Çalışma, hem Antarktika’nın bilinmeyen ekosistemine ışık tutuyor hem de küresel iklim modellerine katkı sağlayacak veriler sunuyor.
2000’li yılların başından bu yana bilim insanları, uydu görüntülerinde Antarktika Okyanusu’nun ortasında beliren parlak turkuaz renkli bir alanın gizemini çözmeye çalışıyordu.
Söz konusu bölge, kalsiyum karbonat bakımından zengin ve yüzeyinde kalsit kabuklar oluşturan "coccolithophore" adı verilen mikroskobik planktonların yaşadığı “büyük kalsit kuşağının” hemen güneyinde bulunuyor. Ancak yıllardır bu alanın coccolithophore’lar için fazla soğuk olduğu düşünülüyordu.
Gerçek su yüzüne çıktı
Global Biogeochemical Cycles dergisinde yayınlanan yeni araştırmaya göre, bilim insanları buz gibi sularda yaptıkları derinlemesine ölçümler sonucunda bu planktonların bölgede gerçekten de yaşadığını ortaya koydu.
Bigelow Oşinografi Laboratuvarı’ndan kıdemli araştırmacı Barney Balch, “Uydular yalnızca okyanusun birkaç metresini görebiliyor. Biz ise çok katmanlı ölçümler yaparak daha derinlere inmeyi başardık,” dedi.
Araştırmacılar, coccolithophore’ların burada büyük kalsit kuşağına göre çok daha düşük yoğunlukta bulunduğunu belirledi. Bu bulgu, okyanusun karbon döngüsünü anlama açısından da önemli ipuçları sundu.
Planktonlar arası rekabet
Coccolithophore’lar, organik karbonu enerjiye dönüştüren ve deniz yaşamı için besin kaynağı olan diyatomlar ile adeta bir savaş halinde.
Daha önce büyük kalsit kuşağı ile turkuaz alanın sınırı, bu iki plankton türü arasında bir tür “tarafsız bölge” olarak görülüyordu.
Yeni bulgular ise bu planktonların sanılandan daha geniş bir coğrafyaya yayıldığını ortaya koydu.
Araştırmacılar, bölgedeki yansımaların büyük kısmının aslında diyatomların parlak kabuklarından kaynaklandığını da belirtiyor.
Coccolithophore’lar atmosferdeki karbonu büyük ölçüde soğurdukları için iklim dengesi açısından kritik bir rol oynuyor. Balch, “Artık coccolithophore’ların nerelerde yaşadığını daha iyi anlıyoruz. Bu da iklim ve karbon döngüsü hakkında elimizdeki resmi tamamlıyor,” dedi.
Çalışma, hem Antarktika’nın bilinmeyen ekosistemine ışık tutuyor hem de küresel iklim modellerine katkı sağlayacak veriler sunuyor.