronews: Bir de bölgemizde, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs sorunu var. Müzakereler başladı. Doğal gaz meselesi yeni bir pazarlık konusu olarak ortaya çıktı. İsrail, son yıllarda Yunanistan’a yakınlaştı ve adeta Kıbrıs Rum Kesimi’ni ve Atina’yı Türkiye’ye karşı alternatif olarak geliştirdi.

David Tsur: Biz Yunanistan’ı dost olarak görüyoruz. İlişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Bir sorunumuz yok. Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı bir alternatif olarak görmüyoruz. Gaz meselesine gelince, Allah bize bu nimeti verdi. İsrail doğal gazı üretmek için çok yatırım yaptı. İsrail ve Kıbrıs arasında iyi bir işbirliği var. Biz bunu Türkiye ile de yapmak istiyoruz. Buradan Türkiye de kazanç sağlayacaktır. Bir boru hattı ile Türkiye’ye, Mısır, Ürdün ve Filistin’e bile bunu ulaştırabiliriz. Enerji burada gerilimi azaltabilir ve herkese kazandırabilir.

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

HRW'den Ankara'ya suçlama: Suriye'de Türkiye'nin kontrolündeki bölgelerde hak ihlalleri yaşanıyor

ABD'nin yeni yaptırım tehdidi Türk-Rus ticaretini nasıl etkiledi?

Bakan Yerlikaya: Maden ocağındaki işçilerin 5'i konteyner, 4'ü araç içerisinde