Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

Suzanne Lacy’nin 'Birlikte' sergisi dijital şiddete dikkat çekti

Katılımcılar
Katılımcılar ©  Sakıp Sabancı Müzesi
© Sakıp Sabancı Müzesi
By Buse Keskin
Yayınlanma Tarihi
Paylaş Yorumlar
Paylaş Close Button

UN Women, UNFPA ve UNDCO ortak davetiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde yer alan Suzanne Lacy 'Birlikte / Togaether' sergisi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik dijital şiddete dikkat çekti.

Feminist sanatın öncülerinden Suzanne Lacy’nin Türkiye’deki ilk kapsamlı sergisi “Birlikte / Togaether,” Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyaretçilerle buluştu. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Koordinasyon Ofisi (UNDCO) iş birliğiyle düzenlenen sergi özel gösterimi, her yıl 25 Kasım–10 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen Kadına Yönelik Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm kampanyasının bir parçası olarak sunuldu.

Bu yılın teması, “Tüm Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Dijital Şiddete Son Verin” çağrısını taşıyor.

Belen Sanz Luque: 'Dijital şiddet de gerçek şiddettir, buna son vermeliyiz'

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü Belen Sanz Luque, Sakıp Sabancı Müzesi’nde düzenlenen serginin özel gösteriminde yaptığı konuşmada, dijital şiddetin kadınlara ve kız çocuklarına yönelik hızla artan bir tehdit olduğunu vurguladı.

Sanz Luque, Kadına Yönelik Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm kampanyasının tarihine değinerek, bu mücadelenin kökeninin Latin Amerika’daki kadın hareketine dayandığını hatırlattı: “Bugün andığımız 25 Kasım tarihi, Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı direnen Mirabal kardeşlerin 1960 yılında öldürülmesiyle sembolleşti. Kadın hareketi, o günü, tüm dünyada kadınlara yönelik şiddeti hatırlamak ve buna karşı ses yükseltmek için simgesel bir güne dönüştürdü.”

Sanz Luque, bugün 16 Günlük Aktivizm kampanyasının Birleşmiş Milletler’in bulunduğu tüm ülkelerde sürdürüldüğünü belirterek, dijital şiddet verilerinin acil eylem gerektirdiğini söyledi: “Avrupa ve Orta Asya’da dijital teknolojileri kullanan 18 yaş üzeri kadınların yarısından fazlası yaşamlarında en az bir kez çevrimiçi şiddetin bir türüne maruz kaldı. Ancak ülkelerin yüzde 40’ından azı bu tür şiddetle mücadeleye yönelik düzenlemelere sahip. Küresel ölçekte yaklaşık 2 milyar kadın ve kız çocuğu, dijital taciz veya çevrimiçi takip gibi ağır şiddet biçimlerine karşı hâlâ yasal korumadan yoksun.”

“Bu sayıların arkasında, milyonlarca kadını etkileyen derin ve yapısal bir eşitsizlik yatıyor” diyen Sanz Luque, bu yılki kampanyanın temasının “Dijital şiddet de gerçek şiddettir” vurgusunu taşıdığını hatırlattı. “Dijital şiddet, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarında ciddi sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle teknoloji şirketlerinin daha fazla sorumluluk alması, kurumların etkili koruma sağlaması ve tüm kadınların dijital zorbalığı önleme, bildirme ve karşı koyma yolları konusunda bilinçlenmesi gerekiyor.”

Sabancı Müzesi'nde Suzanne Lacy'den bir alıntı, 5 Aralık 2025.
Sabancı Müzesi'nde Suzanne Lacy'den bir alıntı, 5 Aralık 2025. Burcu Başaran

Konuşmasında sanatın farkındalık yaratmadaki gücüne de dikkat çeken Sanz Luque, “Suzanne Lacy’nin eserleri, bizi hem sanatla hem de kendi duygularımızla daha derin bir bağ kurmaya çağırıyor. Bu sergi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığa karşı ortak bir dayanışma alanı oluşturuyor,” dedi.

Sanz Luque, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı: “Bugün burada, birlikte hareket ederek kadınlara yönelik tüm şiddet biçimlerine karşı ortak mücadelemizi sürdürüyoruz."

Florence Bauer: 'Kız çocukları çevrimiçi şiddete karşı en savunmasız grup'

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Doğu Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü Florence Bauer ise yaptığı konuşmada, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin küresel bir kriz olduğunu, ancak hâlâ “sessiz bir kriz” olarak görüldüğünü söyledi.

Bauer, herkesin bu dönemi şiddeti önleme ve buna karşı mücadelede kendi taahhütlerini yenilemek için bir fırsat olarak görmesi gerektiğini vurguladı: “Bu kriz dünyanın her yerinde var. Ancak çoğu zaman sessiz kalıyor, yeterince konuşulmuyor. İşte bu nedenle bir araya geldiğimiz bu tür etkinlikler çok önemli. Sanat, farklı hikâyeler aracılığıyla bizleri hem düşünmeye hem de farkındalık kazanmaya davet ediyor.”

Bu yılki kampanya temasının “Tüm kadınlara ve kız çocuklarına yönelik dijital şiddete son verin” olduğunu hatırlatan Bauer, dijital şiddetin özellikle genç kızlar arasında hızla yayıldığına dikkat çekti: “Değişim o kadar hızlı ki, etkilerini anlayabilmek için birlikte çalışmamız gerekiyor. Genç kızlar ve ergenler, hayatlarının gelişim dönemindeler; bu dönemde çevrimiçi ortamda maruz kaldıkları şiddet onların ruh sağlığını hem kısa hem uzun vadede derinden etkiliyor.”

Bauer, UNFPA verilerine göre kadın ve kız çocuklarının yaklaşık yüzde 58’inin sosyal medya platformlarında tacize uğradığını belirterek, “Yalnızca çevrimiçi takip ve siber zorbalık değil, mahrem görüntülerin paylaşılması da giderek normalleşiyor. Oysa bu paylaşımlar çoğu zaman şiddet, tehdit, şantaj ve kontrol aracı hâline geliyor. Bu da derin ve uzun süreli travmalara neden oluyor” dedi.

Genç kızların çevrimiçi ve çevrimdışı özgürlüklerinin korunması gerektiğini belirten Bauer, UNFPA’nın küresel “Bodyright” kampanyasından da söz etti: “Bu kampanya, insan bedeninin dijital ortamda bir şirket logosu kadar korunması gerektiğini savunuyor. Çünkü bugün bir markanın logosu internette bir kadının imajından daha fazla korunuyor. Biz de bu nedenle teknoloji şirketleriyle, yasa koyucularla ve parlamentolarla çalışarak kadın ve kız çocuklarının dijital alanda yasal ve teknik korumaya sahip olmasını sağlamak için çabalıyoruz.”

Bauer, sanatın toplumsal şiddetle mücadelede benzersiz bir alan sunduğunu belirterek konuşmasını şöyle tamamladı: “Sanat, zor hikâyeleri anlatmanın güvenli ve duygusal bir yolunu sunar. Suzanne Lacy’nin işleri de tam olarak bunu yapıyor: Verileri ve istatistikleri hayatın gerçek hikâyelerine dönüştürüyor. Bugün burada bulunmak, bu sessiz krizle yüzleşmek ve birlikte çözüm üretmek için bir fırsat.”

'Togaether'

Suzanne Lacy, 1970’lerin Amerikan sanat sahnesinde gelişen politik ve feminist sanatsal pratiklerin öncülerinden biri olarak, kimlik, özgürlük, emek, şiddet ve yaşlanma deneyimlerini kamusal alanda görünür kılan performanslarıyla tanınıyor. Sanatçı, bireysel ifade biçimlerini kolektif eylemle birleştirerek dayanışma ve katılım odaklı bir sanat anlayışı geliştiriyor.

Sergide, sanatçının farklı dönemlerinden önemli işler bir araya getiriliyor. “Fısıltı, Dalgalar, Rüzgâr” (Whisper, the Waves, the Wind, 1983–84) adlı çalışma, Güney Kaliforniya kıyısında 65 ile 95 yaş arasındaki kadınların yaşlanma deneyimlerini paylaştıkları kamusal bir performansa dayanıyor. “Kristal Örtü” (The Crystal Quilt, 1985–87) ise 1987 Anneler Günü’nde Minneapolis’te 430 gönüllü kadının katılımıyla gerçekleşmiş ve yaşlı kadınların bilgeliğini kamusal alanda görünür kılmış bir proje olarak öne çıkıyor. 2015 tarihli “Kendi Elinle” (By Your Own Hand) performansı ise Ekvador’un başkenti Kito’da kadınlara yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilmiş, erkeklerin kadınların yazdığı mektupları okuyarak şiddet konusundaki toplumsal sorumluluğu üstlenmesine odaklanmıştı.

“Birlikte / Togæther”, Suzanne Lacy’nin yarım yüzyılı aşan sanat pratiğini Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluştururken, kadınların bir araya gelişinin dönüştürücü gücünü kutluyor. Sergi, kadınların hikâyelerini kamusal alanda ortak bir sesle yeniden kurarken, sanatın toplumsal değişimi tetikleyen bir araç olabileceğini hatırlatıyor.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Paylaş Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

İstanbul'da başkonsoloslar 'Dijital Şiddete Son' temalı resepsiyon düzenledi

Kazakistan'daki şehirler 'kadına yönelik şiddet' konusunda farkındalık yaratmak için turuncu renkte aydınlatıldı

Fransa'da kadınlara yönelik şiddete karşı protesto: 'Eşitlik konusunda geriye gidiyoruz'