Avrupalı liderler perşembe günü Çin'in başkentinde Devlet Başkanı Xi Jinping ile gerçekleştirdikleri zirvede Çin ile daha dengeli bir ilişki kurulmasını talep ederken AB, Asya deviyle 300 milyar euro (yaklaşık 14 trilyon TL) civarında büyük bir ticaret açığı veriyor.
Avrupa liderleri, perşembe günü Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yapılan AB-Çin zirvesinde ticaret ilişkilerini yeniden dengelemeye yönelik çağrılar yaptı.
Açılış konuşmalarında ticaret konusuna odaklanan liderler, Avrupa’nın Çin ile olan büyük ticaret açığını gidermek için somut ilerleme sağlanmasını istedi.
“İş birliğimiz derinleştikçe dengesizlikler de büyüdü,” diyen Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Bir dönüm noktasına geldik. İkili ilişkilerimizin yeniden dengelenmesi şart. Çünkü sürdürülebilir olması için ilişkilerin karşılıklı fayda sağlaması gerekiyor,” ifadelerini kullandı.
Zirveden beklentiler düşük tutuldu; başlangıçta iki gün sürmesi planlanan görüşmeler bir güne indirildi. Görüşmeler, küresel finansal belirsizlik, Orta Doğu ve Ukrayna’daki savaşlar ve ABD’nin gümrük tarifesi tehditlerinin gölgesinde yapılıyor.
Tarafların bölünmeye yol açan kilit konularda taviz vermesi beklenmiyor.
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa ise Çin’i, Rusya üzerindeki etkisini kullanarak Ukrayna’daki savaşı sona erdirmeye yardımcı olmaya çağırdı. Bu, Avrupalı liderlerin uzun süredir dile getirdiği bir talep olsa da karşılık bulması beklenmiyor.
Costa ayrıca iklim konusunda bir anlaşma ihtimaline işaret ederek, Kasım ayında Brezilya’da yapılacak yıllık BM iklim görüşmeleri öncesinde zirveden “güçlü bir ortak siyasi mesaj” çıkmasını beklediğini söyledi. Bu mesajın, Perşembe günü Çin Başbakanı Li Çiang ile yapılacak görüşmelerin ardından açıklanabileceğini belirtti.
Çin devlet televizyonu CCTV’nin haberine göre, Xi ise Çin ve Avrupa’nın iş birliğini ve karşılıklı güveni derinleştirerek giderek karmaşıklaşan uluslararası ortamda istikrar sağlaması gerektiğini söyledi. Xi, tarafların farklılıkları bir kenara bırakıp ortak noktalar araması gerektiğini ifade etti; bu, AB ile ilişkilerinde de sıkça kullandığı bir söylem.
Çok yakınlaşmamak için dikkatli davranmak
Von der Leyen ve Costa'nın ticaret dengesizliği ve Ukrayna savaşının yanı sıra Çin'in siber saldırıları ve casusluğu, nadir toprak minerallerinin ihracatı üzerindeki kısıtlamaları ve Tibet, Hong Kong ve Sincan'daki insan hakları siciliyle ilgili endişelerini dile getirmeleri bekleniyor.
Bu arada AB'nin de ABD ile yaklaşan ticaret savaşına ilişkin endişeleri var.
Avrupa Politika Merkezi'nin baş ekonomisti Fabian Zuleeg, "Avrupa, Çin'e belki de çok yakın görünerek Başkan Trump'ı daha da kızdırmamak için çok dikkatli davranıyor, dolayısıyla tüm bunlar bu görüşmeyi kolaylaştırmıyor. Somut bir şey elde etmek çok zor olacak," yorumunu yaptı.
Çin'in kuzeybatısında Uygurların yaşadığı bir bölge olan Sincan'da Pekin'in insan hakları sicilini eleştiren Avrupalı milletvekillerine yönelik yaptırımların askıya alınması gibi birkaç zeytin dalına rağmen Çin'in tutumu AB'ye karşı sertleşti.
Rhodium Group düşünce kuruluşunda analist olan Noah Barkin, Çin'in agresif duruşu sayesinde ABD'nin gümrük vergileri fırtınasını başarıyla atlattığına inandığını söyledi.
Pekin'in Washington'da işe yarayan cesur taktiklerinin diğer Batılı güçlerde de işe yaraması gerektiğini belirten Barkin, "Çin, Trump'la girdiği ticari çatışmadan cesaretlenerek çıktı. Bu da AB'ye taviz verme iştahını azalttı. Trump geri adım attığına göre, Çin Avrupa'ya kur yapmaya daha az ihtiyaç duyuyor," diye konuştu.
Çin, ABD'den sonra AB'nin en büyük ikinci mal ticareti ortağı ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 30'u bu iki ülke arasında gerçekleşiyor.
Hem Çin hem de AB ekonomik bağlarını küresel ekonomiyi istikrara kavuşturmak için kullanmak istiyor ve bazı iklim hedefleri konusunda hemfikirler.
Ancak bu örtüşen çıkarlar arasında derin anlaşmazlıklar var.
Ticaret konusundaki bölünme
Çin ve AB'nin çeşitli sektörlerde çok sayıda ticari anlaşmazlığı var ancak hiçbir anlaşmazlık aralarındaki muazzam ticari dengesizlik kadar keskin değil.
ABD gibi 27 ülkeli blok da Çin ile büyük bir ticaret açığı veriyor - geçen yıl yaklaşık 300 milyar euro (14,3 trilyon TL).
Otomobil ve ev aletleri için mıknatıs yapımında da kullanılan kritik mineraller için büyük ölçüde Çin'e bağımlı. Çin, ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük vergilerinin ardından bu minerallerin ihracatını kısıtladığında, Avrupalı otomobil üreticileri duruma tepki göstermişti.
AB, Pekin'in kendi ağır otomobil sübvansiyonlarını dengeleyerek kendi otomobil üreticilerini desteklemek için Çin elektrikli araçlarına gümrük vergisi uyguluyor. Çin bu gümrük vergilerinin kaldırılmasını istiyor.
Çin'in Avrupa'daki pazar payının hızla artması, Çin otomobillerinin AB'nin iklim değişikliğiyle mücadele için kendi yeşil teknolojisini üretme kabiliyetini tehdit edeceği endişesine yol açtı.
İş grupları ve sendikalar ayrıca 2.5 milyon otomobil endüstrisi çalışanının yanı sıra istihdamı dolaylı olarak elektrikli araç üretimine bağlı olan 10.3 milyon kişinin daha işlerinin tehlikeye girebileceğinden korkuyor.
Çin ayrıca Avrupa'nın domuz eti ve süt ürünlerine yönelik soruşturmalar başlatmış ve Fransız konyak ve armanyaklarına gümrük vergisi koymuştu. Bruegel düşünce kuruluşunda Çin analisti olan Alicia Garcia-Herrero, AB'nin tıbbi ekipman satışlarına ilişkin yeni düzenlemelerini eleştirdiklerini ve Çin endüstrilerini daha fazla hedef alabilecek yeni yasal düzenlemelerden korktuklarını belirtti.
Haziran ayında AB, Çinli tıbbi ekipman şirketlerinin 5 milyon euronun (yaklaşık 238 milyon TL) üzerindeki tüm devlet alımlarından hariç tutulacağını duyurdu.
Önlemin Çin'i AB firmalarına karşı ayrımcılığa son vermeye teşvik etmeyi amaçladığını belirten AB, Çin'i "tedarik pazarına önemli ve yinelenen yasal ve idari engeller" koymakla suçladı.
Avrupalı şirketler Çin'deki karlılıklarının büyük ölçüde azaldığını görüyor. Ancak AB'nin elinde bir koz olduğunu çünkü Çin'in hâlâ bloğa mal satması gerektiğini söyleyen Garcia-Herrero, "AB, Çin'in en büyük ihracat pazarı olmaya devam ediyor, bu nedenle Çin, özellikle ABD'den gelen baskı göz önüne alındığında, bu şekilde kalmaya niyetli," dedi.
Başlangıçta iki gün olarak planlanan zirvenin Pekin'de neden bir güne indirildiği de açıklanmadı.
Savaş Avrupa'nın kapısında
Avrupalıların büyük çoğunluğu Ukrayna'ya yardımların arttırılmasından ve Rusya'ya daha fazla yaptırım uygulanmasından yana.
Rusya'ya yönelik son yaptırım paketinde, AB'nin Rusya'nın savaş endüstrisiyle bağlantılı olmakla suçladığı iki büyük bankanın da aralarında bulunduğu Çinli firmalar da listeye alındı.
Çin Ticaret Bakanlığı bu listeden "kesinlikle memnun olmadığını ve buna kesinlikle karşı olduğunu" bildirdi. Ayrıca bakanlık, "Çinli işletmelerin ve finans kurumlarının meşru hak ve çıkarlarını kararlılıkla korumak için gerekli tedbirlerle" karşılık verileceğini belirtti.
Xi ve Putin arasındaki yakınlık iki ülkenin ilişkilerine de yansıyor.
Çin, Batı'nın Moskova'ya uyguladığı kapsamlı yaptırımların ardından Rus petrol ve doğalgazının önemli bir müşterisi ve kilit teknolojilerin kaynağı haline geldi.
Mayıs ayında Xi, Moskova'da Putin'le birlikte Zafer Günü kutlamalarına katılmış, ancak Brüksel'de İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin kutlandığı benzer bir AB etkinliğine katılmamıştı.
Von der Leyen ve Costa, Xi ve Li'ye Rusya'ya verdikleri desteği azaltmaları için baskı yapacaklar, ancak bunun çok fazla etkisinin olması beklenmiyor.
Pekin ve Washington'un ötesinde
ABD’nin sert tutumu ile Çin'in katı çizgisi arasında sıkışan Avrupa Birliği, son dönemde yeni ittifak arayışlarını daha açık şekilde dile getiriyor. Endonezya ile bir ticaret anlaşması imzalayan AB, Japonya’ya övgüler yağdırırken, Güney Amerika ve Meksika ile ticaret anlaşmaları hazırlıyor.
Pekin yolunda uğradığı Tokyo’daki AB-Japonya zirvesinde konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Dünya ticaretinin yüzde 87’sinin diğer ülkelerle yapıldığını biliyoruz — bunların birçoğu istikrar ve fırsat arıyor. İşte bu nedenle Japonya’ya yaptığım bu ziyaret, bağlarımızı derinleştirmek için önemli,” açıklamasını yaptı.
Von der Leyen şöyle devam etti:
“Avrupa ve Japonya, etrafımızdaki dünyada korumacılık eğilimlerinin arttığını, zayıflıkların silaha dönüştürüldüğünü ve her bağımlılığın istismar edildiğini görüyor. Bu yüzden, benzer düşünen iki ortağın birbirini güçlendirmek için bir araya gelmesi son derece doğal.”
Avrupa ile bağları güçlendirmek, Japonya’nın 2025 için hazırladığı yeni askeri doktrinin üç ayağından birini oluşturuyor. Diğer iki ayak ise ABD ile savunma ilişkilerini sürdürmek ve ülke içinde füze, uydu, savaş gemisi ve insansız hava aracı gibi kapasitelere yatırım yapmak.