Türk ekonomisinin acil sorunları: Cari açık, jeopolitik riskler ve azalan güven

Türk ekonomisinin acil sorunları: Cari açık, jeopolitik riskler ve azalan güven
By Erkin Atılgan
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Faiz kararı Erdoğan’ın ekonomi üzerindeki tartışmasız kontrolünü teyit ediyor

REKLAM

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın merkez bankası başkanını atama da dâhil genişletilmiş yetkilere ulaştığı seçimlerden tam da bir ay sonra bankanın yüzde 17,75 olan politika faizini sabit tutması yeni dönemde ekonomi yönetiminin hiç olmadığı kadar tek merkezden yürütüleceği endişelerini artırdı.

Kararın hemen ardından Türk Lirası Dolar karşısında yüzde 4’ten fazla değer kaybetmiş, sert satışlar sonrası borsa yüzde 3’ün üzerinde kayba uğramıştı. Haftanın son işlem gününde döviz ve piyasa kayıpları nispeten telafi edilse de uzun vadede düşüş riski geçerliliğini koruyor. Zira orta vadede TL varlıklara ilişkin risk algısı halen güçlü. Türkiye’nin beş yıllık kredi iflas takası (CDS) primi de 314 gibi yüksek seviyelerde seyrediyor.

Merkez bankasının piyasadaki yaygın faiz artışı beklentisi ve resmi hedefin üç katının üzerinde seyreden yüzde 15.4’lük enflasyon oranına rağmen harekete geçmemesi bankanın siyasi müdahaleden bağımsız politika üretme yeteneğinin iyiden iyiye sorgulanmasına neden oluyor.

Bu durum aynı zamanda, Erdoğan’ın seçimler sonrasında para politikasında daha etkin rol oynama ve yüksek büyümeyi desteklemek için faizleri düşük tutma vaadiyle de örtüşüyor. Erdoğan’ın yeni kabinede ekonomi yönetimini damadı Berat Albayrak’a devretmesi ve Mehmet Şimşek ile Naci Ağbal gibi piyasaların tanıdığı ve güvendiği isimlerin ise devre dışı kalması ayrıca dikkatleri çekiyor.

Albayrak 24 Haziran seçimleri öncesi liradaki düşüşü hükümeti düşürmek için dış güçler tarafından yapılan operasyonlara bağlamıştı.

Erdoğan geçmişte birçok kez merkez bankasını açıktan hedef almış, yaygın ekonomik anlayışın aksine, yüksek faizin enflasyonun sonucu değil sebebi olduğu görüşünde ısrarcı olmuştu. Bu yaklaşım da Merkez Bankası'nı faiz artırma noktasında fazlasıyla sınırlamış durumda.

Ayrıca, göreve başlamasının ardından önceliğin yüksek büyüme olduğunu belirten Albayrak bu konuda da Erdoğan’ın sözünden çıkmayacağının işaretini vermiş oldu. Albayrak, geçen hafta enflasyonla mücadeleyi “büyüme hedefleri kapsamında atılacak adımlarla” yürütme sözü vermişti.

Mayıs ve Haziran aylarındaki iki faiz artırımı her ne kadar piyasalara güven aşılama adına umutları yeşerttiyse de salı günü gelen karar bu çabaları da boşa çıkarmış gibi görünüyor.

Bir yandan da yılbaşından bu yana yüzde 20’den fazla değer kaybeden lirada olası yeni değer kayıpları yaklaşık 300 milyar dolarlık özel sektör borcunun geri ödemesini zorlaştırırken Türkiye’ye gelen yabancı yatırımları da daha az cazip kılıyor.

Cari açık, jeopolitik riskler ve azalan güven acil problemler

Yaklaşık 16 yıllık AK Parti iktidarında, ekonomik büyümenin ivme kazanması ve geçtiğimiz yılki 7.4’lük büyüme Erdoğan’ın seçim kampanyasında kullandığı en önemli ekonomi söylemler arasındaydı. Fakat yüksek büyüme beraberinde aşırı ısınma gerçeğini getirirken yüksek cari açık, ivme kaybeden doğrudan yabancı yatırımlar, jeopolitik riskler ve azalan piyasa güveni aşılması gereken acil sorunlar.

Gelinen noktada akıllardaki bir diğer soru da Erdoğan’ın Mart 2019 yerel seçimleri öncesi kamu maliyesi dengesini nasıl sağlayacağı. Ekonominin dümenini gerçek manada eline almış olan olan cumhurbaşkanı tercihini sıkı para politikasından yana kullanıp yeniden dengelenmeyi sağlayacak mı? Yoksa harcama musluklarını açıp yerel seçim vaatlerine mi yoğunlaşacak?

Bu durumda Erdoğan’ın merkez bankası üzerindeki baskısını sınırlayabilecek en önemli iki faktör para ve tahvil piyasalarından gelebilecek olumsuz sinyaller olabilir.

‘En önemli sorun kredibilite erozyonu’

Merkez Bankası kararını değerlendiren ekonomist Atilla Yeşilada’ya göre Türk para politika yapıcıların önündeki en önemli engel piyasalardaki güven kaybı. “Özellikle son merkez bankası kararından sonra ekonomik sistemin ve para politikasının sağlıklı işleyişine dair ciddi soru işaretleri doğdu,” diyen Yeşilada hükümetin acilen güven tazelemeye odaklanması gerektiğinin altını çiziyor.

“Kabine açıklandıktan hemen sonra Albayrak’ın ‘piyasalarla kavga etmeyeceğiz’ gibi söylemleri en azından bu yaz darboğazı hafifletebilecekken faiz artırımı beklentilerini de artırmıştı. Merkezin tepkisiz kalması tüm umutları tersine çevirdi.”

Tüm dünyada merkez bankalarından açık ve net konuşmaları ve sözlerinde durmaları beklenir diyen Yeşilada, merkezin tutanaklarında tutarsız davrandığını belirtiyor. “Örneğin Amerikan merkez bankası Fed iki yıldır aynı söylemlerle hareket ediyor, bizde bunu göremiyoruz maalesef.”

Yeşilada’ya göre kaçan bir diğer önemli fırsat da OHAL’in kalkmasıyla birlikte piyasalara yeterli teminatların verilmemesi. “OHAL sonrası örneğin yargı kararı olmadan malların müsadere edilemeyeceği ve benzeri mesajlar iş dünyasını rahatlatabilirdi. Bunu gören yabancı yatırımcının Türk şirketlerin değer kaybetmesine rağmen buraya gelmemesi de normal.”

Yeşilada ayrıca mali yapısı büyük şirketlerin iflas istemeye gidebileceğini de belirtiyor. Geçtiğimiz aylarda alanlarında lider Doğuş Holding, Yıldız Holding ve Türk Telekom’un milyarlarca dolarlık borç yapılandırmasına gittiklerini açıklamıştı.

“En büyükler bu durumdaysa küçük ve orta boyutta işletmelerin hali nicedir, gelin siz hesap edin.”

REKLAM

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Renault ABD yaptırımları nedeniyle İran'dan çıkış sinyali verdi

Trump'tan İran'la mücadele için Arap NATO'su planı

Katalanların sürgündeki lideri Puigdemont Belçika'ya geri döndü

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

Cari açık da sanayi üretimi de azaldı

Ticaret Bakanı: Türkiye ekonomisi, uzmanları haksız çıkarıyor

ABD Merkez Bankası faizi artırdı, yeni artış sinyali verdi