6-7 Kasım gecesi ABD ordusu Karayipler'deki uluslararası sularda bir tekneye füze fırlattı. Teknede bulunan üç kişi de öldürüldü. Bu, ABD'nin Latin Amerika'dan uyuşturucu kaçakçılığına karşı yürüttüğü kampanyanın son operasyonuydu.
ABD yetkilileri, perşembe günü Karayip Denizi’nde uyuşturucu kaçakçılığı şüphesi üzerine bir gemiye yönelik ölümcül saldırı düzenlendiğini açıkladı.
Savunma Bakanı Pete Hegseth, sosyal medyada paylaştığı 20 saniyelik bir saldırı videosuyla, saldırıda gemide bulunan üç kişinin öldüğünü duyurdu.
Hegseth, “Daha önce de söylediğimiz gibi, narko-teröristlere yönelik gemi saldırıları, Amerikan halkını zehirlemeleri sona erene kadar devam edecek,” dedi.
Ayrıca geminin “terör örgütü olarak tanımlanmış bir yapı tarafından işletildiğini” iddia eden Hegseth, “Uyuşturucu trafiğini sürdürmeye devam ederseniz, sizi öldüreceğiz,” diye ekledi.
ABD Başkanı Donald Trump, Washington’un “uyuşturucu kartelleriyle silahlı çatışma halinde” olduğunu ve bu grupların işlettiği teknelerin yabancı terör örgütlerine ait olduğunu öne sürerek saldırıları savundu.
Ancak yönetim, bu iddialara ilişkin herhangi bir kanıt veya ek ayrıntı sunmadı.
Savunma Bakanı Pete Hegseth ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Çarşamba günü Kongre liderlerinden oluşan küçük bir gruba genişleyen askeri operasyon hakkında bilgi verdi.
Bu toplantı, saldırıların arkasındaki hukuki gerekçelere ve stratejiye dair üst düzey ilk açıklamalardan biri olarak değerlendirildi.
Cumhuriyetçi üyeler toplantı sonrası ya sessiz kaldı ya da kampanyaya güvenlerini dile getirdi. Demokratlar ise, saldırı prosedürleri ve bu eylemlerin yasal dayanaklarına dair daha fazla bilgi talep etti.
Eleştirmenler, uluslararası ve ABD hukukunu ihlal ettiği gerekçesiyle, açık denizlerde iddia edilen uyuşturucu kaçakçılarının öldürülmesini sorguluyor.
Venezuela ve Kolombiya, söz konusu saldırıları yargısız infaz olarak niteleyerek kınadı. Trump yönetimi ise bu suçlamaları reddetti.
Washington son dönemde, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro yönetimine yönelik söylemini sertleştirdi.
Bu durum, ABD’nin ülke topraklarında olası bir askeri müdahalede bulunabileceği yönünde endişeleri artırdı. Trump ise böyle bir niyetleri olmadığını savunuyor.