Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Sırrı Sakık: 'Bundan sonraki süreci yalnızca hükümet kendi eliyle sekteye uğratabilir'

PKK üyeleri
PKK üyeleri ©  Ceerwan Aziz/Copyright 2018 The AP. All rights reserved.
© Ceerwan Aziz/Copyright 2018 The AP. All rights reserved.
By Sait Burak Utucu
Yayınlanma Tarihi
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

DEM Parti Milletvekili ve 2013-2015 arasındaki çözüm sürecinin önemli isimlerinden Sırrı Sakık, PKK’nin kendini feshettiğini duyurmasının ardından bu süreçte en büyük sorumluluğun artık iktidara ve TBMM'ye düştüğünü ifade etti.

REKLAM

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), örgüt lideri Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı "silah bırakma ve kendini feshetme" çağrısı çerçevesinde 9 Mayıs'ta uzun süredir beklenen kongrenin yapıldığını duyurmasının ardından 12 Mayıs Pazartesi günü örgütün feshedildiğini ilan etti.

PKK tarafından yapılan açıklamada, “12'nci kongremiz PKK’nin tarihi misyonunu tamamladığını değerlendirdi," ifadeleri yer aldı.

2013 ile 2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde rol alan isimlerden biri olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, PKK fesih ilanını Euronews Türkçe'ye değerlendirdi.

Sakık, bundan sonraki sürecin hangi şartlarda sekteye uğrayabileceğine dair soruya, "Süreci bir tek ancak hükümet kendi eliyle sekteye uğratabilir. Başka türlü sekteye uğrama şansı yok," yorumunu yaptı.

"Bu sürecin sekteye uğraması ancak iktidarın kararlı olmamasından kaynaklanır. Bu barış kararlılığı gösterilmemesi de samimiyetin olmamasıdır."

PKK'nın silah bırakarak üzerine düşeni yaptığını ifade eden Sakık, "Silahlı güçler üzerlerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Artık iktidar bunun gereğini yapmalıdır. Her dönem barışa karşı olan güçler var. Bunları biliyoruz. Ama biz gerçekten barış isteyenler olarak bu ülkede toplumun büyük bir kesimiyiz, yani onu [sekteye uğratma girişimlerini] engelleyebilecek güçteyiz. Onun için bu süreci çok yaymadan bu adımlar hızlı bir şekilde atılmalıdır. Türkiye kamuoyunun da beklentisi bu," ifadelerini kullandı. 

PKK'nin 12 Mayıs Pazartesi silahlı mücadelesini sona erdirdiğini açıklamasının ardından Türkiye, yeniden çözüm süreci benzeri bir dönemin eşiğine geldi.

Açıklamayı değerlendiren DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, bu gelişmenin Türkiye için tarihi bir fırsat olduğunu ifade etti. Sakık’a göre, artık silahlar değil siyaset konuşmalı.

Ancak Sakık, bunun için hem iktidarın hem de muhalefetin “ret ve inkâr” politikalarını terk etmesinin şart olduğunu savunuyor.

PKK'nın üzerine düşeni yaptığını, bundan sonra iktidar kanadının süreci oyalamadan hızlıca adımlar atması gerektiğini ifade eden Sakık, “Yeni bir demokratik toplum paradigması başlıyor. Yüzyıllık ret ve inkâr politikalarını bir kenara bırakıp yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal sözleşme ile yol almalıyız,” sözleriyle demokratikleşme vurgusu yaptı.

'Terörsüz Türkiye'nin 'çözüm sürecinden' farkı ne?

Türkiye, 2013-2015 yılları arasında “çözüm süreci” olarak adlandırılan bir dönemi yaşamıştı.

Bu süreçte devlet ile PKK arasında müzakereler yürütülmüş, silahların susması sağlanmış ancak süreç, 2015 yılında yaşanan siyasi gelişmelerin ardından sona ermişti.

Bugün ise mevcut süreç iktidar kanadı tarafından "Terörsüz Türkiye" olarak adlandırılıyor.

2013'te başlayan çözüm süreci ile bugünkü "Terörsüz Türkiye' süreci arasındaki farkı nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruya Sakık geçmişi hatırlatıyor.

“2013-2015 arasında AK Parti bu süreci tek başına yürütüyordu ama toplumun da geniş bir desteği vardı. Ancak Meclis’te özellikle CHP ve MHP bu sürece direndi. Dünya değişti, Orta Doğu değişti, dengeler değişti, talepler değişti. Sayın Bahçeli değişti. Bu çok önemli bir faktör."

"O dönem 2013'te en çok direnen siyasi hareketin aktörü Sayın Bahçeli’ydi. Şimdi bugün gelinen noktada bu sürece en büyük katkıyı sunan da kendisi. Onun için bugün Sayın Bahçeli’nin sürece verdiği destek bizi daha da umutlandırıyor."

'Türkiye’yi kapsayacak bir Anayasa ihtiyacı'

Sırrı Sakık’a göre, yeni sürecin sürdürülebilirliği için en kritik nokta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) inisiyatif alması.

PKK’nin silah bırakma kararının ardından artık iktidarın adım atması gerektiğini belirten Sakık, infaz düzenlemeleri ya da hasta mahkumların serbest bırakılması gibi adımları bir "bahar temizliği" olarak nitelendiriyor.

Ancak bunların yeterli olmayacağını dile getiren Sakık, “Bu sadece küçük bir yasal değişiklikle çözülecek bir mesele değil. Radikal adımlar atılmalı. Reddin, inkârın, asimilasyonun sona erdiği bir anayasa inşa edilmeli. Türkiye’nin tamamını kapsayacak bir toplumsal sözleşmeye yani bir Anayasa'ya ihtiyacımız var,” diyerek kapsamlı TBMM'de hazırlanacak bir anayasa değişikliğinin altını çizdi.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) uzun süredir dillendirdiği “sivil anayasa” hedefi ile DEM Parti'nin taleplerinin örtüşüp örtüşmediği sorusuna Sakık şu yanıtı veriyor: “Eğer samimiyseniz, gerçekten bir hukukun, huzurun ülkesini kurmak istiyorsanız; Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türkiye'nin özgürleşmesi konusunda bütün siyasi partilerin bu sürece dahil edilmesi gerekir. Bütün toplumun katılımını sağlayacak bir anayasa gerekir. Bir anayasa için iki partinin anlaşması ile anayasa olmaz. Toplumun bütün kesimleri anlaşmalıdır.

Bu noktada Sakık, anayasa yapım sürecinin katılımcı ve çoğulcu olması gerektiğini belirterek, sadece DEM Parti ve AK Parti’nin değil tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve halkın dahil edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Demirtaş ve tutukluların durumu

Sırrı Sakık, çözüm sürecinin inandırıcılığı açısından cezaevindeki siyasi tutukluların durumuna da dikkat çekti.

Özellikle eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasının önemine vurgu yapan Sakık, “Arkadaşlarımız bir an önce özgür olmalı,” dedi.

Yakın zamanda hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder’e de değinen Sakık, onun barış mücadelesine verdiği emeği değindi: “O da bu sürecin emektarlarından biriydi. Bugünleri görmesini çok isterdim. Ama verdiğimiz sözü biz omuzlayacağız ve barışı inşa edeceğiz.”

Türkiye'de çözüm süreci

Çözüm süreci, Türkiye'de 2013-2015 yılları arasında PKK ile Türk devleti arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015'te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye'deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor.

PKK militanları, 40 yıla yakındır sürdürdükleri saldırılarda, resmi rakamlara göre 15 bin'e yakın kişiyi öldürdü.

PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Son süreç ise iktidar tarafından 'Terörsüz Türkiye' kavramıyla tanımlanıyor.

Bahçeli'nin Öcalan ve İmralı görüşmesi çağrıları

Bahçeli 1 Ekim 2024'te yapılan TBMM'nin açılışındaki DEM Parti sıralarıyla tokalaşmasından bu yana Abdullah Öcalan hakkında birçok kez çağrı yaptı.

15 Ekim'deki grup toplantısında Bahçeli, Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği sırada "Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim," sözlerini hatırlatarak PKK liderinden örgüt militanlarına silah bırakıp, teslim olması yönünde talimat vermesini, "Terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin," sözleriyle istedi.

Bu konuşmasından tam bir hafta sonra Bahçeli, yeniden bir Öcalan çağrısı yaparak PKK liderinin tecridinin kaldırılmasını ve akabinde Meclis'te konuşma yapmasını talep etti.

"Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın."

Bunun ardından DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, 23 Ekim Çarşamba günü İmralı Cezaevi'nde amcası Abdullah Öcalan ile görüştü.

DEM Parti milletvekili Öcalan 24 Ekim Perşembe günü X hesabından yaptığı açıklamada, "Sayın Öcalan görüşmede genel siyasi gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kamuoyuna şu mesajın iletilmesini istedi: 'Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim,” ifadelerine yer verdi.

MHP lideri Bahçeli ise 26 Ekim'de Ankara'da katıldığı Ziya Gökalp Sempozyumu'nda "yeni çözüm süreci" konusunda açıklamalarda bulundu.

Buradaki konuşmasında Kürt ve Türk toplumu arasındaki ilişkiye yönelik mesajlar ileten Bahçeli, "Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir," sözlerini dile getirdi.

Bahçeli, Türklerle Kürtlerin "ortak düşman ve ortak tehlike karşısında bulunduklarını" belirtti.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle 28 Ekim'de bir mesaj yayınlayan MHP lideri, "Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur," sözlerine yer verdi.

Bahçeli, 26 Kasım'daki grup konuşmasında, “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz," dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 22 Aralık Pazar günü, 'İmralı' çıkışının arkasında durarak, "İmralı ile sağlanacak görüşmeler sonucunda terörün bittiği, terör örgütünün lağvedildiği ortak gelecek ideali, insan ve millet sevgisi çerçevesinde açıklanmalıdır," sözlerini dile getirdi.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

DEM Parti'den PKK kongresi açıklaması: 'Barış ve demokratik çözüm yolunda yeni bir sayfa açılıyor'

PKK duyurdu: 'Kongre başarıyla yapıldı, tarihi kararlar alındı'

48 üyeli yeni çözüm süreci komisyonu TBMM çatısı altında toplandı