Yeni bulgular, deniz tabanında ne olduğu yıllardır tartışılan fıçıların gerçek içeriğine dair ipuçları sunuyor.
Kaliforniya açıklarında deniz tabanına bırakılmış kimyasal atık fıçılarını çevreleyen gizemli beyaz halelerin, yüksek derecede alkali maddeler içerdiği ortaya çıktı. Bu bulgu, yıllardır tartışılan bu fıçıların gerçek içeriğine dair ipuçları sunuyor.
20'inci yüzyılda Los Angeles kıyılarında, özellikle Katalina Adası yakınlarında, ne olduğu tam olarak bilinmeyen binlerce fıçı Pasifik Okyanusu’na dökülmüştü. Son on yılda, deniz altı robotlarıyla yapılan araştırmalarda bu fıçıların korozyona uğramış kalıntıları sık sık görüntülendi.
Önceki yıllarda yapılan sonar taramalarında, San Pedro havzasında yaklaşık 27 bin fıçı tespit edildi. Ancak uzmanlar, bölgede toplamda yarım milyona yakın fıçının gömülü olabileceğini tahmin ediyor. Bu atıkların büyük bölümünün, başlangıçta bir böcek ilacı olarak geliştirilen ama çevresel etkileri nedeniyle yasaklanan DDT üretiminde faaliyet gösteren Montrose Chemical Company tarafından denize bırakıldığı düşünülüyor.
DDT’nin hala bölgedeki deniz tabanında bulunduğu biliniyor. Ancak ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), daha önce bu fıçıların DDT kaynağı olmadığını açıklamıştı. EPA’ya göre DDT içeren asidik atıklar tankerlerle Los Angeles limanına getirilmiş, oradan barçlara yüklenip okyanusa doğrudan boşaltılmıştı. Bu nedenle uzmanlar, fıçılarda DDT dışında başka kimyasalların depolanmış olabileceğini düşünüyor.
Kaliforniya Üniversitesi San Diego’daki Scripps Oşinografi Enstitüsü’nden deniz biyoloğu Johanna Gutleben ve ekibi tarafından yürütülen yeni araştırma da bu görüşü destekliyor. Araştırmacılar, bölgede DDT yoğunluğunun yüksek olduğunu ancak fıçılara yakın alanlarda ek bir yoğunlaşma görülmediğini ortaya koydu.
Bununla birlikte, fıçıların çevresinde oluşan beyaz halkalar dikkat çekici bir ipucu sundu. Bu halkalardan alınan tortu örnekleri incelendiğinde, içeriğin asidik değil, aksine son derece alkali olduğu anlaşıldı.
Gutleben, bazı örneklerin çok sert olduğunu, normal tortu alma yöntemleri yerine robotik kol kullanarak parçalar koparmak zorunda kaldıklarını belirtti. Laboratuvar testlerinde bu örneklerin pH değerinin olağanüstü yüksek olduğu ortaya çıktı. Bölgede yalnızca hidrotermal bacalar ve alkali kaplıcalarda yaşayabilen mikroorganizmaların bulunduğu gözlemlendi.
Araştırmaya göre, fıçıların çevresinde bulunan katı yapının büyük kısmı brusit adlı minerale dayanıyor. Atıklardan sızan alkali bileşikler, deniz suyundaki magnezyumla etkileşerek beton benzeri bir madde oluşturuyor. Brusit çözündükçe çevredeki pH yükseliyor ve bu da kalsiyum karbonattan oluşan hayaletimsi beyaz halkaların ortaya çıkmasına yol açıyor.
Scripps’tan deniz biyoloğu Paul Jensen, bulguların önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu fıçıların denize bırakılmasının üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçti ama etkilerini hala görüyoruz. Çevresel etkiyi tam olarak ölçmek zor çünkü kaç fıçının bu beyaz halelerle çevrili olduğunu bilmiyoruz. Ancak mikrobiyal yaşam üzerinde yerel ölçekte belirgin bir etkisi olduğu açık.”
Araştırma bulgularının yer aldığı makale, hakemli bilimsel dergi PNAS Nexus'ta yayımlandı.