Raporda açıklanan veri, erkekler tarafından öldürülen tüm kadınların neredeyse onda birine denk geliyor.
İngiltere'de son 15 yılda 170’ten fazla kadın, kendi oğulları tarafından öldürüldü. Erkekler tarafından öldürülen tüm kadınların neredeyse onda birine tekabül eden bu cinayetler, İngiliz hükümetine anneleri hedef alan şiddetle mücadele için özel önlemler alma çağrısını güçlendirdi.
Femicide Census tarafından hazırlanan kapsamlı rapor, oğulları tarafından öldürülen kadınların büyük çoğunluğunun akıl sağlığı sorunları olan failler tarafından hedef alındığını ortaya koyarak, bu trajik gerçeğin daha önce yeterince fark edilmediğini gözler önüne seriyor.
The Guardian'ın aktarımına göre, erkekler tarafından öldürülen 2.000 kadının ölümünü inceleyen rapor, annelerin oğulları tarafından öldürülmesiyle ilgili daha önce görülmemiş bir bakış açısı sunuyor.
Rapor, anne cinayetlerinin yüzde 58’inde akıl sağlığı sorunlarının etkili olduğunu ortaya koydu.
Kampanya grubunun kurucu ortaklarından Karen Ingala Smith, rapora ilişkin Guardian'a yaptığı açıklamada, kadınların genellikle devletin başarısızlıklarının “bedelini ödediğini” belirtti.
“Anneleri hedef alan erkek şiddeti büyük ölçüde tanınmayan ancak acımasız bir gerçeklik,” diyen Smith, bu rakamların buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu vurguladı. “Bunlar öldürülen kadınlar ancak orada, tam bir mutsuzluk içinde yaşayan ve kimsenin bilmediği daha çok sayıda gizli kurban var.”
Uzmanlar, akıl sağlığı sorunları ve madde bağımlılığının yanı sıra, uygun fiyatlı konut eksikliği nedeniyle yetişkin çocukların ebeveynleriyle daha uzun süre yaşamak zorunda kalmasının bu cinayetlerin başlıca nedenlerinden bazıları olduğunu belirtiyor. Ayrıca, bazı oğulların annelerini şiddet göstermek için “güvenli bir alan” olarak gördüğü ve bunun da kadın düşmanlığıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Oxford ve Manchester üniversitelerinden akademisyenler Prof. Rachel Condry ve Dr. Caroline Miles tarafından Femicide Census işbirliğiyle yürütülen ve yakında yayımlanacak araştırma, 2009-2021 yılları arasında oğulları ve torunları tarafından öldürülen kadınların yüzde 70’inde faillerin akıl sağlığı sorunları olduğunu ortaya koydu. Ancak Condry, zihinsel rahatsızlığı olan oğullara bakan anneler için özel bir önleme politikası bulunmadığını belirtti.
“Ebeveynler, çocuklarından gördükleri şiddeti genellikle bir tür aile içi istismar olarak nitelendirmiyor ve bu yüzden yardım istemeleri inanılmaz derecede zor oluyor ya da bu sorun fark edilmiyor,” dedi.
Femicide Census raporu, 2009’dan bu yana İngiltere'de erkekler tarafından öldürülen 2.000 kadının yasal olarak tamamlanmış vakalarını inceleyerek polis kayıtlarından ve medya raporlarından elde edilen verileri derledi.
Kadın cinayetlerinin genel görünümü
Rapora göre, 2009’dan bu yana İngiltere'de her üç günde bir kadın öldürüldü.
- Öldürülen kadınların yüzde 90’ı, katilleri tarafından daha önce tanınıyordu. Failler çoğunlukla aile üyeleri, partnerleri veya eski partnerleriydi.
- Kadınların yüzde 61’i mevcut veya eski partnerleri tarafından öldürülürken; yüzde 9’u oğulları, yüzde 6’sı diğer aile üyeleri, yüzde 15’i tanıdığı diğer erkekler, yüzde 10’u ise tanımadığı biri tarafından öldürüldü.
- 213 kadının yakın bir aile üyesi tarafından öldürüldüğü vakalarda, yüzde 80’i oğulları tarafından öldürülen annelerdi.
Rapor kadınların öldürülme yöntemlerine de yer verirkeni veriler son derece dikkat çekici: kadınların neredeyse yarısı bıçaklanarak öldürülürken, yüzde 27’si boğularak, yüzde 17’si sert bir cisimle vurularak, yüzde 16’sı tekmeleme, yumruklama veya üzerine basma gibi fiziksel saldırılar sonucu hayatını kaybetti. Ayrıca vakaların dörtte birinde birden fazla şiddet türü olduğu tespit edildi.
Ayrıca, “overkill” olarak bilinen, kurbanın ölümüne neden olmak için gerekenden çok daha fazla aşırı ve vahşi şiddet kullanımı, kadın cinayetlerinin yüzde 59’unda görüldü.
Öte yandan, İngiltere'de en yüksek kadın cinayeti oranına sahip bölgeler sırasıyla Leicestershire, Merseyside, Batı Midlands, Greater Manchester ve başkent Londra oldu.
Fuhuşla bağlantılı kadın cinayetlerinde ise kurbanların daha genç ve çoğunlukla İngiltere doğumlu olmadığı gözlemlendi. En az 163 cinayete çocuklar tanık olurken, 37 kadın, çoğunlukla babaları tarafından öldürülen 53 çocukla birlikte hayatını kaybetti.
Raporda, kadınları öldüren erkeklere verilen cezalara ilişkin mahkeme kararları da incelendi. Buna göre, katillerin yüzde 60’ı cinayetten suçlu bulunurken, 22’si “sorumluluğu azaltılmış adam öldürme” nedeniyle daha hafif ceza aldı. Yüzde 12’si ise cinayetten sonra intihar etti.
Cinayetten hüküm giyenlerin en kısa ceza süresi dokuz yıl, en uzun süre ise 47 yıldı. Ömür boyu hapis cezası alanların oranı ise sadece yüzde 1 oldu.
Raporda, cinayet suçunun tartışmalı olduğu belirtildi. 2020’den önce adam öldürmeden hüküm giymiş 229 erkekten sadece 18’i hâlâ hapiste.
Bazı sanıkların ise ceza almadan serbest kaldığı görüldü. Örneğin, bir patolog raporuna göre, karısının boğazını arkadan kestiği belirlenen bir fail, “nefsi müdafaa” iddiasıyla beraat etti.
Ayrıca, mahkûmiyet türlerine göre cezalandırma farklılıkları gözlemlendi: cinayetten mahkûm olan oğulların yüzde 76’sı akıl sağlığı tesislerine gönderilirken, aynı suçtan hüküm giyen partner veya eski partnerlerin yalnızca yüzde 42’si bu tesislere yerleştirildi.
Femicide Census’un kurucu ortaklarından Clarrie O’Callaghan, hükümetin kadınlara yönelik şiddeti 10 yıl içinde yarıya indirme sözünü hatırlatarak, “Elimizde veriler var, sorunları biliyoruz. Şimdi erkek şiddetiyle mücadele etmek değil, onu tamamen sona erdirmek için harekete geçme zamanı,” dedi.
Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Bakanı Jess Phillips ise raporun kadın cinayetlerinin “korkunç boyutunu” gösterdiğini belirtti ve şu ifadeleri kullandı: “Bir kadının öldürülmesi bile fazlayken, burada 2.000 kadından bahsediyoruz. Bu mücadele, hepimizin en iyisini yapmasını gerektiriyor ve bu sorumluluğa uygun şekilde hareket etmeliyiz.”