Türk edebiyatının ünlü romancılarından Halikarnas Balıkçısı, Pazar akşamı yayın hayatına başlayan 'Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar' dizisinin yarattığı rüzgar nedeniyle bugünlerde 'baba katili yazar' olarak anılma riskiyle karşı karşıya.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, Now TV'nin ses getiren Şakir Paşa Ailesi dizisinden önce de edebiyatımızın en popüler figürlerinden biriydi.
'Halikarnas Balıkçısı' olarak da bildiğimiz yazarın eserleri ilkokuldan itibaren masaların üzerinde hep açıktır. Ancak neredeyse tamamen görsel bir dünyada yaşamaya alıştığımız 2020'li yıllarda birçok yerli ve yabancı yazar, eserlerinden ziyade skandallar ve psikolojik buhranlarla dolu kişisel hayatlarıyla ön planda. Hatta unutulmaya yüz tutmuş birçok isim Hollywood filmleriyle, Netflix dizileriyle ve hatta sosyal medyada yayınlanan kısa videolarla yeniden üne kavuşuyor.
Halikarnas Balıkçısı ise pazar akşamı yayın hayatına başlayan Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar dizisinin yarattığı rüzgar nedeniyle bugünlerde "baba katili yazar" olarak anılma riskiyle karşı karşıya.
Oysa ünlü romancı, Ege maviliklerinin muhtemelen en değerli edebi eserlerini verdi. 1939'da yayınlanan Ege Kıyılarından, 1947 tarihli Merhaba Akdeniz'e ve yine ünlü eserlerinden biri olan 1956 tarihli Aganta Burina Burinata'ya kadar geniş bir külliyata hayat veriyor.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, Bodrum'da yaşadığı dönemde kentin antik dönemlerdeki Halikarnassos isminden dolayı "Halikarnas Balıkçısı" takma adıyla eserler yazdı. Belki de bu takma isim seçiminin arkasında da geçmişiyle gündeme gelmeme ihtiyacı yatıyordu.
Üniversitede bir edebiyat öğrencisiyken 1950'lerin Amerikan Yeni Eleştiri akımına karşı neredeyse takıntı seviyesine gelen bir hayranlık geliştirmiştim. Bu eleştiri akımının başlıca prensibi, eserleri yazarlarından bağımsız düşünmek gerektiğiydi. Yazarların posterlerinin popüler edebiyat dergilerini süslediği, Tomris Uyar'ın bile şairlerle ilişkilerinden dolayı "İkinci Yeni'nin Gelini" diye tanımlandığı o karanlık günlerde eserleri, onları üreten kişilerin özel hayatlarından ayrıştırmak bir çeşit direniş gibi geliyordu bana.
Bugünse dijital yayın platformlarının hayatımıza girişi ve televizyon dizilerinin dönem yapımlarıyla dolması, bu tutumun "modasının" aslında çoktan geçtiğini düşündürüyor.
Üstelik şimdi karşımızda babasını öldürerek kürek cezası almış, politik nedenlerle sürgün yemiş, skandal dolu bir aile yaşantısı olan, medyanın yeni gözbebeği Cevat Şakir var. Ve bu yazı da bütünüyle Cevat Şakir'in özel hayatıyla ilgili.
Baba katli gerekçesiyle 15 yıl kürek cezası
Kabaağaçlı, Ferik Mehmed Şakir Paşa ile Sare İsmet Hanım'ın çocuğu olarak 7 Nisan 1890'da o zamanlar Osmanlı toprağı olan Girit'te dünyaya geldi. Çocukluğu, babasının görevli olduğu Atina ve Büyükada'da geçen yazar, İstanbul'un ve Avrupa'nın en prestijli okullarında eğitim gördü.
Robert Kolej'de okurken yazı yazmaya başlayan Cevat Şakir, Oxford Üniversitesi'nde "Yakınçağ Tarihi" eğitimi görüyordu. Ancak "disiplin sorunları nedeniyle" okula devam edemedi.
Babası Şakir Paşa o henüz Robert'te okurken resmi vazifelerini bırakmış ve sakin bir yaşam sürmeyi tercih etmişti. O dönem basında yer alan özetlere göre Şakir Paşa, aralarında "çıkan bir tartışmada" oğlu Cevat Şakir'in kendi silahından çıkan kurşunla ölecekti. Bunun üzerine Cevat Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırılmıştı.
Cevat Şakir'in halihazırda babasıyla ciddi sorunları vardı. Hatta bir dönem babasından uzaklaşmak için Roma'da Güzel Sanatlar Akademisi'ne kaydolduğu da biliniyor.
Aile için asıl yıkım ise ünlü yazarın İtalyan model Agnesia Kafiera'yla evliliği olacaktı. Yazar, o sıralar hamile olan eşiyle birlikte babasının yanına İstanbul'a dönmüştü. Kimi kaynaklar yazarın dönüşünü 1913'e, kimi kaynaklar ise 1912'ye dayandırıyor. Ünlü Halikarnas Balıkçısı'nın yaşamına dair kesin tarihler maalesef net değil.
Cevat Şakir'in döndüğü sıralarda babası Şakir Paşa'nın ciddi bir maddi buhranın ortasında olduğu ve ailenin hep birlikte İstanbul'dan Afyon'daki çiftliğe taşındığı biliniyor.
Babasını neden öldürdü?
Independent Türkçe'den Mehmet Mazlum Çelik'in 2020'de hazırladığı biyografiye göre, Cevat Şakir'in babasını "korkunç bir planla" öldürdüğüne yönelik iddialar mevcut.
Buna göre Cevat, eczaneden aldığı ilaçla bir gece tüm ev ahalisinin uykusunun ağırlaşmasını sağlamıştı. Ardından Babası Şakir Paşa'nın odasına gelmiş, önce babasının kapısında duran köpeği etkisiz hale getirmişti. Sonra da cinayeti işlemiş, babasını tek kurşunla vurarak öldürmüştü.
Cevat Şakir'in bu suçu neden işlediğine yönelik çeşitli iddialar zaman içinde ortaya atıldı. Bunların başında para ihtiyacı geliyordu. Ancak tarihçi Murat Bardakçı, çok daha sansasyonel bir gerekçeye sahipti. Bardakçı'nın 2001'de Hürriyet gazetesinin Öteki Dünya sayfasında yazdığı bir yazı, Cevat Şakir'in hayatının bugün televizyon dizisine konu olmasının belki de ilk adımıydı.
"Yakın tarihimizdeki gerçek bir paşa tecavüzü olayı" başlıklı bu yazıda şu ifadeler yer alıyordu:
"'Paşalar gelinlerine tecavüz ederler mi, etmezler mi?' tartışmasına küçük bir katkı: Ettikleri vákidir ve Şakir Paşa cinayeti bunun mükemmel bir örneğidir. Şakir Paşa, ‘'Halikarnas Balıkçısı’' diye bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın babasıdır. Balıkçı’nın gençliğinde uzun yıllar hapislerde yatmasının sebebi söylendiği gibi öyle siyaset yüzünden değil, babasını vurmasıdır ve cinayete gerekçe olarak da Paşa babanın İtalyan geliniyle yani Balıkçı’nın karısıyla girdiği yasak ilişki gösterilir."
Kendisi gerekçesini nasıl açıkladı?
Mehmet Mazlum Çelik ise 2020 tarihli kendi yazısında bunu "temelsiz bir dayanağa sahip iddia" diye nitelendiriyor. Köşesinde Cevat Şakir'in ünlü çevirmen Azra Erhat'a yazdığı mektuba yer veriyor. O mektupta Cevat Şakir cinayet sebebini şöyle yazıyor:
"Eh canım münakaşa pek karışık konular üzerindeydi ve pek şiddetliydi. Babam çiftlikte, her zaman bir suikasttan korktuğu için, yanında müteaddit tabancalar ve silahlar bulundururdu. Evvela zengin bir adam, sonra asker. Münakaşa öyle bir raddeye vardı ki benim üzerime ateş etdi. Ben rastgele oradaki bir tabancayı alarak -amma onun eli tabancaya giderken yüzünden okudum- ona doğru, nişan almadan, ateş ettim."
Öte yandan, nesnel gerçekleri ne yazarın kendisinden ne de popüler tarih programlarından tam anlamıyla öğrenmek mümkün değil. Cevat Şakir'in babasını vurmadaki gerçek nedeni belki de bir sır olarak kalacak.
İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı
Cevat Şakir, o dönemde Damat Ferit Paşa hükümetinin ilan ettiği genel aftan türlü uğraşlar sonucu yararlanarak serbest kalmıştı. Daha sonra ise Resimli Hafta dergisinin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan "Hapishanede idama mahkum olanlar, bile bile asılmaya nasıl gider?" başlıklı yazısı nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmıştı.
Anadolu Ajansı'nın (AA) hazırladığı bir portreye göre yazar, "Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak"tan suçlu bulunmuş ve üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum'a sürgün edilmişti.
Arapça kal'a ve Farsça bend kelimelerinden oluşan "kalebent" terimi, sözlükte “kaleye bağlanmış, kalede hapsedilmiş” anlamına geliyor. Bu cezada, suçlular kale surları içinde tutulup hisardan dışarıya çıkmalarına izin verilmiyordu.
Cevat Şakir ise cezasını tamamladığı 1928'de kendi arzusuyla tekrar Bodrum'a dönmüş ve 1947'ye kadar burada yaşamıştı. İşte bu dönemde artık "Halikarnas Balıkçısı" olan yazar, yurt dışından tohum ve fidan getirerek Bodrum'un güzelleşmesi için büyük çaba da harcamış.
Cevat Şakir, 13 Ekim 1973'te hayatına gözlerini yumdu. Kemik kanserinden dolayı İzmir'in Hatay semtinde, 83 yaşında ölen yazar, vasiyeti üzerine yine Bodrum'a defnedildi.