Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

İklim davalarının on yılı: Hukuki mücadeleler hükümetleri ve kirleticileri nasıl sorumlu tutuyor?

Port Arthur, Teksas'ta çocuklar basketbol sahasında oynarken arka planda bir petrol rafinerisi görülüyor. Çarşamba, 27 Eylül 2017.
Teksas'ın Port Arthur kentinde, 27 Eylül 2017 Çarşamba, çocuklar basketbol sahasında oynarken arka planda bir petrol rafinerisi görülüyor. ©  Copyright 2017 The Associated Press. All rights reserved.
© Copyright 2017 The Associated Press. All rights reserved.
By Liam Gilliver
Yayınlanma Tarihi
Paylaş Yorumlar
Paylaş Close Button

Son on yılda iklim davalarında görülen keskin artış, hükümetleri ve büyük şirketleri sorumluluk almaya, somut adımlar atmaya ve eyleme geçmeye zorladı.

Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler, iklim davalarındaki ‘patlama’nın ardından eyleme dair açık kurallar belirlemeye zorlanıyor.

Climate Litigation Network’ten yeni bir rapor, 10 yıllık dava sürecinin, liderlerin ve büyük kirleticilerin vatandaşları iklim kaynaklı zararlardan korumasını sağlamak üzere ‘bağlayıcı hukuki yükümlülükler’ tesis edilmesine nasıl katkıda bulunduğunu inceliyor.

Bu hukuk mücadelelerinin çoğu, dünyada bir mahkemenin bir hükümete daha güçlü iklim eylemi almasını emrettiği ilk örnek olan çığır açıcı Urgenda davasından ilham aldı.

Karar, kar amacı gütmeyen Urgenda Vakfı’nın neredeyse 1.000 yurttaşla birlikte, hükümeti emisyonları azaltma, kamuoyunu koruma ve insan haklarını gözetme yönündeki taahhütlerine bağlı kalmaya zorlaması için Hollanda mahkemelerine başvurmasının ardından geldi.

İklim davaları inisiyatifi ve güveni geri kazandırıyor

Paylaşılan geleceğimizin temelini atmak: on yıllık iklim davaları iklim koruması için nasıl bir hukuk mimarisi kurdu başlıklı rapor, iklim davaları dalgasının, ‘zamanımızın belirleyici meydan okumasını’ ele almakta hükümetlerin ve şirketlerin sergilediği başarısızlığa doğrudan bir yanıt olduğunu savunuyor.

Dünya genelinde insanların neredeyse onda dokuzu (yüzde 89), hükümetlerinin iklim değişikliği yle mücadelede daha fazlasını yapmasını istiyor; buna karşılık sadece her beş kişiden biri hükümetinin verdiği sözleri tutacağına inanıyor.

“Bu bağlamda, iklim davaları inisiyatif ve güveni yeniden tesis etmenin bir aracı haline geldi,” raporda deniyor.

“Dava süreçleri, yurttaşların bağımsız mahkemeler aracılığıyla hesap sorma imkânı bulmasını sağlıyor; bu mahkemeler, onların durumunu kısa vadeli siyasi baskılar yerine hukuka göre değerlendirme sözü veriyor.”

İklim savunmaları

Bir hükümeti ya da güçlü şirket i başarıyla dava etmek bir zamanlar imkânsız görünüyordu, ancak yerleşik savunmalar artık sorgulanıyor. 1990’lardan bu yana şirketler, mahkemelerde ‘hesap vermekten kaçınmak’ için üç temel argümana dayanıyordu.

Bunlar; ‘siyasete bırakın’ savunması, iklim politikasının mahkemeler için fazla karmaşık olduğunu ileri sürer; ‘okyanusta bir damla’ savunması, tek bir ülke ya da şirketin küresel ölçekte yeterince etkili olmadığını ve bu yüzden bağlayıcı hukuki yükümlülükler doğuramayacağını iddia eder; ve ‘istediğiniz hedefi seçin’ savunması, hükümetlerin ve şirketlerin emisyon azaltımlarının düzeyini ve zamanlamasını diledikleri gibi belirleyebileceğini söyler.

Vaka bazında bu savunmaların etkisi azaldı, bunun sonucunda Brezilya, Almanya, İrlanda, Hollanda ve Güney Kore gibi ülkelerde iklim hedefleri güçlendi ve yasalar değiştirildi.

Bu süreç, topluluklara bir zamanlar dokunulmaz sayılan Shell gibi fosil yakıt devlerini ve TotalEnergies’i zorlayabilmek için güç veren hukuki temellerin atılmasına da yardımcı oldu.

İklim değişikliği mahkemelerde

Rapor, Urgenda davasının ardından mahkemelerden geçen birçok başarılı iklim davasını ayrıntılandırıyor.

Örneğin 2015’te Asghar Leghair, Pakistan hükümetine karşı dava açarak ülkeyi giderekdaha şiddetli iklim etkilerinden korumak için daha fazla adım atmasını talep etti. Lahor Yüksek Mahkemesi, Leghair lehine hüküm vererek bir İklim Değişikliği Komisyonu kurulmasını emretti ve devlet kurumlarını iklim politikalarını uygulamakla görevlendirdi.

İsviçre’de, KilmaSeniorinnen üyeleri hükümetin iklim konusundaki eylemsizliğini insan haklarının ihlali olarak mahkemeye taşıdı.

Dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin emsal niteliğindeki bir kararına yol açtı; mahkeme, İsviçre’nin aslında sera gazı emisyonları için yeterli bir azaltım yolu benimsememekle insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit etti.

Pabai v Commonwealth of Australia gibi başarısız davalar bile, iklim değişikliğinin varoluşsal tehdidine ulusal ölçekte dikkat çekmeyi başardı ve daha güçlü hükümet eylemine duyulan ihtiyacı vurguladı.

Bu davada, Torres Boğazı Adaları’ndan iki yaşlı lider, topluluklarını tehdit eden yükselen deniz seviyeleri nedeniyle 2021’de Avustralya hükümetine karşı bir toplu dava açtı.

2015’te dağ rehberi ve çiftçi Saúl Luciano Lliuya, Almanya’nın en büyük elektrik üreticisi RWE’yi mahkemeye verdi.

Lliyua, şirketin emisyonlarının Peru’daki buzulların erimesine katkıda bulunduğunu ve RWE’nin Huaraz kenti için sel önlemlerinin finansmanına yardımcı olması gerektiğini savundu.

Dava başarısız olsa da, mahkeme kararı artık şunu ifade ediyor: büyük bir karbon yayıcısı ‘koruyucu önlemler’ almayı reddederse, zarar gerçekleşmeden önce bile, emisyonlardaki payına orantılı maliyetlerden sorumlu tutulabilir.

Genel olarak rapor, bu tür davaların, tehlikeli iklim değişikliğini önlemek için hükümetlerin emisyonları nasıl azaltması gerektiğini tanımlayan hukuki yapı taşları oluşturduğunu söylüyor. Buna, Paris Anlaşması’nda belirtildiği gibi sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak ve büyük kirleticilerin iklim kaynaklı zararlar için sorumlu tutulmasını sağlamak da dahil.

Hukuki bir zorunluluk

“On yıl önce ahlaki bir zorunluluk olan şey bugün hukuki bir zorunluluğa dönüştü,” diyor Climate Litigation Network’ün eş direktörü Sarah Mead.

“Büyük kirleticiler, iklim değişikliğinden en çok sorumlu olan hükümetler ve şirketler, tehlikeli iklim değişikliğini durdurmaya yönelik küresel çabaya gereken katkıyı yapma yükümlülüğüne sahip.”

Mead, dünyanın en yüksek emisyon salan şirketlerinin “cezasız bir şekilde kirletememesi” ve “geleceğimizin sırtından kâr edememesi” gerektiğini, mahkemelerin artık buna yetiştiğini savunuyor.

Urgenda Hukuk Müşaviri Dennis van Berkle, son on yılda insanların mahkemeleri kullanarak tabandan bir hesap verebilirlik çerçevesi inşa ettiğini söylüyor.

“Hukuku, insanları ve gezegeni iklim değişikliğinden korumak için kullanmak konusunda hiç bu kadar elverişli bir konumda olmamıştık” diye ekliyor.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Paylaş Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

ABD'den izin çıkmadı: Sırbistan, Rusya ortaklı rafineriyi durduruyor

AB’de hava kirliliği 182 bin ölüme yol açtı

Derin deniz yunus ve balinalarında PFAS alarmı: Sonsuz kimyasallardan kaçış yok