Emine Ocak'tan BM Kayıplar Günü için mektup: Vazgeçersek adalet hiçbir zaman sağlanamayacak

Cumartesi Anneleri'nden Emine Ocak
Cumartesi Anneleri'nden Emine Ocak © AFP
© AFP
By euronews
Haberi paylaşınYorumlar
Haberi paylaşınClose Button

Gözaltında kaybolan ve faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri'nin sembol isimlerinden Emine Ocak, Birleşmiş Milletler'in Dünya Kayıplar Günü ilan ettiği 30 Ağustos için mektup kaleme aldı.

REKLAM

Gözaltında kaybolan ve faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri'nin sembol isimlerinden Emine Ocak, Birleşmiş Milletler'in Dünya Kayıplar Günü ilan ettiği 30 Ağustos için mektup kaleme aldı.

21 Mart 1995'te Gazi Mahallesi Olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra kaybolan ve 55 gün sonra cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak, 24 yıldır sürdürdüğü mücadelede yaşadıklarını anlattı.

Emina Ocak, mektubunu 19 Ağustos'ta yaşamını yitiren Elmas Eren ve tüm "mücadele arkadaşlarına" hitaben yazdı.

**Emine Ocak'ın **"19 Ağustos'ta kaybettiğimiz Elmas Eren ve gözaltında kayıplar mücadelesinde aramızdan ayrılan tüm mücadele arkadaşlarıma..." diye başlayan mektubu:

Bugün Dünya Kayıplar Günü. Kayıpların bulunmasına ve biz geride kalan ailelerinin yaşadıklarına dikkat çekmek için Birleşmiş Milletler 30 Ağustos'u seçmiş. İşte böyle bir günde 24 yıldır yaşadıklarımı bir kez daha anlatmak istedim.

Anlatayım ki, unutulmasın. Anlatayım ki; evladını bulamayan, adaleti göremeyen anneler umudunu kaybetmeden nasıl ayakta kalır dinleyin.

Her cumartesi kayıplarımızla buluştuğumuz Galatasaray'ın bize yasaklanmasının üzerinden bir yıl geçti. Polislerin bizi sürüklediği, döverek kapattığı Galatasaray'a bir yıldır gidemiyoruz. Bir yıldır her cumartesi yaralarım kanıyor. Bir yıldır bana ve 24 yıldır Galatasaray'da diz dize oturduğum, birlikte mücadele ettiğim arkadaşlarıma yapılan zulümden utanmayanların ablukası devam ediyor.

İstiyorlar ki, biz devletin kaçırarak kaybettiği yakınlarımızı aramayalım.

İstiyorlar ki, kimse bu devletin suçlarını konuşmasın.

İstiyorlar ki, herkes için gerekli olan adaletten uzaklaşılmasına kimse itiraz etmesin.

25 Ağustos 2018'de dünya çapında gözaltında kayıplarını arayanlar olarak bilinen biz Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları, Galatasaray Meydanı'nında 700. kez bir araya gelecektik. Kaybedilen yüzlerce insanımızın nerede olduğunu soracaktık. Dirisinden vazgeçip kayıplarımızın birer mezarlarının olmasını ve 700. kez kaybedenlerin mahkeme önüne çıkarılmalarını isteyecektik. Bunları istemek nasıl yasaklanabilir aklım almıyor.

700. haftamızdan bu yana, yani tam 53 haftadır bu zulmü kabul etmiyoruz. Biz hiç vazgeçmedik ki... Bizim etrafımızı sararak, iterek, önümüze kalkanlı polisleri dizerek vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar!
Emine Ocak
Cumartesi Anneleri

Ben 27 Mayıs 1995'te Galatasaray'a ilk çıkan annelerden biriyim.

Oğlum Hasan Ocak öğretmendi. Kimseyi incitmeyen, herkesin yardımına koşan, yüreği insan ve doğa sevgisiyle dolu bir sosyalistti. Sokakta oynayan çocuklara dağıtmak için her zaman cebinde şeker yada sakız taşırdı. 21 Mart 1995'te beni aradı, kızım Aysel'in doğum günü için balık ve pasta alacağını söyledi.

Hasan'ım eve bir daha gelemedi. Nereye gittiysek "bizde yok!" diyorlardı. Hasan'ı gözaltında görenler polislerin Ona çok ağır işkence yaptığını söylüyorlardı. "Gözaltı listesinde Hasan'ın ismi yazılıydı, gördük" diyorlardı.

Hasan'dan önce gözaltında kaybedilenlerin aileleriyle işte o zamanlarda İnsan Hakları Derneği'nde tanıştım. Bu acıyı, bu zulmü yaşayan ilk ben değildim. Başka kimse yaşamasın diye acılarımızı birleştirmeye, başkalarına umut olmaya o zamanlarda başlamıştık.

Başvurmadığım yer kalmadı. Bir boşluğun içindeydim, oğlumun başına ne geldiğinin belirsizliği yakıp kavuruyordu yüreğimi. Ama oğlumu aramaktan hiç vazgeçmedim. Oğlumu bulma umudumu hiç kaybetmedim. 58 gün sonra adli tıp kayıtlarında oğlumun fotoğraflarını buldu çocuklarım. İşkence edilmiş, öpmeye kıyamadığım güzel yüzü tanınmaması için parçalanmış. Çocuklarım o fotoğrafları bana göstermediler. Hasan'ım kimsesiz değildi ama yapılan işkenceleri kimse görmesin diye Kimsesizler Mezarlığına gömmüşler.

Kimsesizler Mezarlığından çıkardık Hasan'ımı. Sonra kayıp yakınları ve insan hakları savunucularıyla oturup, bir daha kimse gözaltında kaybedilmesin diye her cumartesi Galatasaray Meydanı'nda sessizce oturmaya karar verdik. Bizim Galatasaray'da oturduğumuzu öğrenen başka aileler de yanımıza gelmeye başladı. Çok büyüdük Galatasaray'da. Birbirimize kardeş olduk, evlat olduk, arkadaş olduk. Sesimiz duyulmaya başladıkça, kayıplarda azaldı. Bizim mücadelemiz sayesinde daha fazla insan gözaltında kaybedilemedi. İnsanların yaşam hakkının güvencesi olduk.

300, 400, 500, 600 gibi haftalarımızda binlerce kişi geldi yanımıza. Bizimle birlikte sessizce fotoğraflarımızı taşıdı. Alkış bile çalmadılar, çünkü herkes bizim sessizce oturduğumuzu biliyordu.

REKLAM

Devletin işlediği suçları söylemenin de bir bedeli vardı. Bizim orada olmamızı, bu suçları söylememizi istemeyenler her zaman oldu. Gözaltına da aldılar, cezaevine de koydular ama biz birbirimizden ayrılmadan, vazgeçmeden kayıplarımızı istemeye devam ettik.

Sene 1997 yada 1998'di, genç bir delikanlı geldi yanımıza, elimizi öptü ama ağlayacak gibiydi. Anlatmaya başladı sonra; "18 gün beni gözaltında tuttular, çok işkence yaptılar. Beni kimsenin göremeyeceği ayrı bir yerde tutuyorlardı ve gözaltında kaybedeceklerini söylüyorlardı. Polisler beni savcılığa çıkarttıklarında 'seni gözaltında kaybedecektik ama senin anan da gider Cumartesi Anneleri'ne katılır diye bırakıyoruz' dediler. Ben sizin sayenizde yaşıyorum". Birlikte geldiği annesi sürekli ağlıyordu, bizse şaşkındık. Delikanlının anlattıklarını dinleyince hepimizin içi o kadar çok rahatlamıştı ki, o gün dünyalar bizim olmuştu sanki.

699 hafta oğlumun ve gözaltında kaybedilen yüzlerce kişinin fotoğrafını taşıdığımız, adalet istediğimiz Galatasaray meydanı 53 haftadır suskun. "sizin sorununuz benim kabinemin sorunudur" diyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, şimdi Cumhurbaşkanı. Verdiği sözü tutmayan bir Cumhurbaşkanı olur mu? Kayıplarını arayanlara yapılan bu işkence yüz yılda geçse unutulmaz. Artık suçlarını kabul etsinler, özür dilesinler bizden ve açsınlar bizim meydanımızı.

Biz vazgeçersek bu ülke kaybedenler için cennet olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek bu ülke yakınlarını arayanlar ve adalet isteyenler için cehennem olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek, adalet hiçbir zaman sağlanmayacak.
Emine Ocak
Cumartesi Anneleri

Galatasaray bize yasaklandığından beri kayıp haberleri çoğaldı. Hala 2 kişi için haber almaya çalışıyor aileleri. Yoksa herkesi susturup yeniden insanları kaybetmek için mi bizi engelliyorlar? Ben gözaltında kaybedilmiş bir evladın annesiyim, her kayıp haberinde yüreğim daralır ve her kayıp annesi gibi sokaklara çıkmak isterim.

Defalarca yan yana geldiğimiz Arjantinli annelerden biliyorum, biz vazgeçersek kayıplarımıza ulaşamayacağız.

REKLAM

Biz vazgeçersek bu ülke kaybedenler için cennet olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek bu ülke yakınlarını arayanlar ve adalet isteyenler için cehennem olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek, adalet hiçbir zaman sağlanmayacak.

Ben bir söz verdim evladını, eşini, kardeşini bulamadan aramızdan ayrılan arkadaşlarıma. Onlar hesap vermemek için hepimizin ölmesini bekliyor ama hesap vermekten kurtulamayacaklar. Biz son kaybımız bulunup kaybedenler ceza alana kadar vazgeçmeyeceğiz.

En son arkadaşım Elmas'a söz verdim; bizim olan, kayıplarımızın olan Galatasaray'da, çocuklarımızın fotoğrafını bir gün mutlaka taşıyacağız.

REKLAM

Emine Ocak"

Haberi paylaşınYorumlar

Bu haberler de ilginizi çekebilir

İnsan Hakları İzleme Örgütü: Zorla kaybetmeler soruşturulsun, tutuklu ve aileler tehdit edilmesin

6 farklı kişi tek hikaye: Ortadan kayboldular, emniyette bulundular, avukat istemediler

Özel | Cezaevinden mektuplar yazı dizisi - 3: Cezaevinde doğum yapan Hatice Şahnaz