Fransa Ulusal Meclisi Savunma Komisyonu, Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un ölümünden sonra terfi ettirilmesini öngören yasa tasarısını oy birliğiyle onayladı. Bu, Dreyfus'un Panthéon'a dahil edilmesine yol açabilecek sembolik bir adım.
Fransa Ulusal Meclisi Savunma Komisyonu, Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un ölümünden sonra tuğgeneralliğe terfi ettirilmesini öngören yasa tasarısını oy birliğiyle onaylayarak, Dreyfus'un maruz kaldığı antisemitik adaletsizliğin düzeltilmesine yönelik tarihi bir adım attı.
Dreyfus'un ölümünden 90 yıl sonra gelen tasarı, Ensemble pour la république (EPR) Bas-Rhin milletvekili ve tasarının raportörü Charles Sitzenstuhl'a göre, "Alfred Dreyfus'un tarihinde ve Cumhuriyet tarihinde önemli bir adım" olarak nitelendirildi.
"Alfred Dreyfus'u vuran antisemitizm geçmişte kalmış bir şey değildir. Bugün yaşanan nefret eylemleri, bu mücadelenin bugün de güncelliğini koruduğunu hatırlatıyor," diyerek tasarıyı 7 Mayıs'ta sunan eski Başbakan Gabriel Attal'a işaret etti.
Metinde ayrıca "beş yıllık sürgün ve aşağılanmanın (Dreyfus'un) askeri kariyerini onarılamaz bir şekilde engellediği" ve "bu adaletsizlik olmasaydı Alfred Dreyfus'un doğal olarak en yüksek rütbelere yükseleceğinin tartışılmaz olduğu" belirtiliyor.
Fransa'nın İsrail Büyükelçiliği de bir açıklama yaptı: "Fransız ulusu adalete bağlıdır ve unutmaz. Bir yanlışı düzeltmek, bir askeri onurlandırmak ve geçmişte ya da günümüzde antisemitizmin Cumhuriyet'te yeri olmadığını teyit etmek için Alfred Dreyfus'u ölümünden sonra tuğgeneralliğe terfi ettiriyor."
Dreyfus Olayı hakkında bilgi tazelemek isteyenler için, Fransız istihbaratı 1894 yılında bir Fransız subayından Paris'teki bir Alman elçilik yetkilisine gönderilen bir notu ele geçirdi. Şüpheler, askeri bir mahkeme tarafından yargılanan ve vatana ihanetten hüküm giyen Dreyfus'un üzerine düştü. Ocak 1895'te halka açık bir aşağılama töreniyle rütbesi geri alındı ve Fransız Guyanası'ndaki Şeytan Adası'nda ömür boyu hapse mahkum edildi.
Dava, ordu ve Fransız toplumu içindeki yaygın antisemitizm tarafından körüklendi. Dreyfus'un adını temize çıkarmak için gazeteci Bernard Lazare öncülüğünde kampanya başlatıldı.
1896'da yeni istihbarat şefi Yarbay Georges Picquart gerçek hainin bir başka subay, Binbaşı Ferdinand Walsin Esterhazy olduğunu keşfetti.
Saygın Fransız romancı Émile Zola, Ocak 1898'de "J'accuse" ("Suçluyorum") adlı ünlü açık mektubunu yayınlayarak ordunun adaletin yerini bulmamasındaki rolünü kınadı.
1906 yılında Fransa'nın en yüksek mahkemesi mahkumiyet kararını bozarak Dreyfus'u tamamen akladı. Binbaşı olarak orduya geri alındı ve I. Dünya Savaşı sırasında görev yapmaya devam etti.
Dreyfus 12 Temmuz 1935'te 76 yaşında öldü ve Dreyfus Olayı masumların haksız yere mahkum edilmesiyle eş anlamlı hale geldi. Bu olay, aynı zamanda Fransa'nın ve tarihin en kalıcı kurumsal antisemitizm örneklerinden biri olmaya devam etti.
Dreyfus Olayı uzmanı tarihçi Philippe Oriol'a göre tasarı 2 Haziran'da görüşülecek ve kabul edilmesi halinde "Dreyfus'un panteonlaştırılması gibi güçlü bir sembolün önünü kapatmayacak." Oriol, Panthéon'a, yani ünlü kişilere tapınmak için ayrılmış ulusal nekropole atıfta bulunuyor.
Oriol, Pantheon'a "tarihteki bir anı dahil etmek değil", "bir adamı dahil etmek" diye ekledi.
Alfred Dreyfus'un torunu Charles Dreyfus ise, "Bu terfinin onun sağlığında gerçekleşmemiş olmasından sadece üzüntü duyabilirim," dedi. France Inter'e konuşan Dreyfus, "Ona yapılan övgülerin çoğu ölümünden sonra yapıldı" diyerek, parlamenterler tarafından başlatılan bu jestin güçlü bir sembol olmaya devam ettiğini söyledi.
"Antisemitizmin neler yapabileceğini göstermek önemlidir."