Hükümetler, dış politika, genişleme ve bütçe konularında alınacak kararları veto edebiliyor. Ancak bu durum, Rusya veya İsrail gibi ülkelere yaptırım uygulanması sürecini zorlaştırıyor.
Eylül ayı başında yaptığı önemli Avrupa Birliği “Birlik Durumu” konuşmasında Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’de karar alma süreçlerinde vetonun kaldırılmasını önermişti.
Von der Leyen, “Bence bazı alanlarda, örneğin dış politikada nitelikli çoğunlukla karar alınmasına geçmeliyiz. Artık oy birliği zincirlerinden kurtulma zamanı geldi,” dedi.
Bugün hükümetler, dış politika, genişleme ve AB bütçesiyle ilgili kararları veto edebiliyor. Bu hak, ulusal çıkarlarına zarar veren veya uygun bulmadıkları kararları engellemelerini sağlıyor. Ancak bu durum, AB’nin karar alma sürecini yavaşlatıyor ve Rusya veya İsrail gibi ülkelere yaptırımların uygulanmasını zorlaştırıyor.
Bu tartışma AB içinde yıllardır sürüyor, ancak bugüne kadar somut bir sonuca ulaşılmadı. Peki von der Leyen bunu neden tekrar gündeme getirdi?
Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nden Nicolai von Ondarza, Euronews’e verdiği demeçte, “Bence konuşmasının sonunda bunu gündeme getirmesinin amacı, özellikle Macaristan gibi taktiksel veto kullanan üye devletlere baskı yapmak istemesi. Ancak bu konuda güçlü bir ivme yok. Çünkü oy birliğinden nitelikli çoğunluk sistemine geçmek için öncelikle oy birliği gerekiyor,” dedi.
AB Antlaşmaları, tüm üye devletleri korumak amacıyla bazı egemenlik konularında oy birliği şartı koyuyor. Ancak pratikte veto hakkı, daha küçük üye devletler için seslerini duyurmalarını sağlayan önemli bir araç.
Almanya ve Fransa gibi ülkeler, dış politika ve güvenlik alanlarında nitelikli çoğunlukla karar alınmasını destekliyor.
2023 yılında Berlin, “Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nda Nitelikli Çoğunluk Oyu Dostları Grubu”nu başlattı. Bu girişime Belçika, Finlandiya, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Slovenya ve İspanya da dahil oldu. Ancak girişim ilerlemedi.
Zor kararlar
Zaman zaman bu fikri destekleyen daha büyük ülkeler bile, uygulamada kesin bir karar vermekte zorlanıyor. Avrupa Konseyi prosedürlerinde deneyimli bir uzmana, hangi ülkelerin gerçekten destekleyip hangilerinin karşı çıktığını sorduk.
Trans-European Policy Studies Association (TESPA) Genel Sekreteri Jim Cloos, Euronews’e şunları söyledi: “Bunu söylemek biraz zor, çünkü büyük bir ikiyüzlülük var. Bazı ülkeler desteklediklerini söylüyor ama detaylara bakınca emin olmadıkları anlaşılıyor.”
“Bu aynı zamanda konuya da bağlı. Örneğin bazı ülkeler vergilendirme konularında nitelikli çoğunlukla karar alınmasını istiyor, ancak Lüksemburg buna karşı. Yine de Lüksemburg, dış politika konularında nitelikli çoğunluğu destekler.”
Tarihsel olarak, Belçika, Lüksemburg ve İtalya gibi ülkeler, İsveç’e kıyasla nitelikli çoğunlukla karar alınmasını daha çok destekliyor.
2018’de dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, dış politika ve vergi politikası gibi alanlarda nitelikli çoğunlukla karar almak için veto engelini aşmayı amaçlayan geçiş maddesini kullanma fikrini ortaya attı. Ancak bu girişim de ilerlemedi.
Diplomatik kaynaklara göre, AB dış politika şefi Kaja Kallas, AB dışişleri bakanlarının son gayriresmi toplantılarından birinde, dış politika ve güvenlikteki çalışma yöntemlerini gündeme getirdi.
Bu nedenle von der Leyen’in bunu sadece siyasi bir açıklama olarak mı yoksa gerçek bir resmi politika sürecinin parçası olarak mı gündeme getirdiği henüz belirsiz.
Nicolai von Ondarza, “Arka planda bir hareket var ama Avrupa Komisyonu’nun gerçekten bu konuda ısrar edip nitelikli çoğunluğa geçiş konusunda hala isteksiz olan üye devletlerle yüzleşmeye hazır olup olmadığını henüz bilmiyoruz,” dedi.
Zaman zaman bazı ülkeler, insan hakları beyanları veya bazı yaptırım kararları gibi “kolay konularda” vetonun kaldırılmasını destekledi. Ancak bu girişim de ilerlemedi.
Bu fikir mevcut siyasi ortamda başarılı olabilir mi? Analistler temkinli. Şu anda nitelikli çoğunlukta en fazla oya sahip olan Macaristan gibi ülkeler, buna karşı direnç gösterecek.
Von Ondarza, “En olası senaryo, uzun vadeli bir reform tartışmasının Ukrayna, Moldova ve Batı Balkanlar’ın genişlemesi bağlamında ortaya çıkması. O zaman AB’nin karar alma süreçlerini değiştirme konusunda daha ciddi ve kapsamlı bir tartışma yapılacaktır,” yorumunu yaptı.
Oy birliğinden nitelikli çoğunluk sistemine geçmek için AB’nin antlaşmasını değiştirmesine gerek yok. Avrupa Komisyonu veya bir grup üye devlet böyle bir değişiklik başlatabilir, ancak nihai olarak bu değişiklik oy birliğiyle onaylanmak zorunda.
Fakat Ursula von der Leyen’in açıklamasını takip eden resmi bir süreç henüz başlatılmadı.