Newsletter Haber Bülteni Events Etkinlikler Podcasts Video Africanews
Loader
Bize Ulaşın
Reklam

AB seçimlerinde 'Süper Pazar': Merkez sol partiler serbest düşüşte

Cumhurbaşkanı adayı Nicusor Dan, Romanya'nın Fagaras kentinde tekrarlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullanmadan önce mührü tutarken gülümsüyor.
Cumhurbaşkanı adayı Nicusor Dan, Romanya'nın Fagaras kentinde tekrarlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullanmadan önce mührü tutarken gülümsüyor. ©  Eduard Vinatoru/Copyright 2025 The AP. All rights reserved.
© Eduard Vinatoru/Copyright 2025 The AP. All rights reserved.
By Sandor Zsiros
Yayınlanma Tarihi
Haberi paylaşın Yorumlar
Haberi paylaşın Close Button

Uzmanlar Euronews’e verdiği demeçte, merkez sol partilerin Avrupa genelinde seçmenlerle bağını kaybettiğini ve bunun, toplumsal sorunların baskın olduğu bir dönemde gerçekleştiğini belirtti.

REKLAM

Avrupa liderleri, Pazar günü Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağcı rakibi George Simion’u dramatik bir şekilde geride bırakan merkezci Nicusor Dan’ı hızla tebrik etti.

Dan, oyların yüzde 53,6’sını alarak ABD Başkanı Donald Trump’ın muhafazakâr politikalarına ve milliyetçi değerlerine benzer bir çizgiyi savunan Simion’un önüne geçti.

Buna karşılık, Bükreş Belediye Başkanı ve AB-NATO yanlısı olan Dan, ülkeyi Avrupa ana akımında tutma ve komşu Ukrayna’ya desteği sürdürme sözü vermişti. Onun zaferi, Avrupa için kritik zorlukların yaşandığı bir dönemde AB ve Ukrayna açısından büyük bir rahatlama anlamına geliyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Güçlü bir Avrupa içinde açık ve müreffeh bir Romanya inşa etmek,” için destek sözü verdi. AB Konseyi Başkanı Antonio Costa ise sonucun “Rumenlerin Avrupa projesine bağlılığının güçlü bir göstergesi,” olduğunu belirtti.

Brüksel’deki ULB Üniversitesi’nden siyaset bilimci Jean-Michel De Waele, bu sonucun Avrupa’daki milliyetçiler için bir gerileme olup olmadığını zamanın göstereceğini söyledi ancak liderlerin sistem karşıtı seçmenlerin öfkesini göz ardı edemeyeceğini vurguladı:

“Çözülmesi gereken pek çok sorun var. Ve Avrupa Birliği vatandaşları —özellikle bu bölgedekiler— AB’den ikna olmuş durumda değiller,” dedi.

“Sonuçta Rumen vatandaşlarının yüzde 46’sı Simion’a oy verdi. Dolayısıyla AB sevinç yaşayabilir ama unutmamalı ve şunu dememeli: ‘Mesajı aldık, iletişimi değiştiriyoruz. Her şey eskisi gibi devam ediyor.’”

Somut politikalar ve net duruşlar

Romanya ile paralel olarak, Polonya ve Portekiz de Avrupa seçimlerinin gerçekleştiği “Süper Pazar”da sandık başına gitti.

Polonya’da, AB yanlısı aday Rafał Trzaskowski ilk turu önde tamamladı ve muhafazakâr Karol Nawrocki ile 1 Haziran’da ikinci turda karşı karşıya gelecek.

Portekiz’de ise iktidardaki merkez sağ AD ittifakı erken genel seçimleri kazandı ancak çoğunluğu elde edemedi. Öte yandan, aşırı sağcı Chega partisi rekor düzeyde oy artışı yaşarken, sol eğilimli PS parlamentoda 20 sandalye kaybetti ve bunun sonucunda parti lideri Pedro Nuno Santo istifa etti.

Üç ülkede de geleneksel sol partiler açıkça bir düşüş yaşadı. De Waele, Romanya’da merkez solun AB yanlısı adayı desteklememesinin büyük bir sürpriz olduğunu belirtti.

“Avrupa’da bir kimlik krizi var ve sol partilerin sunabileceği çok az şey var; kendilerini pek sorgulamıyorlar,” diyen De Waele şöyle devam etti:

“Romanya’daki PSD, Avrupa Sosyalist Partisi’nin bir üyesi ve demokrasiye destek veriyor ama bu tamamen yetersiz. Yani bu durum bir yön eksikliğini, liderlik eksikliğini gösteriyor.”

Polonya’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda, solcu bir adayın yer almaması dikkat çekiciydi; yarış tamamen sağ kanat adaylar arasında geçti.

De Waele’e göre, Romanya, Polonya ve Portekiz’de merkez sol partilerin yaşadığı zorlukların temelinde, geleneksel seçmenleriyle bağlarını kaybetmeleri yatıyor:

“Bu durum Portekiz’de çok net görülüyor. Eskiden Portekiz Komünist Partisi’nin veya solun güçlü olduğu bölgeler, şimdi aşırı sağ tarafından ele geçiriliyor. Yani halkla olan bağları koptu, söylem açısından sunabilecekleri fazla bir şeyleri yok; bir hayal, bir toplumsal proje olarak. Ve çok çok büyük bir sıkıntı içindeler.”

Son dönemde Almanya ve Macaristan’daki sosyal demokratlar da sağcı ya da merkez sağ rakipleri karşısında seçmenleri kazanmakta zorlanıyor. De Waele, bunun kısmen liderlik sorunundan kaynaklandığını belirtiyor:

“Bence harekete geçme cesareti olan güçlü liderlere ihtiyaç var. Bugün solcu olmak neredeyse biraz utanç verici hale geldi. Artık bir gurur yok, artık bir proje yok gibi; sosyal demokrasi sanki projesini kaybetti.”

De Waele, liderlik krizinin, birçok seçmenin eylem odaklı liderlere yönelmesinin nedenlerinden biri olduğunu söylüyor:

“Vatandaşlar somut politikalar talep ediyor ve hükümetlerin net duruşlar sergilemesini bekliyor. Trump’ın bu kadar başarılı olmasının nedeni de bu. Çok erkeksi, çok güçlü bir popülist lider modeli.”

“Onların zaferinin bir kısmı, ‘Sizin için bir şey yapacağım’ demelerinden geliyor. Ve ne yazık ki, ılımlı sol ya da ılımlı sağ, felç olmuş durumda ve güçlü öneriler ortaya koyamıyor” diye sözlerini tamamladı.

Erişilebilirlik kısayollarına git
Haberi paylaşın Yorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

AB'nin 150 milyar euroluk kredi içeren savunma paketi 'SAFE' hakkında bilinmesi gerekenler

Türkiye, AB'ye en çok sahte ürün ihraç eden ikinci ülke oldu

İran dini lideri Hamaney: ABD ile görüşmelerden bir şey beklemiyoruz