Japonya'da son bir ayda üç bakan görevinden ayrıldı

REKLAM

Japonya'da görevinden alınacağı belirtilen İçişleri Bakanının istifa etmesiyle son bir ayda 3 bakan kabineden ayrılmış oldu. 

Japonya'da 2012-2020 dönemini kapsayan göreviyle "ülkenin en uzun süreli başbakanı" unvanına sahip Şinzo Abe suikastının ardından yapılan seçimde başbakanlık koltuğuna oturan Fumio Kişida'nın kabinesi bir ayda 3 fire verdi. 

Son olarak Başbakan Kişida'nın görevde alacağı yolunda söylentiler çıkan İçişleri Bakanı Minoru Terada istifasını sundu. Bakan Terada, hakkındaki bir finansman skandalıyla bağlantılı eleştirilerin ardından görevinden ayrıldı. 

Muhalefetin eleştirilerine karşın Bakan Terada, suçlamaları kabul etmeyerek hukuksuz bir işe imza atmadığını kaydederek göreve devam etme kararlılığı gösteriyordu.

Başbakan Kişida, Mart'ta sona eren mali yıl için ikinci bir ekstra bütçe tartışmaları da dahil olmak üzere parlamento çalışmalarına öncelik vermek için Terada'nın istifasını kabul ettiğini açıkladı.

24 Ekim'den bu yana üç bakanın istifa ettiği hatırlatılan Başbakan Kişida, özür dilemek istediğini söyledi.

Japon Başbakan, gazetecilere verdiği demeçte, "Ağır bir sorumluluk hissediyorum" diyerek pazartesi günü erken saatlerde Terada'nın halefini resmen belirlemeyi planladığını sözlerine ekledi.

Japonya Ekonomik Canlanmadan Sorumlu Devlet Bakanı Daişiro Yamagiwa da Birleşme Kilisesi (FFWPU) adıyla tanınan Moon Tarikatı'na başkanlık eden Hak Ja Han ile 2019'da fotoğraf çektirdiğini itiraf ettikten sonra görevden ayrıldı. 

Kabineden ilk ayrılan kişi Adalet Bakanı olarak görev yapan Yasuhiro Hanashi olmuştu. 

Şinzo Abe cinayeti

Meclis seçimleri arifesinde Abe, 8 Temmuz'da partisinin, batıdaki Nara kentindeki açık hava etkinliğinde yaptığı konuşma esnasında öldürülmüştü.

Cinayet zanlısı Tetsuya Yamagami, Birleşme Kilisesi (FFWPU) olarak tanınan dini yapılanmaya destek veren mesaj yayımladığı gerekçesiyle Abe'ye kin beslediğini belirtmişti. Polis sorgusunda zanlı Yamagami'nin, FFWPU'ya yönelik annesinin bağışlarının, ailesini iflas ettirdiğini savunması sonrası Japon kamuoyu, siyaset-kilise ilişkilerine yönelmişti.