Reklam

 Copernicus
Sponsorlu içerik/Reklam', Euronews editoryal ekibi değil; reklam veren tarafından kontrol edilen içerikler için kullanılır. Bu içerik ticari birimlerce üretilmiş olup Euronews editoryal kadroları ve gazetecilerin dahli yoktur. Finanse eden ortak; konular, içerikler ve nihai onay için Euronews ticari birimleriyle işbirliği içinde çalışır.
Reklam
Sponsorlu içerik/Reklam', Euronews editoryal ekibi değil; reklam veren tarafından kontrol edilen içerikler için kullanılır. Bu içerik ticari birimlerce üretilmiş olup Euronews editoryal kadroları ve gazetecilerin dahli yoktur. Finanse eden ortak; konular, içerikler ve nihai onay için Euronews ticari birimleriyle işbirliği içinde çalışır.
Copernicus

Kuzey Kutup Bölgesi’nde ince buz üzerinde yürümek

Kuzey Kutup Bölgesi’nde ince buz üzerinde yürümek

Kuzey Kutup Bölgesi’nde denizdeki buz örtülerinin en azaldığı ay, genellikle eylüldür. Fakat Avrupa Birliği bünyesindeki Copernicus İklim Değişikliği Servisinin (C3S) verileri, geçen ayın seviyelerinin yine alışılmışın dışında düşük olduğunu gösteriyor. Kuzey Kutup Bölgesi denizlerinde buzların kapladığı alan, 1981-2010 yıllarının eylül ayları ortalamasına kıyasla bu yıl yüzde 36 daha küçüktü.

Denizlerdeki buz tabakaları 2012 ve 2007 yıllarında rekor seviyede küçüldü. 1979-2015 yılları arasında yaşanan küçülme oranı, her 10 yılda ortalama yüzde 13,4 oldu. (kaynak: Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, IPCC). Copernicus’un verileri, son dönemde bu seviyenin, genelde en yüksek olduğu kışın son aylarında bile ortalamanın altına düştüğünü gösteriyor.

REKLAM

Kuzey Kutup Bölgesi, gezegenimizin diğer bölgelerine göre iki kat daha hızlı ısınıyor. Yükselen sıcaklıklar, deniz buzlarını erime ve incelme döngüsüne sokuyor. Yakın zamanda yayımlanan bir IPCC raporuna göre buz tabakasının kapladığı alan, bugün “her bölgede, her ay ve her mevsim” olmak üzere 80’li ve 90’lı yıllara göre daha küçük. Bu raporda, hızla azalan eylül ayı buz tabakası seviyesinin muhtemelen bin yıldır görülmediğine dikkat çekiliyor. Aynı raporda, Kuzey Kutup Bölgesi’nde buzların erime mevsiminin uzadığı; yani buzların daha erken eridiği ve suların yılın sonlarına doğru daha geç donduğu vurgulanıyor. Ulusal Kar ve Buz Verileri Merkezi (NSIDC) Direktörü Dr. Mark Serreze, “Daha uzun bir süre kışları denizde buz görmeye devam edeceğiz; fakat gerekli önlemler bir an önce alınmazsa, sadece birkaç on yıl içinde yazları görülen buzlar gerçekten tarihe karışabilir” diyor.

2018’de Copernicus, Kuzey Kutup Bölgesi’ne gelen sıcak havanın etkisiyle Grönland’ın kuzeyindeki buz tabakasının 40 yıl sonra ilk kez, kışın beklenmedik bir şekilde açılarak deniz sularına geçit verdiğini bildirdi. Kuzey Kutup Bölgesi’nde deniz buzlarındaki değişimin izlenmesi ve bunlarla ilgili doğru tahminlerin yapılması, iklim değişikliğini anlamada son derece önemli. Gerçek zamanlı okyanus, deniz ve buz verilerini bir araya getiren modelleme sistemleri kullanan ve 1979’dan sonraki tarihsel verileri kıyaslayan C3S, bu sayede tahmin kabiliyetini geliştiriyor. Deniz buzlarının yoğunluğu, kapladıkları alan, türleri ve kalınlıklarına ilişkin günlük veriler, deniz ve atmosfer arasındaki etkileşimi ve deniz buzlarının ekosistemler ve taşımacılık üzerindeki etkileri inceleyen araştırmacılar için büyük önem arz ediyor.

Beyaz yüzeyler koyu yüzeylere kıyasla güneş ışığını çok daha iyi yansıttığından dolayı, deniz buzları yaz aylarında güneş ışınlarının yaklaşık yarısını yansıtmaktadır. Açık sulardaki yansıma oranı ise sadece yüzde 10’dur. Dolayısıyla, daha az buzun olması, Kuzey Kutup Bölgesi’nin her zamankinden daha fazla ısı soğurması anlamına geliyor. Albedo etkisi olarak bilinen bu olgu, Copernicus’a göre “Arktik genişleme” fenomeninin ana etmenlerinden biri. Dr. Serreze, “Bu, geri besleme döngüsünün bir parçasıdır. Bir taraftan denizdeki buz örtüsünü ısındığı için kaybediyoruz; diğer taraftan da denizde buzlar azaldığı için sıcaklık artıyor” diyor. Kuzey Kutup Bölgesi’nin bir buzdolabı işlevi gördüğüne dikkat çeken Dr. Serreze, yaşanan durumu “Gezegenimizin soğumasına yardımcı olan buzdolabı etkisini kaybediyoruz. Deniz buzu örtüsünün kaybolması, küresel ısınmayı hızlandırıyor” şeklinde ifade ediyor.

Deniz buzlarının erimesi, Kuzey Kutup Bölgesi’nin sığ kıta sahanlığındaki donmuş topraklarda hapsolmuş tehlikeli GHG metan gazlarının serbest kalmasına da neden olabilir. Cambridge Üniversitesinden okyanus fiziği uzmanı Prof. Peter Wadhams, Kuzey Kutup Bölgesi kıyılarında yazın bile buz tabakası olduğunu ve bunların toprak katmanlarını donma derecesinin altında tuttuğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

“Fakat son 10 yılda, deniz buzları çekildi ve sular ısındı. Deniz yatağına giren sıcak sularla, bu katmanlar çözülmeye başladı. Altta sıkışmış metan gazları atmosfere karışabilir. Tahminlerimiz, sıkışmış gazların yüzde 8’inin, yani 50 gigatonluk gazın serbest kalmasının küresel hava sıcaklığını 0,6 derece artıracağına işaret ediyor.”

REKLAM

Prof. Wadhams, bunu insanlığın karşı karşıya olduğu “büyük bir tehdit” olarak niteliyor.

İncelen deniz buzu tabakası, suya giren ışığın miktarını da değiştiriyor. Bu durumun, fitoplankton ve balıklar üzerinde de dâhil olmak üzere, deniz yaşamındaki biyolojik süreçler üzerinde etkileri olduğu belirtiliyor. Alfred Wegener Enstitüsü’nün Biyolojik Kutup Oşinografisi Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Barbara Niehoff, buz miktarının azalmasıyla gıda zincirindeki etkileşimin ciddi anlamda değişeceğini belirterek, “Bu durum, ana avcılar ve avlarından birincil (fitoplankton) ve ikincil üreticilere (bitkilerle beslenen hayvansal plankton) kadar uzanacak” diyor.

Deniz buzları aynı zamanda küçük plastik parçacıkları da barındırıyor ve bunları taşıyor. Deniz buzlarındaki plastik parçacıkların yoğunluğu, çoğu zaman deniz suyundaki yoğunluktan çok daha yüksek. Toronto Üniversitesi biyoloji bölümünden Doç. Dr. Chelsea Rochman’a göre, buzların erimesi, okyanuslarda plastik parçacıklarının yayılmasını hızlandırabilir. Yakın zaman önce yapılan bir çalışmaya göre, Kuzey Kutup Okyanusu’ndaki beş bölgeden alınan buz örnekleri, bir litre buzun 12.000’e kadar mikroplastik parçacık içerebileceğini ortaya koydu. Ulusal Oşinografi Merkezi Deniz Sistemleri Modellemesi biriminden Dr. Jason Holt, Kuzey Atlantik ve Avrupa denizlerinden Kuzey Kutup Bölgesi’ne su akışı olduğuna dikkat çekerek, bu durumun önümüzdeki yıllarda daha fazla plastik atığın toplanmasıyla sonuçlanabileceğini vurguluyor.

Bu yüzyılın ortalarında yazın deniz buzlarının görülmediği bir Kuzey Kutup Bölgesi’nin ortaya çıkma ihtimali, Avrupa-Asya rotasında seyreden gemiler için cazip bir kısa yolun oluşması ve bölgenin daha geniş bir bölümün sondaj çalışmalarına açılması olasılığını da beraberinde getiriyor. Fakat, bilim insanları, buz açısından fakir bir Kuzey Kutup Bölgesi’nin kırılgan kutup ekosistemlerinin dengesini bozabileceğini ve küresel iklimi etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.

Buzsuz bir Kuzey Kutup Bölgesi’nde Avrupa’dan Doğu Asya’ya giden ve seyahat süreleri hâlihazırda 48 gün olan gemiler, oluşacak yeni rota nedeniyle 10-15 gün kazanabilirler. IPCC raporuna göre, deniz buzlarının erimesine paralel olarak son 20 yıl içinde bölgede deniz taşımacılığı yoğunlaştı. Kışın yapılacak deniz yolculukları da daha kolay hâle gelebilir. Çünkü deniz üzerindeki buz katmanı inceldiğinden (1979’dan beri deniz yüzeyindeki beş yıldan eski buz miktarının yaklaşık %90’ı kayboldu) deniz buzu kolaylıkla parçalanabilir hâle geliyor.

Bakir Kuzey Kutup Bölgesi ekosistemlerinde artan trafik, çevrenin petrol sızıntıları ve hava kirliliğine maruz kalması kaygılarını artırdı. Kuzey Kutup Bölgesi hükümetlerinin oluşturduğu bir platform olan Kuzey Kutup Konseyine göre, ağır fuel oil (HFO) gemilerden kaynaklanan en büyük tehdit olarak öne çıkıyor. Büyük gemilerin tercih ettiği, yüksek sülfürlü bu artık yakıtı yakmak, aralarında küresel ısınmaya yol açan CO2, nitröz oksit ve ısı tutucu en güçlü ikinci gaz olan siyah karbonun da bulunduğu zararlı maddeler yayıyor. Yüksek yoğunluğundan dolayı, bir sızıntı durumunda bu yakıtı temizlemek aşırı derecede zor. 2015’te, Kuzey Kutup Bölgesi’nde gemilerin kullandığı yakıtların yaklaşık yüzde 57’si HFO idi.

Gemilerin emisyonları arasında, yakıtın tamamen yanmamasıyla geride kalan siyah karbon (BC) da bulunuyor. BC, hem atmosferdeyken hem de kar ve buzun üzerine indiğinde daha çok ışık emiyor. Araştırmalar, Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki siyah karbonun, orta enlemlerdekine kıyasla, beş kat daha ısıtıcı olabileceğini gösteriyor. Tahminlere göre, BC emisyonları, 2025’te 2015’teki seviyelerine kıyasla yüzde 6,5 artabilir; fakat Panama ve Süveyş kanallarındaki büyük kargo gemilerinin küçük bir kısmının Kuzey Kutup Bölgesi’ne kaydırılması bile BC emisyonlarını yüzde 46 oranında yükseltebilir. Dünyanın üçüncü en büyük konteyner taşıma şirketi de dâhil bazı denizcilik şirketleri, şimdiden çevresel kaygılar nedeniyle Kuzey Deniz Güzergâhı’nı kullanmayacaklarını açıkladı.

Potansiyel zararlarının boyutları belirsizliğini korusa da, yeni deniz güzergâhları açmak, yaban hayatındaki yaşam alanlarını da tehdit ediyor. Yedi endemik Kuzey Kutup Bölgesi memeli türüyle ilgili 2018’de yapılan bir araştırma, 80 hayvan nüfusunun yarıdan fazlasının, gemicilik güzergâhlarının tehdidi altında olduğunu gösterdi. En hassas konumda olanlar hayvanlar, kısıtlı bir yaşam alanının dışına çıkmayı sevmeyen bir balina türü olan denizgergedanları, beyaz balinalar ve deniz aygırları. Bering Denizi ya da Doğu Kanada Kuzey Kutup Bölgesi gibi deniz trafiğinin daha yoğun olduğu yerler, daha uzak yerlere kıyasla gemilerin etkilerine üç kat daha açık durumda. Uzmanlar, deniz buzlarının erimesi hâlinde bile yaban hayatı ve gemilerin birbirilerini etkilemeden birlikte var olabilmesine yetecek alan olmayabileceğini söylüyor. WWF Kuzey Kutup Bölgesi Programı’nın kıdemli uzmanlarından Melanie Lancaster, “IPCC, deniz buzu ve karın zamanlaması, dağılımı ve kalınlığındaki değişikliklerin, kutup ayılarının dağılımı, yuva yapma, avlanma ve hayatta kalma süreçlerindeki değişikliklerle bağlantılı olduğuna işaret ediyor” dedi. Lancaster, ayrıca “Kuzey Kutup Bölgesindeki gemicilik faaliyetleri için daha iyi standartlar ve uygulamalar gerektiğini” ifade ediyor.

Alfred Wegener Enstitüsü’nden Deniz Buzu Tahminleri Bölümü Başkanı Dr. Helge Goessling, “Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki deniz buzu ve hava koşulları tahminleri, bölgede artan insan faaliyetlerinin daha güvenli kılınmasına yardımcı olabilir. Bu şekilde umarız hem insanî hem de çevresel felaketler önlenebilir” diyor.

Goessling, “ECMWF gibi operasyonel tahmin merkezleri, uyguladıkları klasik ve sadece atmosfere odaklanan modelden, mevsimsel zaman aralıklarında buz koşullarının dinamik tahminlerini de sağlayan, hatasız sistemlere geçiyor. Bu sistemler ile bir ay sonrasını tahmin edebileceklerini kanıtladılar; ancak bu zaman sınırını daha da ileriye taşımalıyız” dedi.

REKLAM

C3S, Kuzey Kutup Bölgesi de dâhil, küresel düzeyde iklimin gemicilik güzergâhlarındaki etkisi konusunda somut tahminler sağlayabilmek amacıyla bir Küresel Gemicilik Hizmeti geliştiriyor. C3S Direktörü Carlo Buontempo “Bu, iklimin gemicilik güzergâhları üzerindeki etkisini sektörün görebilmesini sağlacak ilk hizmet olacak” diyor. Buontempo, verecekleri hizmeti “Birçok şirket, bu hizmetten faydalanmak isteyeceklerini ifade etmiş bulunuyor. Bu şirketler, deniz yollarını etkileyen iklim ve okyanus kaynaklı faktörleriyle ilgili son derece kapsamlı ve kaliteli mevsimsel bilgiler alacaklar. Kendi faaliyetlerine uyarlanmış modeller ise, belirli yolculukların maliyetini tahmin edebilecek” şeklinde tarif ediyor.

C3S’nin vereceği bu küresel gemicilik hizmeti, aynı zamanda önümüzdeki 10 ila 100 yıllık zaman dilimi için denizcilik güzergâhlarının maliyeti ve kullanılabilirliği konusunda projeksiyonlar da sağlayacak. Ancak Carlo Buentempo, “Hâlâ oldukça bakir olan bir bölgede artan gemicilik faaliyetlerinin daha fazla emisyona yol açabileceği ve çevreye daha fazla risk oluşturabileceği gerçeği göz önüne alınınca, Kuzey Kutup güzergâhının açılması, Kuzey Kutup Bölgesi’nin kullanımı konusunda yeni tartışmalara da neden oluyor” diyor.

Lancaster ise, “Kuzey Kutup Bölgesi için dünyanın geri kalanının harekete geçip, Paris Anlaşması uyarınca sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerini yerine getirmesi gerekiyor” diye konuştu.

Lancaster, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Mali kaynaklar, insan sermayesi, kurumsal kapasite ve bilgi yetersizliği, Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki toplulukların çevredeki bu hızlı değişime uyum sağlamasını zorlaştırıyor. Kuzey Kutup Dairesi’ndeki ülkeler, özellikle kıyıdaki ve donmuş topraklardaki topluluklarla birlikte çalışarak, yaşanan değişime uyum sağlamalarına yardımcı olmalı.”

Dr. Serezze,“İklim değişikliği nedeniyle meydana gelecek en büyük değişikliklerin Kuzey Kutup Bölgesi’nde olacağını biliyorduk. ‘Böyle olacağını size söylemiştik’ demek hiç hoşumuza gitmese de, böyle olacağını size söylemiştik” diyor.