Oyuncu Mia Threapleton’ın dikkat çekici performansına rağmen, 'Fenike Planı' akıllarda iz bırakmakta zorlanıyor ve rahatsız edici ölçüde yüzeysel bir film olarak kalıyor.
Otuz yıl boyunca estetik tarzı ve eksantrik anlatımıyla öne çıkan Wes Anderson, son yapımlarıyla artık kendini mi tekrar ediyor?
2023 yapımı "Asteroit Şehir" sonrası gelen filmler, hem görsel dünyasının içini dolduramaması hem de duygusal derinlikten uzaklaşması nedeniyle hayal kırıklığı yaratıyor.
1950 yılında geçen "Fenike Planı" filmi ise kelimenin tam anlamıyla büyük bir patlamayla başlıyor.
Avrupa’nın en zengin adamlarından biri olan yozlaşmış sanayici Anatole "Zsa-zsa" Korda (Benicio Del Toro), altıncı uçak kazasından sağ çıkmaya çalışırken bir yandan da son suikast girişiminden kurtulmanın yollarını arıyor.
Film, patlamalar, kan ve beceriksiz bir pilotun ani fırlatılmasıyla hızlı bir açılış yapıyor—adeta yüksek tempolu bir çılgınlık.
Kendi sonunun yaklaştığını fark eden Korda, ayrı yaşadığı kızı Liesl’i (Mia Threapleton) ziyaret ediyor ve dokuz oğluna rağmen tüm servetinin tek varisi olacağını açıklıyor. Rahibe olmak üzere eğitim gören ve babasının etik dışı yöntemlerinden rahatsız olan Liesl, bu teklifle sarsılıyor.
Korda, en cüretkâr yatırım projesinin hayali bir Fenike ülkesinde hükümet tarafından sabote edileceğinden şüpheleniyor. Detaylarını ayakkabı kutularında sakladığı bu girişimi kurtarmak için yatırımcı ve bağışçılardan vaat edilen avansları toplamak üzere kızını da yanına alarak çılgın bir tur planlıyor.
Michael Cera’nın canlandırdığı Norveçli böcek uzmanı öğretmen Bjorn, Wes Anderson evrenine adeta doğuştan ait bir karakter. Göründüğü kadar beceriksiz olmayabileceği şüphesiyle gizemli bir hava taşıyan Bjorn, izleyiciyi absürt ama detaylı bir dünyaya çekiyor.
Filmde Bjorn’a, züppe karakterler Leland (Tom Hanks) ve Reagan (Bryan Cranston) ile fesli gece kulübü sahibi Marsilya Bob (Matthieu Amalric) eşlik ediyor. Bu tempolu yolculukta ayrıca Amerikalı denizci Marty (Jeffrey Wright) ve kuzeni Hilda (Scarlett Johansson) da kadroya katılıyor. Her şey, son seviye düşman olarak karşımıza çıkan, sakallı ve gür kaşlı Nubar Amca (Benedict Cumberbatch) ile zirveye ulaşıyor.
Kağıt üzerinde vaatkar görünen "Fenike Planı" jenerik öncesi hoş tempolu açılışına rağmen, Wes Anderson için beklenen geri dönüşü sunamıyor.
Hızlı ve abartılı diyaloglar bu kez yavan kalıyor; yıldızlarla dolu oyuncu kadrosu etkisiz kullanılıyor. Yatırımcılara hatıra olarak el bombası verilmesi gibi espriler kısa sürede yorucu hale geliyor. Ve Wes'in "Suda Yaşam," "Büyük Budapeşte Oteli" ya da "Yaman Tilki" filmlerinde hissedilen o duygusal derinlik burada hissedilmiyor.
Benicio Del Toro’nun kefaret arayan kayıtsız bir kapitalisti canlandırması ilgi çekici olsa da, karakter gelişimi açısından kendisine pek alan tanınmamış. Özellikle daha önce Bill Murray, Ralph Fiennes ya da George Clooney'nin canlandırdığı Anderson karakterleriyle karşılaştırıldığında bu eksiklik dikkat çekiyor.
Elbette, Wes Anderson’ın sadık takipçileri —“Weshead”ler— yine de görsel tasarıma hayran kalacaktır. Adam Stockhausen’ın kusursuz setleri ve Anderson’ın simetri takıntısı hala etkileyici. Bill Murray'nin kısa ama eğlenceli Tanrı sahnesi ve Mia Threapleton’ın sakin ama etkileyici performansı da öne çıkıyor. Ancak tüm bu anlar, "Fenika Planı"nı Anderson filmografisinde daha parlak örneklerinin gölgesinden kurtarmaya yetmiyor.
Wes Anderson’ın son dönem filmlerinde olduğu gibi — "Fransız Postası" hariç, ki o da haksız yere eleştirildi— son yapımı da görsel şıklığını tamamlaması gereken duygusal derinlikten yoksun kalıyor. Yönetmen, hassas çerçeveleme, kusursuz detaylar ve ihmalkar ebeveynlerin günahlarından arınma arayışı gibi imzası haline gelmiş temaları işleyebiliyor, ancak ruhsuzluk seviyesine varan bir parodiye dönüşmekten kurtulamıyor.
"Asteroit Şehir" kadar kendinden memnun olmasa da, daha hızlı ve doğrudan ilerleyen bu macera, Anderson ile uzun süreli iş birliği yapan Roman Coppola’nın izleyiciden çok kendi eğlencelerine odaklandığı izlenimini veriyor. Anderson artık kendi başına bir tür haline gelmiş olabilir, ancak "Fenike Planı"nın bugüne kadar yaptığı en az ilgi çeken filmlerden biri olduğu söylenebilir.
Titizlikle hazırlanmış görsel şölenlerinde insani derinliği tuhaflık uğruna feda etmek, izleyicilerin sadece nostaljik olarak eski ve çok daha dolu yapımlarını aramasına yol açacak — hatta "Fransız Postası" savunucuları bile bu noktada zorlanabilir.
"Fenike Planı" şimdi sinemalarda.