2017’de PayPal’ın milyarder kurucusu Peter Thiel’in ülkede sadece 12 gün geçirmiş olmasına rağmen vatandaşlık alması büyük tepki toplamıştı.
Başvuru şartlarının gevşetilmesinin ardından Yeni Zelanda’nın 'altın vizesine' başvurulara ilgi hızlıca arttı. Başı zengin ABD'liler çekiyor.
Yeni Zelanda’nın koalisyon hükümeti, ekonomiyi canlandırma hedefiyle 'Active Investor Plus' olarak bilinen 'altın vize' programının şartlarını şubat ayında gevşetti. Nisanda yürürlüğe giren yeni kurallarla birlikte, yatırım eşiği düşürüldü, İngilizce dil yeterliliği şartı kaldırıldı ve oturum hakkı kazanmak için ülkede geçirilmesi gereken süre üç yıldan üç haftaya indirildi.
Yeni Zelanda Göçmenlik Kurumu, yeni kurallar kapsamında bugüne kadar 609 kişiyi kapsayan 189 başvuru alındığını açıkladı. Bu sayı, eski şartlar geçerliyken 2,5 yılda alınan 116 başvuruyu geride bıraktı.
Başvuruların neredeyse yarısı ABD’den geldi (85 başvuru). Onu Çin (26) ve Hong Kong (24) izledi. Asya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden başvuranlar da mevcut.
Eski İşçi Partisi bakanı ve şu anda göçmenlik danışmanlığı şirketi Nash Kelly Global’in yöneticisi olan Stuart Nash, “Başvuranların neredeyse tamamı Trump yönetimi altında gördükleri değişiklikler nedeniyle Yeni Zelanda’ya yöneliyor,” dedi.
Yeni kurallar kapsamında başvuruların 149’u en az 5 milyon dolarlık yatırımı üç yıl boyunca yapmayı gerektiren 'büyüme' kategorisine, 40’ı ise beş yıl içinde en az 10 milyon dolar yatırımı içeren 'dengeli' kategoriye yapıldı.
Başvurulardan 100’ü ön onay aldı; 7’si fonlarını Yeni Zelanda’ya aktardı ve ülkeye toplamda 45 milyon dolarlık yatırım sağlandı.
Yeni Zelanda Ticaret ve Yatırım Ajansı'ndan Benny Goodman, düzenlemelerin ardından vizeye ilginin büyük ölçüde arttığını söyledi. Yatırımcıların özellikle ülkenin istikrarı, sürdürülebilir iş alanlarındaki yenilikçiliği ve teknolojiye olan ilgisiyle çekildiğini vurguladı.
“Bu nadir bir bileşim ve yalnızca kâr değil, miras bırakmak isteyen yatırımcıların da ilgisini çekiyor,” dedi.
Nash ise küresel istikrarsızlığın ortasında, Yeni Zelanda’nın istikrarlı demokrasisi, bağımsız yargısı ve güvenli bankacılık sistemiyle özellikle Amerikalılar için cazip bir yer haline geldiğini söyledi.
“Vergi cenneti değil, güvenli bir liman arayan daha çok insan görüyoruz – ve işte Yeni Zelanda da tam olarak bu,” dedi.
Bu, Yeni Zelanda’nın Trump’tan bunalan Amerikalıların ve diğer zengin yabancıların 'sığınak' arayışıyla ilgisini çektiği ilk dönem değil.
Trump’ın 2016’daki seçim zaferinin ardından da ülkenin göçmenlik sitesine ziyaretler yüzde 2.500 artmıştı. ABD Yüksek Mahkemesi’nin kürtaj hakkını iptal eden kararının ardından ise ülkeye gidişler 77 bin arttı. Trump’ın 2024’te yeniden seçilmesinden sonra ise ABD’den Yeni Zelanda’daki emlak piyasasına olan ilgi fırladı.
Öte yandan, Yeni Zelanda’da geçmişte milyarderlerin vatandaşlık veya oturum izni alması siyasi tartışmalara yol açtı. 2017’de PayPal’ın milyarder kurucusu Peter Thiel’in ülkede sadece 12 gün geçirmiş olmasına rağmen vatandaşlık alması büyük tepki toplamıştı. Bunun üzerine dönemin başbakanı Jacinda Ardern, 2018’de yatırım vizeleri ve yabancıların konut alımıyla ilgili kuralları sıkılaştırmıştı.
Şimdi ise bu kuralların gevşetilmesi, sağcı koalisyonun Ardern döneminin politikalarını geri alma çabasının bir parçası. Hükümet, yılın başlarında ayrıca 'dijital göçebeleri' ülkeye çekmek için diğer bazı kısıtlayıcı vize kurallarını da gevşetti.